Pazartesi, Aralık 30, 2002

geçen sene olduğum yerde olmadığım için, hala olduğum insan olduğum için, bana bu insanları verdiğin için, olanları atlatma gücünü verdiğin için, yaşadığım için, teşekkür ederim.
süfer şeyler aldım süfer, herlkes çok sevicek hediesini.
ayrıca avşarla süfer kadeh kaldırdık. yarın gece dibine vurucas işalla.
of bu gece kendime bakmak istiodum ben yalan oldu
ayrıca avşar sensin salak.
bileğim ağrıyo çeviri yazmaktan. hoş ama yorucu ama güzel ama tuhaf ve dünkü sinirden sonra aptal gibi bir gündü. bittiğine mutluyum.
bu senenin bittiğine eni bir seneye bu şekilde, kafamda bir şey kalmadan, temizlenmiş ve rahat girecek olmaya, en azından kendimi buna inandrımaya çalışıyor olmama mutluyum.
neden hala yaşadığım en gerçek şey sensin?
herhangi bi yer ve zaman da bir daha asla bu kadar yakın olduğuna inandırmamalı beni bir daha kimse asla.
hiç kızmamıştım. ama şimdi kızgınım.
sen gitmiştin onlar geldiğinde, sen gitmeseydin hiç biri gelip yerleşemezdi içimin gizlisine, sen gitmeseydin, hiç biri ezemezdi çiçeklerimi, hiç biri varlığımı çekiştirip beni yenemezdi. ama gittin.
ve bir gecede anladı yaşanan söylenen herşeyin içi boş anlamsız sözcüklerden ibaret olduğunu. bir anda dışardan bir sesle, beklenmeyen bir ürperişle kavradı gerçeklerin sevimsiz yüzünü. nasıl bu kadar kör olabildim? nasıl da göremedim? yitirmesi acı da olsa sahip olduğum bir düş vardı benim. şimdi baktım ki hiç olmamış. aldanışım yaralıyor bedenimi.
how could I be so immature to think he could replace the missing elements in me?
bazı şeylerde kendimi nasılda güzel kandırmışım. benim için varolduklarına inandığım hisler hiç olmamış evet. yanılsamalarla süslendikleri için gözümü boyamışlar. dürüstlük, içtenlik, varolduğuna inandığım şekiller değişse bile varlığını sürdürecek bağ gerçekte hiç yokmuş meğer. şimdi bir ağlamak gelmiş boğazımı zorluyor. bazı şeylerin bitmesi değil, hiç varolmadıklarının farkına varmak üzüyor beni. kendi aldanışımı görmek yoruyor. uyumalıyım ve gece üstüme kapanmalı, uyumalıyım, yarın benim için yeni bir hayat başlamalı.

Pazar, Aralık 29, 2002

gidim yatiim ben. sabah çağrı ile kahvaltı oley!
yeni favorim pınar kido muzlu süt. çok seviorum allaaaammm.
avşar bi şarkı gönderio. sona başka bi şarkı gönderene kadar repeatte sürekli onu dinnioırum. bu haleti ruhiyemi nası etkilio peki haaa! ha!!!! kimin umrunda kimsenin tabiyyyy!!! allah belanızı verecek!
bi de nilin hediesi süfer doom günü malubiyetinden sona kendime gelememiştim. ii oldu bu.
bu hafta ihmal etmiştim seni canım blog ım. seviorum hala seni merak etme.
sarhoş uyuduğum geceler, sürekli su içtiğim rüyalar görüyo olmayı seviyorum.
allaam o kadar iim ki lise arkadaşlarımla bile konuşuorum.
teyzem lahana turşusu göndermiş yiycem şimdi süper.
bebekte little china da çin yemeği ve ardından gloria jean's de muhteşem kahve ve tatlı. şımarttık kendimizi. süpriz bi akşam üstü. ama çok keyifliydi. böyel piyangodan çıkan kendimizi sevelim günlerini çok seviyorum.

Cumartesi, Aralık 28, 2002

süper bi ders açlıo önümüzdeki dönem . 2 tane o istediimi alıp sona galba dilekçe verip 2. sınıfta aldıım bi dersi tekrar edicem.
denizle yeniden hayatlarımızı paylaşıyor olmamız bu yılın en güzel hediyesi.

en kolay izinlerimden birini aldım. bana güvenimi arttı babamın arkadaşlarımı mı çok sevio bilmiorum.
sanırım cognitive masterını bu yüzden yapmak istiyorum. tam olarak deneyimlediğim şey üzerine çünkü. algılamak ve algıladığımız şeyleri depolama biçimlerimiz.
tek ama diğerleriyle uyumlu bir bağa sahip. kendinden memnun, kendiyle ahenkli. hayata karşı biraz daha cesur. evet sanırım böyle şeyler hissettiklerim.
bazı şeyleri beni daha az yaralayacak şekilde hatırlamayı tercih ediyorum. ne kadar yaralamış da olsalar, beni ne kadar değiştirmiş ve çiğneyip tükürmüş de olsalar yaşanan her şeyin bir amacı vardı. 2 seneye yakın bir zamanı en azından bu kadar çok şeye değmeyecek bir insan için harcamış olmamın, kayıplarımın, umutsuzluklarımın yanlış insanlara güvenmelerimin ve yanlış insanları doğru insanlarmışcasına sevmemin sebepleri vardı. buna inanıyorum. şimdi pek çok şeyi çok daha berrak görüyorum. ne için acı çekmem gerektiğini anlayabiliyorum. neyin doğru neyin yanlış olduğunu, hangi sevgiye güvenmem gerektiğini biliyorum. maddi açıdan bakarsak hayatımın 1 sene gerisindeyim ama bence manevi anlamda bu kayıp ama yabancılaşmadan geçirdiğim zamanlar beni olabileceğimden uzağa taşıdı. hiç bir şey için pişman değilim artık. sadece onları istediğim gibi hatırlıyorum ve ödül denebilecek bu dinginliğin keyfini çıkartıorum.
kuaförüme ilk gittiğim günü seviyorum. saçımı muz kokan bir şampuanla yıkamıştı, annemin zoruyla gitmiştim. uçlarından kestirmek için saçlarımı. daha saç boyamak mı ııyykk zamanımdı. sevdiğim bir sürü anım var. mesela fransadaki ilk sabahımı, o parkı, bisküvileri o güneşi çok seviyorum. tunç un bizi çekimden önce migrosa götürüp, zeytnili açma almasını, nille sabahları yıldız parkında yürüyüşlerimizi, emreyle ilk öpüştüğüm günü, afşini ilk kez gördüğüm günü, uğurun annesiyle tanıştığım günü, burçinin izmirden gelip penceremin altında senşi seviyorum diye bağırdığı günü, olimposta ilk sabahımızı, meteyle içerdeki borada uyuya kalmamızı, her şeye rağmen dönüş yolculuğumuzu, ve aradaki mordor a benzeyen yeri, nilin bize ilk geldiği günü, onunla ilk tanıştığım günü, avşarın odasını yaptığımız günü, ırmaklarda şarap içip film seyrettiğimiz günü, metenin fotoğraflarını çektiğimiz ve sonra nillerin balkonundan deli gibi yağan yağmuru seyrettiğimiz günü, bizdeki çin yemeğini, h2000 de dışardaki ağacın altına serilmemizi, yazlıkçılar gibi süslenmemizi, denizin bize geldiği ameliyat olmama gerek olmadığını öğrendiğim doğumgünümü, geçen seneki doğumgünümü, herşeye rağmen yine devrimle ilgili bazı şeyleri mesela kitaplarını bana büyük bi şevkle ve mutlulukla anlatmasını, gökçeyle tanıştığım günü, emine ablayla foçada sarhoş olduğumuz fırtınalı akşamı, karla ve tilayı ilk gördüğüm günü, yeni evde ilk uyuyan insan ben olduğum tek başıma geçirdiğim geceyi, ilkokulun ilk günü okulun bahçesinde yere tükürdüğümde mustafa hocanın gelip beni uyarmasını bulut yeşilova ile elele tutuştuğum 3. sınıftaki beden dersini hepsini saygı ve sevgiyle anıyorum. canım anılarım benim. iyiki varsınız
inanamıyorum milyonlarca şey yazdım ve silindi gitti.
dişçimle aramızda sessiz bir anlaşma var. ben ondan canımı çok yaktığı halde nefret etmiyorum, o da benden dişçi koltuğunu kan gölüne çevirdim diye. ayrıca bi daha dişçiye giderken süslenmem moral oluo baştan ama sonra tuvalete gidip akmış makyajı görünce daha fena bozuluo moral denen meret.
dis etleri çok fazla kanayabiliyor bana güvenin.

Cuma, Aralık 27, 2002

süper baktım kendime uyudum, oje sürdüm. süper görünücem bu gün. bi de dişçiye gitmek zorudna olmasam. ya uf yaaaa.

Çarşamba, Aralık 25, 2002

evimde battaniyeme sarınıp uyumak istiyorum, ama işteyim ve çalışmam gerek, eve dönünce ödev yazmam gerek. hepsi bitse uyusam keşke. daha cuma günü de dişçiye gidicem korkuyorum ama ben.
o kadar yorgunum ki.
önce ödevi unuttum evde , sonra yarı yolda telefon geldi aklıma döndüm. okulda da cüzdanı unuttuğumu farkettim. aklım nerede ki benim?

Salı, Aralık 24, 2002

10 sayfa almanca makale yasdım. brecht, dürrenmatt ve kafka hakkında. gece 1 de yatıp, sabah 5 de kalktım. insanın bazı günler kendisiyle gurur duyması için bi sürü sebebi oluo.
başımı kaşıycak ve hatta uyuyacak vakit yok. bu benim acıdan kaçış yolum. yapıcak işim kalmadığında olacaklardan korkuyorum.
buffy aramışlar beni bulmuşlar. die panne arasınlar beni bulsunlar istiyorum.

Pazartesi, Aralık 23, 2002

hayatımda ilk defa annemle babamın evlenme yıldönümünü unuttum. çok utanıyorum kendimden.
acil bana şenlik lazımmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm.
travesti aramışlar beni bulmuşlar.
bi sürü yazı buldum yazmam gerekenlerle ilgili kopya çekcem bi sürü
canımda sıkkın değil ama içimden bir şey yapmak gelmiyor bu gün. motive olmanın bi yolunu bulmam lazım
aazıım yandı feciçorbadan.
3 tane almanca makale yazmam lazım. reva mı bu bana. bi gece de hemde.
kendime kulaklık aldım çok güzel.

Pazar, Aralık 22, 2002

annem kahve yaptı. kahve içip minicik çikolata yiyip, kitap okuycam. sonra ilaç içip uıyuycam. kulağım geçsin lütfen tanrım.
bu gün nil birinden bahsederken, hayatında sığınabileceği iyi bir şey olduğu zaman diğerlerini umursamıyor dedi. sanırım benim şu son dönemdeki cebelleşme gücüm, sığınabilicek hiç birşeyim kalmamasından oldu. o kadar dipte ve o kadar tektim ki, bana benden başka yardoım edebilecek kimsenin olmaıdğının farkına vardım. sanırım bi süre tutunmam gereken gerçek bu olmalı. gökçenin arkadaşı o gün bana çok doru bişi söledi. insana en büyük kötülük kendisinden geliyor. ve tabi , iyilik de.
insan beynine gerçekten hayranım. ve psikolojiye de. bazı şeyleri kodlama ve depolama yöntemlerimizin hayatımızın akışını değiştiriyor olmasına, bi inik nörötransmiterin yol açtığı değişkiliklere. bazı şeyleri olduğu gibi hatırlamanın acısı katlanılamaz olduğu için onları başka şeylermiş gibi hatırlayabilme yeteneğimize. hayranım evet.
ben yazı yazıoken buraya insanların gelip tam o anda bakıor olabilme ihtimalini çok seviyorum.
patlak mısır istiorum.
avşar burda onun ne kadar mhteşem ve süper olduğundan bahsetmemi istedi. bahsetcektim ama yani son dakkada, yaşam enerjisi verdiiinden bahsednce güldüm yazamadım.
sayfamın varlığından şeref duyulan misafirleri 1000 i geçmişiz, hadi hayırlı olsun.
net üzerinden yayımlanıcak bi plast,k sanatlar dergisinden yazı teklifi geldi. heyencanlandım.
feci kulaam arıo ve ateşim çıktı. üfff, kulaam bi kere daha tutarsa ameliyat olmam gerekicekti ama benim nieki.
bu gün nedim i son kez görmemin 1. yıl dönümü.
kenan aradı. işe girmiş. beni merak etmiş. aylardır aramıodu ben onu en son terslediimden beri. bende yapmayı düşündüğünü iddia ettiği şeyi yaptığına inanmaya başlamıştım.

Cuma, Aralık 20, 2002

hava felaket çağrı gelebilicek mi acaba
bir dirayet örneğiyim. önceki gece iki saat uymuştum ödev için. dün gece bire kadar çalıştım. sonra uyudum. 5 de kalkıp çalışmaya devam ettim. süperim
tuğçe biz de içerde gazete okuyor. bu ilginç değilse eğer ne olabilir merak ediyorum.
söylendiği kadar gerçek ve güçlü olsaydı, bu kadar kolay yok olmaması gerekirdi. o zaman iki şık var: 1. söylendiği kadar gerçek ve güçlü değildi ki o zaman zaten benim olmayan ya da varolmayan bir şeyi kaybettiğimi düşünerek üzülmek anlamsız. 2. yokolmadı. o zaman da kaybetmiş olamam. yani gene üzülmek anlamsız. benim hangi şıkka inandığımın bi önemi yok ama tahmin etmek pek de zor değil.

Perşembe, Aralık 19, 2002

but there was no one there to hold
before i swore that i would be alone for ever more
trallalaa sonunda mailime bakabilicem.
avşar bana nie çağrıyla çıkmıosun dedi geçen gün. duyurıyım burdan kensi bir dişi kişi.
varolmadığına inancımı sarsacak bir şey olunca kötü hissedebiliyormuşum. bunu örendim. ama genede teslim olmak yok.
çizgiler ve noktaların anlamını değiştirmeye karar verdim. çağrı dan başka anlayan olucak mı acaba :)
çizgiler ve noktaların anlamını değiştirmeye karar verdim. çağrı dan başka anlayan olucak mı acaba :)
hotmail bu gün neden bu kadar yavaş?
sanırım iki ayrı kitap dergisinde yazmaya başlıorum. :)
dün filmin galası vardı abuk subuk giyindim böle kendimi geniş kalçalı bi bond kızı gibi hisediodum ama pek de bi alakam yoktu aslında. sona eve geldim ödev yaptım işte sabaan beşine kadar aman da ne kadar tatlıymış benim ödevim, yerim ben onuuu, ahgucuk seniiiiiii! yarın da sınavım vaar. neymiş çok yoğunmuşum ama gene de blog ıma özen göstermeye çalışıomuşum.
müsli lerin sonuncusunun hayata veda etmesi en az mohikanların sonuncusunun ki kadar görkemli oldu. gerçekten.

Çarşamba, Aralık 18, 2002

Pazartesi, Aralık 16, 2002

inanmıycaksınız ama iyi hissediyorum. pozitif bir enerjiyle doluyum. yazı yazmak istiyorum mesela. yazıcam ve hatta. ozan bana 3 tane leziz kitap verdi. 2 tane kazak aldım. gökçenin doom günü için kadıköy sokaklarında elimde bi sürü balonla dolaştım. emreye karşılaştım ve yani o kadar yabancı ki nefiz. şöle diim ben, eski takıntımn muhteşem bi aşk hayatı var ve benim yok ama kendimi hala süper hissediorum. inanılmaz di mi?
dieri+religion ve emininm aratıp beni bulmuşlar . ne kadar garip şeyler bunlar neler acaba?

Pazar, Aralık 15, 2002

ilginç bir sakinlik var üstümde.
acaba karışık yıldız haritam hakkında aydınlatılabilicek miyim. ve tarot neden hep doğru çıkıyor?
çağrı yeni bi zamanda siteme bakmış ama icq da göremedim nieki acaba? acaba eveykene mi geldi.
lord of the rings gelio çok heycannıyım.
audrey hepburn nün çok duru bir güzelliğ var. özellikle breakfeast at tiffany's deki halini çok beğeniyorum ben. bakışları, gözleri çok güsel. rtl de bi dizi vardı, unter uns mu gute zeiten, schlechte zeiten mı hatırlamıorum, onda duvarda audrey hepburn nün pop art bi posteri asılıydı, çok kıskanmıştım.
kötü hissediorum ama sakinim. darmadağın değil sadece biraz hırpalanmış. acı çekecek yerlerimi yok etmeden, acıyla başedebilmeyi öğrenmiş olmakla övünürdüm hep. belki de yok ettim farkında olmadan bazı yerlerimi.
toplamda 115 kere (gerçekten) oynadıım neopets deki pyramids oyununu üçüncü kere kazandıımı, nilin ördüüm kazaa çok beendini ve hacılamak istediini, masanın üstünde duran bi sürü bardaa bi tepsiye koyup mutfaa götürmeye çalıştıımı gördüm rüyamda. toplamda 15 dakika falan uyuyabildim zaten. gece 12.30 da harry potter a gittik 2. kere. denizle buluşucam. rejime giricem, cildime ve kendime bakıcam ve hüsnü can ı sallıycam. evet evet.

Cumartesi, Aralık 14, 2002

orada bulundum. onları gördüm. acısından ve pişmanlığından geçtim. evet belki ruhum daha yaşlı bazı insanlara göre ama bunun hiç kimseye bir faydası yok, hiç bir şeyi değiştirmiyor. o zaman neye yarar yaşadığım bütün acılar? hala neyin cezasını çekiyorum? nedir beni izleyen bu lanetin sebebi? kim söyleyebilir bana bunu kim?
her şeyin tam da olacağını söylediğim gibi olması çok acı.
herşeyin yanılsama olduğuna inanmalıyım. bu benim tek gerçeğim olmalı.
aslinda hiç biri gerçek degil. yasanan her sey, uzun hos bir rüyaydi evet. her sey bir rüyaydi. hani su uyanip da ah keske gerçek olsaydi dedigimiz rüyalardan. hani su içimizde burukluk birakan rüyalardan. hemen unutulmasi gereken rüyalardan. hepsi bos hayallerdi. gündüz düsleriydi yalnizligimin. ve hepsi ufacik bir esintiyle savrulup gittiler. gücüm yetmedi onlari kurtarmaya. hepsi gittiler ve ben yine yalnizim. yine yeniden yalnizim. hepsinin yalanci rüya parçalari olduguna inanmaliyim. ancak böyle yasamima devam edebilirim.
this is not a winning spin, wish you had a better luck tomorrow.
reached max daily sorrow posts.
ve bu acı, geri gelmeyecek olanın acısı, siyah bir tortu gibi büyüyor içimde.

Perşembe, Aralık 12, 2002

bir aydan fazladır uykusuzluk çekiyorum. yarın sınavım var ve uykum geldi buyur burdan yak.
neden yinede bi taneyim ben kötü bişe mi yaptım ki?
yazdığım bir yazının üstüne her büyük acının ödülü küçük bir mutluluk, her küçük mutluluğun cezası büyük bir acı diye bir yorum içeren bir mail göndermiş birisi. benim korktuğum da o zaten. öyle olmamalı.
tarihinde ilk defa canım mum kursuna gitmek istemiyor.
2 çarşambadır bi şey olmuyo dmeeyin. geçen hafta babam hastanedeydi, dün de teyzem hastaneye yattı.

Çarşamba, Aralık 11, 2002

sabanci uni den bir okuyucu varrr. kim olaki mormor değil.
önce salatalıkları güzelce rendeleyelim ve dolaba koyalım. sonra aldığımız saf kepe ununu, sütle karıştıralım. saçlarımızı topladıktan sonra, yüzümüzü sıcağa yakın ılık suyla yıkayalım. kepekli sütlü maskeyi yüzümüze sürelim. uzanalım bir yere ve dolaptan çıkartığımız rendelenmiş salatalığı gözlerimize koyalım. hafif bir tütsü yakalım, sakin bir müzik açalım ve durup varoluşumuzun tadına varalım.
aslında okumuycam kimi kandırıorum ki.
143789654 sayfa gandhi okuycam çok feci.
buhar yapıcam, maske yapıcam, oje yapıcam. yüz yıldır makyaj yapmadım, makyaj yapıcam. ya da yapmam onu gerek yok. belki de yaparım size ne ki?
eldivenlerim ya yarım parmaklı ya da tek. hani şu bi baş parmak bi de diğer bütün parmaklar yeri olanlardan.
dudaklarımı yedim, uykusuzluktan ve bakımsızlıktan cildim bozuldu. inanılmaz unutkanım neyi nereye koyduğumu bilmiyorum. tek yaptığım şey örgü örmek ve onunla ilgili aksiliklerde kriz yaşıyorum. nekibuki?
bi sürü fotoğraf çektim. iyi hissediyorum kendimi. üç günden beri ilk defa pijamalarımı çıkartıp evden dışarı çıktım. dün çıkmıştım evden dışarı ama pijamaların üstüne giymiştim mantomu. hocam bana cuma günkü sınava gir lütfen die mail atmış. yani nedir?
uzun zaman sonra ilk defa kasket taktım. eğlenceliydi. ayrıca dün gece annem yeni kazağıma başlamıyo diye ağlayarak uyudum. nedir?
bir insanın favori sayısının asal bir sayı olması onun kişiliği hakkında nasıl bir bilgi verir?
bir film tanıtımı için hazırladıkları internet sitesinde kullanılmak üzere bir snuff movie çeken 2 genç, yanlışlıkla arkadaşlarının ölümüne neden oldu. filmde rol alan genç kızın, başının lavabo kenarlarına çarpması ve boğazına dolanan ipin haddinden fazla sıkılması sonucu oksijensiz kalarak ve beyin kanaması geçirerek öldüğü belirlendi. kızın yakınları bu durumdan şirketin sahibini sorumlu tutuyor. sanat filmleri dağıtıyoruz diye ortaya çıkan film şirketinin büyük bir şiddet ağının türkiye ayağı olduğu ve bu durumu maske olarak kullanarak filiz gibi türk kızlarının kanlarına girdikleri öğrenildi.

Salı, Aralık 10, 2002

dizim çok arıo. uykum gene kaçıcak. ve çok çilek yedim. krem şanti yada pudra şekeriyle de çok seviyorum ama belki de eb çok böle sade seviorumdur. cicoş geldi. kahve içicem fal bakıcas. kazak biticek kazak. hayatımı yoluna koymak da o kadar kolay olsa keşke.
gidicem ve süper makarna yiycem. sona kazaa bitirip öbürüne başlıycam. ve tabiki ders çalışmıycam süper.
muhteşem bi depresyon hırkam var, teyzeananem örmüş, böle kızıl kahve lacivert uzun düğmeli ve minik cepli kocaman nefiz bişe. teyzeananem ölünce miras kaldı bana yani anlam olarak da türüne uyuo.
ayrıca yaseminin hangi triplerden sıkıldıını merak ediorum
dream bookuma bakabilmek için sayfama girip site meter da görünüo olmam çok gıcık.
inanması zor ama çilek yedim ve süperdi. hayatımı sevebilir miim yoksa aman tanrım
örgü örmek süper bişi, hem rahatlıorum, hem üretiorum, hem yaralarımla oynamıorum, hemde ders çalışamıorum, nefiz.
ya ben anılı özledim.
bir kazak daha bittiii, b hızla gidersem hafta sonuna el örgüsü 4 kazaam olucak.
makarnanın sosunu hazırlarken makarna orda süzgeçte süzülüo ya, sona hop die döküosun makranmayı sosoun üstüne böle karışırken şivöyşk şiyöyşk die ses çıkıo böle makarna kırmızı oluoı böle ya işte o sesi çok seviyorum.
tanrı bizi dünyaya bırakmış lafındak gibi, biri seni acının içine bırakmış da dedi.
önce beni fotoğrafta tanımadı ve sonra ben olduğumu anlayınca, yüzünün anlamı değişmiş dedi.

Pazartesi, Aralık 09, 2002

sivilcelerim geçsin, zayıflıım, saçlarım bakımlı olsun, malkyaj yapiim mesela.
kış aylarını çok seviyorum. ama sürekli bi yerlerim arıo nefret ediorunm bu durumdan. ama gene de kış bi tane. canım o benim. yerim ben onu. hanimiş burcunun kışı. agucuk seniiii...
hayatımın bir döneminin kesinlikle hatırlamak istemediğim anılarla dolu olması, bunları günlüğk hayattımdan silmilş olmam ama bazı dönemlerde hortalyıp bana hala zarar verebildiklerini gösteriyor olmaları çok acı.
acaba miserable olmak hoşuma mı gidio?
gecede bir kazak bitirmeye başladım. sinir bozukluığunun doruklarında geziniyorum.
çağrı yıldız haritamı çıkarıcak süper.
neopetime bi sürü para harcadım. evine halı lamba felam yabdırdım. neodeck açtım. dükkanını genişlettim. beni sevio mu acaba?
nil galiba yüzyıldır yazmıo blog a . özledim ben onun blog ını.
12 de uykumun geldiği ve sekizde uyanabildiğim günleri özledim.
verilen bi karar nasıl bozulur bu gün onu öğrendik. ayrıca sichuan usulü tavuk nefizdi. noodle da ööle. gümüş suyundaki çin yemekçisi, hani şu beşiktaş dolmuşlarının ordan gidilen, porsiyonlarını büyütmüş nefiz olmuş.
avşarın odasını yabdık. ööle güsel oldu ki. çok kıskandım ben. odam çok çirkin nedense. bende çirkinim sivilcem var.
the person who not be named in kim olduğunu çok merak ediyorum.
dudaklarım çatladı feci. ayrıca artık benim nargilem var evimde içebilirim. o kadar güzelki. benim nargilem. o benim nargilem.
bu hafta beni kimse aramamış bulmamış çok fena.

Pazar, Aralık 08, 2002

raflarda eskimiş kitaplar vardı. artık yaşamsal değeri bulunmayan kitaplar. onların geçerliliğini kaybettiğini hissettiğimde rafların arkasında kalan ve işime yarayacak kitapları ortaya çıkartmam gerekti. bunun tek yolu da hepsini raftan indirmemdi. hepsini indirdim raftan. şimd, yerler kitap dolu. bi sürü kitap. okunmuş, hiç okunmamış, hiç okumasaymış keşke bi sürü kitap. o kadar dağınık ki ortalık, hangi kitap ön sıraya hangisi arka sıraya konmalı bilmiorum. herhangi bi sorun çıktığında bakmam gereken kitaplar nerede bilemiorum. yaşama yöntemimi kaybettim.
gece 5 e kadar çeviri yaptım. slında çeviri kısmı yarım saat sürdü ama tme code lar o kadar tuttu. şimdi sabahın sekizinde kalktım hala time code yazıorum. bayram tatillerinin berbat geçtiği konusunda hem fikiris ama benimki uzun zaman sonra efsane olmayı başardı kendi çapında.
dev bir şırıngayla içimi boşaltmışlar gibi.

Çarşamba, Aralık 04, 2002

gözlerim ters döndü..
timecod yazmak ömür törpüsüynüş yahu.
tabi ki işteyim.
hayat amacımı yiyip yiyip şişmek, lezzetli yemeklerin verdiği zevkle kendimden geçmek ve aldığım kiloları sevmek olarak belirledim. yaşasın kilolar ve onlara sebep olan yağ hücreleri! yaşasın tunç un aldığı eti puflar ve onlaır yiycek olduğum gerçeği! yaşasın özgürlük!
sabahtan beri uyanamamış bir frontal loba sahibim. algılıorum ama yorumlıamıorum hiç bişeyi.
ersoy aradı! fethiye ye geçmiş. benim ekşi olduğum günleri bulup beni arayabilmesi ne kadar güzel. askerdeyken bile.

Pazartesi, Aralık 02, 2002

friend testimi yapan insanların bi kısmının kim olduunu annaybiliorum. ama bi kısım isim vermio. ya da anlaşılmaz şeyler verio. aynı şey dream book içinde geçerli. nie böle yabıosunus ki paranoyadan ölüorum sona ben.
sanırım gerçekten de biribimizin hayatında olmamızın bir sebebi var, bu zamanda ve bu şekilde yeniden karşılaşıp böyle bir hal almamızın. benmim çağrının hayatında nası bi rolüm olucak bilmiorum. ama sanırım o kendi rölünü oynamaya başladı çoktan.
dün gece çağrıyla konuştuktan sonra kendimi çok tuhaf hissettim. son bi senedir yaşamı kaldırmamı sağlayan şeyi kaldırıp çöpe attı. kendime denize düşüp can simidine sarıldığını sanmış ama bu kadar zaman sonra o sarıldığı can simidinin dana gibi bi yılan olduğunu farkettii için panie kapılmış biri gibi hissediyorum. artık yılan olduğunu biliorum. ona sarılamam. ama neye sarılacağımı bilmiyorum da.

Pazar, Aralık 01, 2002

yasemin nası demek istemedi acaba annamadım ki hiç?
maviyi anlarsın denizi anlarsın mavi denizi zor anlarsın yazıp beni bulmuşlar hem de tam bu şiiri sözlüğe entry girdiim günlerde. ve de burcu kaya aratıp ben,i bulmuşlar. bu biraz ürpertici işte.