Çarşamba, Kasım 19, 2003
Salı, Kasım 18, 2003
Pazartesi, Kasım 17, 2003
Pazar, Kasım 16, 2003
tunç çok tatlı. onu çok özledim. o izmire gitti çünkü ve haftalık görüşme limitimizin altında görüştük. cumartesi sabahı hasretime dayanamayıp seni de bombaladılar mı baretgülüm die beni aradı. sesini duyunca dünyalar benim oldu. gerçi başta işle ilgili bişeyi yapmayı unuttum sandım ama olsundu o benim tuncumdu. sesini duymak ayrı bir zevk bir ayrıcalıktı. canım tuncumdu o benim. hem yakışıklı hem kaslı hemde entellektüel olarak aşmıştı. evet.
bu gün fransız televizyonundan insanlara tercümanlık yabdım. çok ilginçti. başım ağrıdı dehşetle. ambale oldum fransızca ingilizce arasında. en son konuşurken aklıma tuhaf almanca kelimeler gelmeye başlamıştı ki allahtan beni azad eylediler. bombalama olayını da kınıyorum ayrıyetten hemen şuracıkta.
Cuma, Kasım 14, 2003
bu gün odamı yabıcas sanırım artık. yapsak da olsa yeter. heyecanım ölemeye başladı çünkü. yakında heyecnaım ölemey yüz tutucak ki o zaman hiç bir kuvvet moko sahillerindeki villamda konyak içip büyücü okurken büyücüdeki olayların halihazırda benim başıma gelmekte olduğuna dair içten içe sinsi bir inanç geliştirmemi engelleyecek. anladın mı bei sayın okur? sanmıyorum.
kışımsı havalaırn gelmesiyle ofiste üşüme günlerinin başlaması bir oldu. yazları adeta bir cennet, çölde bir vaha olan saygıdeğer ofisimiz, kışları adeta kutuplardan bir köşe, ayak basmamış yerleri ve buzda gömülü kaşif cesetleriyle güney kutbundan nezih bir bölge haline dönüşüyor. sonra tabi ciğerim pörtler, romatizmam tutar benim. kaşif olabilicek bi insan oplsam dağcılık klübüne girerdim, evimde örgü örüceeme.
Perşembe, Kasım 13, 2003
Çarşamba, Kasım 12, 2003
Pazar, Kasım 09, 2003
ağlamak rahatlattığı ölçüde güzel bir eylem. ama amaçsız kontrol edilemeyen bir şeye dönüştüğü noktada can sıkıcı oluyor. sadece yemeğin üstüne konan ve üf keşke hiç olmasa dediğiniz lokanta süsü maydonozlar gibi. görüntüsü iç sıkıyor. kimi zaman kibarlıktan alıp atamıyorsunuz da. anlatamadım ben. ama sonuç olarak bu iç sıkıntılarımın kaçınılmazı haline gelen ağlama hallerim midemi bulandırmaya başladı.
sebepsiz bir perişanlık içindeyim. hislerimin sebebini anlasam, çözüme ulaşmak için yapılması gerekenleri yapabilirdim. ama olmuyor. sebep arıyorum sürekli. bulduğum her sebep başlagıçta doğru sebepmiş gibi geliyor ama değil. aradıkça ve bulamadıkça bir sürü gerçek sebep birikiyor cebimde cebim doluyor şimdi hem sahte gerçeklerin ağırlığını hem de sebepsizliğin ağırlığını taşıyorum sırtımda.
herşeyin son derece anlamsız ve güvenilmez göründüğü anlar var hayatta. ne yapacağımızı neye tutnacağımızı bilemediğimiz, herkesten ve herşeyden şüpheye düştüğümüz anlar. neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilemediğimiz, herşeyin geçiciliğini, uçuculuğunu ve değişkenliğini iliklerimizde hissettiğimiz anlar. hissettiklerimizi anlatacak kelime bulamadığımız, göz yaşlarımıza hakim olamadığımız, sesimizi kontrol edemediğimiz, düşüncelerin arasından doğru ve sağlıklı olanların çekip çıkaramadığımız anlar. acıya boğulduğumuz, acıda boğulduğumuz, acıyla boğulduğumuz anlar. herşeyin aynı gibi göründüğü ama ufak harflerin ve kelimelerin aslında herşeyi nasıl da farkettiğimiz anlar var. ve bazen bir ay tutulmasıyla, bazen de yağmurun saçınıza değmesiyle açığa çık benliğinizi kaplıyabiliyorlar.
Pazartesi, Kasım 03, 2003
toefl gazisi sevgili arkadaşlarım mete ve zeynep süfris yabıb ofise geldiler. çok duramadılar belki ama genede içimi şenlendirdiler.
ayrıca bu hafta sonu odamı yabıcam. çin temalı mı olsun yıldız mı? fikirlerinizi misafir odasına bekliyorum sevgili dinleyenlerim. şimdi sizleri gönül bahçesinden nadide bir şarkıyla başbaşa bırakıyorum:
bir ihtimal daha var, oda ölmek mi dersin?
ayrıca bu hafta sonu odamı yabıcam. çin temalı mı olsun yıldız mı? fikirlerinizi misafir odasına bekliyorum sevgili dinleyenlerim. şimdi sizleri gönül bahçesinden nadide bir şarkıyla başbaşa bırakıyorum:
bir ihtimal daha var, oda ölmek mi dersin?
tunç bu gün yine çok şahsına münhasırdı. sabah beni uyuz etti sona bana zayıf dedi sona da roseanne e benzetti. şu anda geçen haftanın cumartesisine bakıo. onu tiyatro biletini yırtmakla tehdit ederek bana kahve yapmasını sağladım. sonra onu çok sevdim. çünkü çok yakışıklı ve gururluydu. adeta bir yeniçeri, bir kapıkuluydu. şuursuzdu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)