Çarşamba, Şubat 18, 2009

cüce

"Bence içlerinde en tuhafı Fransızca cücesi" dedi. "Hiç Almanca cücesine benzemiyor. Oysa yani dışardan bakınca ne kadar da benzemeleri lazım birbirlerine. Artikel desen ikisinde de var. Ha praeteritum ha imparfait yani o derece. Ama gel gör biri şen şakrak kaba saba içsin eğlensin onun derdinde, diğer kibarlıktan kırılan burnu havada içkiyi böyle yudum yudum tüketen her şeyi özene bözene yapan bir herif." Oda da şöyle bir dolandı, perdelerle oynadı. Masanın üzerindeki fotoğraf çerçevelerinin yerlerini düzeltti. "Peki, sen hangisini seviyorsun, senin onlarla ilişkilerin nasıl?" "İkisini de sevmiyorum, zerre kadar hazzetmiyorum ikisinden de! Biri geceleri tam uykuya dalacakken bir yerlerden fırlayıp tepemde zıplıyor, tepiniyor. O Almanca cücesi olacak şerefsiz! Tam ben girecekken tuvalete girer saatlerce çıkmaz, patlarım ben dışarda. Yemeklerimin üstüne kusar içip içip, öbürü desen tam bir baş ağrısı. sürekli tepemde. Onu giyme bunu içme, o çatalla o et yenmez, kadınlarla böyle konuşulmaz, burnunda sümük var, adabını takın... Vır vır vır vır beynimi yiyor o da.Ooff! Hayır bir de arada bana uyuzluk olsun diye yerlerini değiştiriyorlar. Bir bakıyorum Almanca cücesi bana ahkam kesmeye başlamış, Fransızca cücesi o kemikli ayaklarıyla üstümde tepiniyor. Bu kadar zıt iki karakter sırf bana işkence etmek için iş birliği yapıyor doktor." geldi, yerine oturdu. Sinirli sinirli bacağını sallamaya başladı. "Bir İngilizce cücesi varmış. Tam ikisinin ortası biraz kaypak bir herifmiş diye duydum. Acaba diyorum gidip bir onunla konuşsam, belki beni biraz rahatlacak bir çözüm de bulur. Sizinle seanslarımdan memnunum yanlış anlamayın doktor. Ama ne zaman cüceleri evde yalnız bıraksam evin altını üstüne getiriyorlar. Daha kesin bir çözüm bulmam lazım. Kusura bakmayın."

Hiç yorum yok: