Pazartesi, Kasım 27, 2006

milföy

Taksim meydanından tarlabaşı üzerinden galatasaray'a doğru giderken şişhaneye yaklaşan kısmında sağ tarafta bir lokanta var. Dışardan bakınca sıradan bir esnaf lokantası, kirli camlar, vitrinde dönen kızarmış tavuklar dandik ve sandalye ve masalar var içerde. Elinde ekpçesiyle bekleyen bir aşçı, yemeklerin sıra sıra dizili olduğu tezgahta servis yapıyor. Masaların üzerinde halk ekmekten alınmış ve teneke ekmeklikler içinde duran ekmekler, ağır cam yemekhane su şişeleri bile olabilir. İçeri giren çıkan pek yok, içerdeki bir kaç kişi de az pilav üstü kuru yiyor belli ki. Peki bu lokantayı binlerce benzerinden ayıran şey ne? Hemen söyleyeyim canım okurum, ismi. Böyle bir lokantadan beklenebilecek isimler sınırlıdır diye düşünüyorum. Mehmet Usta'nın yeri, Evim Ev yemekleri, Hasan Usta ne biliyim, tarlabaşı lokantası falan filan. Ama hayır lokantamızın ismi Milföy. Fransızca mille feuille kelimesinin türkçeleştirilmiş hali, bin yaprak anlamına gelen bir kelime çifti. hani böle dondurulmuş hamur alıp çıtır çıtır dökülen börek yaptığımız hamur, ya da en doğru haliyle her kat ince hamurun arasına sarımtırak krema ve en üste pudra şekeri kombinasyonuyla leziz dökülen pasta.

Böyle bir lokantanın ismi neden milföy olur. Adamın soyadı desek soyadı kanunu çıktığında milföy yoktu ortada, özel bi yemekleri var desek değil. Aklıam gele gele heralde sahibi milföy pastayı çok seviyordu ondan koydu düşüncesi geliyor. Takdire şayan bir düşünce kayması bence. Bende bi gün şirket kurarsam adını ya makaran ya da etli yaprak sarması koyucam.

Hiç yorum yok: