Pazartesi, Mart 27, 2006

Take this test at Tickle

You're a Laidback Lover

What Kind of Girlfriend Are You?
Brought to you by Tickle

Cuma, Mart 24, 2006

dün havada çok acayip bir koku vardı. çok eskilere, hep acı ve mutsuz dönemlere götüren bir koku. yazı hatırlattığı için beni korkutan bir koku. en son bu kokuyu geçen sene duyduğumda hayatımın en mutsuz dönemlerinden birindeydim. sonra diğer zamanları düşündüm bu kokuyla beraber gelen. hep bir kayıp, bir belirsizlik, bir terk ediliş, bir yok olma isteği. akşam işten çıktığımda çok baskın bir hale gelmişti bütün bu duygular. sanki aslında yine öyle bir dönem geçirmekteymişim gibi hissediyordum kendimi. bir ağlama hissi gelip oturmuştu içime. beşiktaş mcdonaldsın önünde oturmuş tuğçeyi beklerken daha da geriye gittim. lise 2 ve lise 3 te bile aynı koku aynı hislerle beraber yaşıyordu. kulağımda liseden bana uzanan sesiyle eddie vedder indifference i söylerken iyice sinirlerim bozulmaya başladı.
sonra tuğçe geldi sarıldık. yürüdük biraz oturduk bir yere. kendimle iligili hiç bir şeyden bahsetmek istemiyordum ona, çünkü gerçekliğim sarsılmıştı. mutsuz muydum mutlu muydum kestiremiyordum. volkanla ilgili herşey yolunda mıydı gerçekten, yoksa bir gerginlik mi vardı aramızda? volkan var mıydı gerçekten? deliriyorum gibi geliyordu.

sonra telefon çaldı. 5 dakika sonra arayan gözlerle yürüyen sevgilimi gördüm boz bulanık plastikten bir duvarın ardından. yanıma geldiğinde, ona sarıldığımda, kokusunu içime çektiğimde artık biliyordum.

böylece bir çağrışımı daha yeniledik dün gece volkan'ın hiç haberi olmadan. artık o koku huzursuzluğun bitişini çağrıştıracak bana.

Salı, Mart 21, 2006

eşek kadar oldum artık. cumartesi günü çılgın kutlamalarla 27. yaş günümü kutladık. öncelikle gelen herkese çok teşekkür ediyorum. ardından da şunları söylüyorum, ahanda söledim:
geçen seneden bu seneye baktığımda hayatımın hiç tahmin edemeyeceğim yönlere gittiğini görüyorum. evet aynı kalan noktalar var kabul ama değişenler çok fazla. hiç aklımda olmayan bir işte çalışıyorum. oysa bu sene bu zamanlarda tezle boğuşup evden çıkmadan yazı yazacağımı düşünmüştüm ben. geçen sene doğum günüme uğrayıp geçen bir insan bu sene doğum günü partimin odak noktasıydı benim için, hayatımdaki yeri de hızlı bir yükselişle arttı. bütün parti boyunca gözlerimin onu araması ve her gözgöze geldiğimizde içimin sevinçle dolması geçen zamanın kısa bir özeti aslında. gözlerim hep onu arıyor ve onu her gördüğümde sevinçle doluyorum.
sonra geçen sene bu zamanlar derslerle kafayı yiyordum. bir sürü sorun vardı. şimdi işle kafayı yiyorum. yine bir sürü sorun var. değişen kafayı yediğim ve sorun olan konular sadece. sanırım bunu değişimin değişmezliği içinde algılamam gerekiyor. her şey değişiyor evet, ama hiç bir şey değişmiyor da aslında.

geriye baktığımda şu an kendimi daha güçlü, daha mutlu ve daha huzurlu hissediyorum. ama göreceli kavramlar hep bunlar.
çok zor geçen ve beni benden alan bir sene yaşadım. bu zor ve sancılı günlerde delirmemem için yanımda olan herkese çok teşekkür ediyorum. özellikle nil, çağrı, görgün, volkan ve gökçe. sizi çok seviyorum.

Cumartesi, Mart 04, 2006

güneşli bir cumartesi günü kadıköyde sevgilimin kollarında deniz güneş kokarak mırıldanmak varken, zincirlikuyu kore şehitleri caddesinin dibinde atılmaya hazır bir iş merkezinin sessiz ve soğuk odasında mahsur kalmıştım. aslında mahsur kaldığım yer bir odadan çok asla bulaşmak istemediğim insan kaynakları sektörünün ufak bir parçasıydı. ufacık yaşıma bakmadan beni işe alımla ilgili geçici bir göreve vermişlerdi. insanlar karşıma geliyor, kendilerini bana beğendirmeye ve pazarlamaya çalışıyorlardı. hepsini beğenmek ve sevmek istiyordum. hepsini işe alıp mutlu etmek istiyordum, ama yapamıyordum. bir tanesi görüşmeye gelmezse çok seviniyordum karar vermek zorunda kalmayacağım için. ama geliyorlardı. akın akın geliyorlardı. bu kadar dandik bir işe girmeye çalışan bu kadar çok insan olması, bu insanların çaresizliğini gözler önüne seriyor ve benim bir seçim yapmamı zorlaştırıyordu.

insanlar hakkında karar verecek bir mekanizma olmak istememiştim hiç bir zaman. psikolojinin teorisinde boğulmaya ve pratikten uzaklaşmaya çalışmıştım.
. . .

Powered by Blogger