Salı, Kasım 05, 2024

Dönüş

 


14 sene önce ne güzel demişim. Bir gün yine ihtiyaç duyduğumda burada olacak canım blogum, biliyorum diye. 

Bugün biraz son postlarıma baktım. Arada burayı bırakıp başka konularda yazmak için açtığım çikiçikibaba'ya da baktım. O zamanlar yazıyla ne kadar iç içeymişim. Hatırlıyorum, boş duracağıma yazarım gibi bir kafam vardı. İşe başladığım zaman, ne zaman biraz ara verecek olsam bloga giderdim (gelirdim). Şimdi boş boş reels bakıyorum, redditte AITA updateleri okuyorum. Yazarken çok daha komikmişim mesela. Artık gerçek hayatta o kadar komik miyim bilmiyorum. 

Yeniden yazmaya karar verdiğimde çok düşündüm, nereye nasıl yazayım diye. Önce kendime gizli bir günlük yazmaya başladım bilgisayar üzerinde, ama nedense aynı hissi vermedi bana, öyle kaldı. Sonra defterlere yazdım bir süre, ama onda da ellerim ağrıdı, bir olmadı. Sonra dedim blog yazayım yine. Yeni bir blog mı açsam? Dedim önce eski bloglara bir bakayım. Çikiçikibaba'nın varlığını unutmuşum! Dün fark ettim ve hatırladım bir dönem böyle bir merak blogu yazdığımı. Buraya baktım sonra. Önce eski postlara gittim, yazma şeklim, kişiliğim hayatım şimdikinden ne kadar farklı! Bazı yazılar TDK'ya topluca kalp krizi geçirtebilir, o derece ben değil. Dedim ki yok, ben yeni bir blog açayım. Hatta ChatGPT ye bile sordum yeni açsam, eskisinden mi devam etsem diye. Ortaya karışık bir cevap verdi bana.

Sonra buraya yazdığım son postu okudum. İşte o bir gün geldi ve sana ihtiyaç duydum canım blogum. Birileri okur okumaz çok da umrumda değil. Sana yazmak eski bir dostla dertleşmek gibi. Eskisi kadar açık ve dürüst olabilecek miyim bilmiyorum. Yaşlanmak söylenmesi zor bazı şeyleri de beraberinde getirdi. Göreceğiz.



Hiç yorum yok: