elifle çılgın planlar yaptık salı günü. çalar saat almamın ardından çalışmaya benden bağımsız sebepler yüzünden başlayamamış olmam çok canımı sıkıyordu. elifle uzun uzun konuştuk ve belli başlı çıkarımlara vardık:
1. zamanında kendimizi hırpalamamız bu gün bize bir keyfe düşkünlük olarak geri dönüyor. (lise sondan beri öyle ya da böyle bir şekilde çalışıyoruz- çalışkan öğrencilerdik- hep aynı anda 45 şeye yetişmeye çalışıyorduk. şimdi patladı tabi yaymak istiyoruz sürekli)
2. böyle uyuşuk ve tembel olmaya o kadar alıştık ki, başka türlü olduğumuz zamanları hatırlamıyoruz. varoluşumuz hep böyle süregelmiş gibi geliyor. bu da değişimi zorlaştırıyor.
3. bir yapamama hissi haiz üstümüzde nedensiz.
4. bütün bunlardan çok sıkıldık artık böyle olmak istemiyoruz.
yani eskiden ne kadar cevval olduğumuzu hatırladık. bu da beraberinde "neden şimdi de cevval olmayalım" sorusunu getirdi. beraberce cevvalleşme çalışmalarına başlıyoruz. hem de ertelemeden. en büyük derdimiz her şeyi ertelemek zaten. o gün itibariyle kararımızı uygulamaya başladık.
bir de elifin söylediği "gün 24 saat, 8 saat uyu, 8 saat çalış, 8 saat eğlen" mottosunu yerine getirmeye çalışacağız. şu aşamada çok başarılı olduğum söylenemez benim. daha çok "8 saat uyu 8 saat eğlen 4 saat sallan, 2 saat ev işi yap 2 saat çalışmaya çabala" gibi bir dağılım var. ama çalışmaya çabalıyor olmam bile üzerimdeki ölü toprağını atmaya çalıştığımı gösteriyor sanırım.
uf ama bi de o kadar yerleşmişki bazı hisler ve kalıplar, savaşması çok zor. şu yetersizlik hissinden bi kurtulsam daha ne isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder