Pazartesi, Aralık 30, 2002
bileğim ağrıyo çeviri yazmaktan. hoş ama yorucu ama güzel ama tuhaf ve dünkü sinirden sonra aptal gibi bir gündü. bittiğine mutluyum.
bu senenin bittiğine eni bir seneye bu şekilde, kafamda bir şey kalmadan, temizlenmiş ve rahat girecek olmaya, en azından kendimi buna inandrımaya çalışıyor olmama mutluyum.
bu senenin bittiğine eni bir seneye bu şekilde, kafamda bir şey kalmadan, temizlenmiş ve rahat girecek olmaya, en azından kendimi buna inandrımaya çalışıyor olmama mutluyum.
ve bir gecede anladı yaşanan söylenen herşeyin içi boş anlamsız sözcüklerden ibaret olduğunu. bir anda dışardan bir sesle, beklenmeyen bir ürperişle kavradı gerçeklerin sevimsiz yüzünü. nasıl bu kadar kör olabildim? nasıl da göremedim? yitirmesi acı da olsa sahip olduğum bir düş vardı benim. şimdi baktım ki hiç olmamış. aldanışım yaralıyor bedenimi.
bazı şeylerde kendimi nasılda güzel kandırmışım. benim için varolduklarına inandığım hisler hiç olmamış evet. yanılsamalarla süslendikleri için gözümü boyamışlar. dürüstlük, içtenlik, varolduğuna inandığım şekiller değişse bile varlığını sürdürecek bağ gerçekte hiç yokmuş meğer. şimdi bir ağlamak gelmiş boğazımı zorluyor. bazı şeylerin bitmesi değil, hiç varolmadıklarının farkına varmak üzüyor beni. kendi aldanışımı görmek yoruyor. uyumalıyım ve gece üstüme kapanmalı, uyumalıyım, yarın benim için yeni bir hayat başlamalı.
Pazar, Aralık 29, 2002
Cumartesi, Aralık 28, 2002
bazı şeyleri beni daha az yaralayacak şekilde hatırlamayı tercih ediyorum. ne kadar yaralamış da olsalar, beni ne kadar değiştirmiş ve çiğneyip tükürmüş de olsalar yaşanan her şeyin bir amacı vardı. 2 seneye yakın bir zamanı en azından bu kadar çok şeye değmeyecek bir insan için harcamış olmamın, kayıplarımın, umutsuzluklarımın yanlış insanlara güvenmelerimin ve yanlış insanları doğru insanlarmışcasına sevmemin sebepleri vardı. buna inanıyorum. şimdi pek çok şeyi çok daha berrak görüyorum. ne için acı çekmem gerektiğini anlayabiliyorum. neyin doğru neyin yanlış olduğunu, hangi sevgiye güvenmem gerektiğini biliyorum. maddi açıdan bakarsak hayatımın 1 sene gerisindeyim ama bence manevi anlamda bu kayıp ama yabancılaşmadan geçirdiğim zamanlar beni olabileceğimden uzağa taşıdı. hiç bir şey için pişman değilim artık. sadece onları istediğim gibi hatırlıyorum ve ödül denebilecek bu dinginliğin keyfini çıkartıorum.
kuaförüme ilk gittiğim günü seviyorum. saçımı muz kokan bir şampuanla yıkamıştı, annemin zoruyla gitmiştim. uçlarından kestirmek için saçlarımı. daha saç boyamak mı ııyykk zamanımdı. sevdiğim bir sürü anım var. mesela fransadaki ilk sabahımı, o parkı, bisküvileri o güneşi çok seviyorum. tunç un bizi çekimden önce migrosa götürüp, zeytnili açma almasını, nille sabahları yıldız parkında yürüyüşlerimizi, emreyle ilk öpüştüğüm günü, afşini ilk kez gördüğüm günü, uğurun annesiyle tanıştığım günü, burçinin izmirden gelip penceremin altında senşi seviyorum diye bağırdığı günü, olimposta ilk sabahımızı, meteyle içerdeki borada uyuya kalmamızı, her şeye rağmen dönüş yolculuğumuzu, ve aradaki mordor a benzeyen yeri, nilin bize ilk geldiği günü, onunla ilk tanıştığım günü, avşarın odasını yaptığımız günü, ırmaklarda şarap içip film seyrettiğimiz günü, metenin fotoğraflarını çektiğimiz ve sonra nillerin balkonundan deli gibi yağan yağmuru seyrettiğimiz günü, bizdeki çin yemeğini, h2000 de dışardaki ağacın altına serilmemizi, yazlıkçılar gibi süslenmemizi, denizin bize geldiği ameliyat olmama gerek olmadığını öğrendiğim doğumgünümü, geçen seneki doğumgünümü, herşeye rağmen yine devrimle ilgili bazı şeyleri mesela kitaplarını bana büyük bi şevkle ve mutlulukla anlatmasını, gökçeyle tanıştığım günü, emine ablayla foçada sarhoş olduğumuz fırtınalı akşamı, karla ve tilayı ilk gördüğüm günü, yeni evde ilk uyuyan insan ben olduğum tek başıma geçirdiğim geceyi, ilkokulun ilk günü okulun bahçesinde yere tükürdüğümde mustafa hocanın gelip beni uyarmasını bulut yeşilova ile elele tutuştuğum 3. sınıftaki beden dersini hepsini saygı ve sevgiyle anıyorum. canım anılarım benim. iyiki varsınız
Cuma, Aralık 27, 2002
Perşembe, Aralık 26, 2002
Çarşamba, Aralık 25, 2002
Salı, Aralık 24, 2002
Pazartesi, Aralık 23, 2002
Pazar, Aralık 22, 2002
bu gün nil birinden bahsederken, hayatında sığınabileceği iyi bir şey olduğu zaman diğerlerini umursamıyor dedi. sanırım benim şu son dönemdeki cebelleşme gücüm, sığınabilicek hiç birşeyim kalmamasından oldu. o kadar dipte ve o kadar tektim ki, bana benden başka yardoım edebilecek kimsenin olmaıdğının farkına vardım. sanırım bi süre tutunmam gereken gerçek bu olmalı. gökçenin arkadaşı o gün bana çok doru bişi söledi. insana en büyük kötülük kendisinden geliyor. ve tabi , iyilik de.
insan beynine gerçekten hayranım. ve psikolojiye de. bazı şeyleri kodlama ve depolama yöntemlerimizin hayatımızın akışını değiştiriyor olmasına, bi inik nörötransmiterin yol açtığı değişkiliklere. bazı şeyleri olduğu gibi hatırlamanın acısı katlanılamaz olduğu için onları başka şeylermiş gibi hatırlayabilme yeteneğimize. hayranım evet.
Cuma, Aralık 20, 2002
söylendiği kadar gerçek ve güçlü olsaydı, bu kadar kolay yok olmaması gerekirdi. o zaman iki şık var: 1. söylendiği kadar gerçek ve güçlü değildi ki o zaman zaten benim olmayan ya da varolmayan bir şeyi kaybettiğimi düşünerek üzülmek anlamsız. 2. yokolmadı. o zaman da kaybetmiş olamam. yani gene üzülmek anlamsız. benim hangi şıkka inandığımın bi önemi yok ama tahmin etmek pek de zor değil.
Perşembe, Aralık 19, 2002
dün filmin galası vardı abuk subuk giyindim böle kendimi geniş kalçalı bi bond kızı gibi hisediodum ama pek de bi alakam yoktu aslında. sona eve geldim ödev yaptım işte sabaan beşine kadar aman da ne kadar tatlıymış benim ödevim, yerim ben onuuu, ahgucuk seniiiiiii! yarın da sınavım vaar. neymiş çok yoğunmuşum ama gene de blog ıma özen göstermeye çalışıomuşum.
Pazartesi, Aralık 16, 2002
inanmıycaksınız ama iyi hissediyorum. pozitif bir enerjiyle doluyum. yazı yazmak istiyorum mesela. yazıcam ve hatta. ozan bana 3 tane leziz kitap verdi. 2 tane kazak aldım. gökçenin doom günü için kadıköy sokaklarında elimde bi sürü balonla dolaştım. emreye karşılaştım ve yani o kadar yabancı ki nefiz. şöle diim ben, eski takıntımn muhteşem bi aşk hayatı var ve benim yok ama kendimi hala süper hissediorum. inanılmaz di mi?
Pazar, Aralık 15, 2002
audrey hepburn nün çok duru bir güzelliğ var. özellikle breakfeast at tiffany's deki halini çok beğeniyorum ben. bakışları, gözleri çok güsel. rtl de bi dizi vardı, unter uns mu gute zeiten, schlechte zeiten mı hatırlamıorum, onda duvarda audrey hepburn nün pop art bi posteri asılıydı, çok kıskanmıştım.
toplamda 115 kere (gerçekten) oynadıım neopets deki pyramids oyununu üçüncü kere kazandıımı, nilin ördüüm kazaa çok beendini ve hacılamak istediini, masanın üstünde duran bi sürü bardaa bi tepsiye koyup mutfaa götürmeye çalıştıımı gördüm rüyamda. toplamda 15 dakika falan uyuyabildim zaten. gece 12.30 da harry potter a gittik 2. kere. denizle buluşucam. rejime giricem, cildime ve kendime bakıcam ve hüsnü can ı sallıycam. evet evet.
Cumartesi, Aralık 14, 2002
orada bulundum. onları gördüm. acısından ve pişmanlığından geçtim. evet belki ruhum daha yaşlı bazı insanlara göre ama bunun hiç kimseye bir faydası yok, hiç bir şeyi değiştirmiyor. o zaman neye yarar yaşadığım bütün acılar? hala neyin cezasını çekiyorum? nedir beni izleyen bu lanetin sebebi? kim söyleyebilir bana bunu kim?
aslinda hiç biri gerçek degil. yasanan her sey, uzun hos bir rüyaydi evet. her sey bir rüyaydi. hani su uyanip da ah keske gerçek olsaydi dedigimiz rüyalardan. hani su içimizde burukluk birakan rüyalardan. hemen unutulmasi gereken rüyalardan. hepsi bos hayallerdi. gündüz düsleriydi yalnizligimin. ve hepsi ufacik bir esintiyle savrulup gittiler. gücüm yetmedi onlari kurtarmaya. hepsi gittiler ve ben yine yalnizim. yine yeniden yalnizim. hepsinin yalanci rüya parçalari olduguna inanmaliyim. ancak böyle yasamima devam edebilirim.
Perşembe, Aralık 12, 2002
Çarşamba, Aralık 11, 2002
önce salatalıkları güzelce rendeleyelim ve dolaba koyalım. sonra aldığımız saf kepe ununu, sütle karıştıralım. saçlarımızı topladıktan sonra, yüzümüzü sıcağa yakın ılık suyla yıkayalım. kepekli sütlü maskeyi yüzümüze sürelim. uzanalım bir yere ve dolaptan çıkartığımız rendelenmiş salatalığı gözlerimize koyalım. hafif bir tütsü yakalım, sakin bir müzik açalım ve durup varoluşumuzun tadına varalım.
bir film tanıtımı için hazırladıkları internet sitesinde kullanılmak üzere bir snuff movie çeken 2 genç, yanlışlıkla arkadaşlarının ölümüne neden oldu. filmde rol alan genç kızın, başının lavabo kenarlarına çarpması ve boğazına dolanan ipin haddinden fazla sıkılması sonucu oksijensiz kalarak ve beyin kanaması geçirerek öldüğü belirlendi. kızın yakınları bu durumdan şirketin sahibini sorumlu tutuyor. sanat filmleri dağıtıyoruz diye ortaya çıkan film şirketinin büyük bir şiddet ağının türkiye ayağı olduğu ve bu durumu maske olarak kullanarak filiz gibi türk kızlarının kanlarına girdikleri öğrenildi.
Salı, Aralık 10, 2002
Pazartesi, Aralık 09, 2002
Pazar, Aralık 08, 2002
raflarda eskimiş kitaplar vardı. artık yaşamsal değeri bulunmayan kitaplar. onların geçerliliğini kaybettiğini hissettiğimde rafların arkasında kalan ve işime yarayacak kitapları ortaya çıkartmam gerekti. bunun tek yolu da hepsini raftan indirmemdi. hepsini indirdim raftan. şimd, yerler kitap dolu. bi sürü kitap. okunmuş, hiç okunmamış, hiç okumasaymış keşke bi sürü kitap. o kadar dağınık ki ortalık, hangi kitap ön sıraya hangisi arka sıraya konmalı bilmiorum. herhangi bi sorun çıktığında bakmam gereken kitaplar nerede bilemiorum. yaşama yöntemimi kaybettim.
Çarşamba, Aralık 04, 2002
Pazartesi, Aralık 02, 2002
dün gece çağrıyla konuştuktan sonra kendimi çok tuhaf hissettim. son bi senedir yaşamı kaldırmamı sağlayan şeyi kaldırıp çöpe attı. kendime denize düşüp can simidine sarıldığını sanmış ama bu kadar zaman sonra o sarıldığı can simidinin dana gibi bi yılan olduğunu farkettii için panie kapılmış biri gibi hissediyorum. artık yılan olduğunu biliorum. ona sarılamam. ama neye sarılacağımı bilmiyorum da.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)