Pazartesi, Haziran 30, 2003

ayrıca demin herkesi sayarkene avşarı yazmayı unuttuğum için kendimden utanıyorum.
ama görsel hafızaya yüklenerek hatırlamaya çalıştım kendimi kenarda insanları karşımda düşünüp.
avşar benim hep yanımdaydı
tabi bu arada tek başına anılması gereken bir isim var ki
avşar
makyajsız bile joker gülüşüyle gönülleri hoplatan sevdiceğim bir de üstüne joker makyajı yapıp gecenin kralı, prensi muhteşemi oldu. tabi o benim kalbimin her daim fatihi ama o gece bütün kalpleri yerindenh oynattı.
aslında ben her şeyi bırakıp parti düzenleme işine mi girsem
yeni blogımız bu arkadaşlar bi sürü sinirlerim yatışana kadar idare ediverin artık
bu gün bi sürü iş yabdık. şimdi de avşarın ödevini yabıcam nihayet. ben yabıcam diip diip aldırdım çocua dersi. bütün ödevleri o yabdı. ayıb denen bişi var.
bizim bilgisayar bişi olmuş bütün sayfalar dana gibi görünüo.
ayrıca az önce gene yelizle konuşmak zorunda kalıp uyuz oldum.
eskiden çekinir aramazdı ne güzel.
ayrıca yasecim yazmıosunuz diip diip kalbimi kırıosun
avşarın araba parçalayan godzillasın ya da möçö ve nilimin deyimiyle jurassic parkının mavi olması dışında pek de gözle görünür bi aksilik olmadığı kanaatindeyim.
yani benim hediyem muhteşemdi ama benimkisini saymassak eğer ben birincilii nilin hediyesi vermek istiorum süferdi.
cumartesi akşamı her türlü arbede ye rağmen sonunda doğum gününü kutlamayı başardık sevdiceğimin. süper dansettik ikimiz. çok güzel oldu. hediyesini çok beğendi. sürprizi çok güzel oldu. partide bir adet gwen stefani (Nil), bir adet placebo solistmiz (mete), bir capon (sumru), bir clint eastwood (ırmak), bir zorro (doğan), bir ozzy osborne (barış), bir clark kent (ozan), bir highlander (bodur), Bir sharon 1982 (lale), bir şeker kızlar grubu (günsu, zeynep, barış sırasıyla -aklıma gelmedi, candy, tosca), bir adet ayhan ışık (evrim), ve her şeye rağmen bir adet özlem tekin (zeynep) vardı.
bendeniz bütün ihtişamıyla shirley manson olmuştum.
gerçi beni daha çok burcuya benzemeyen birine benzettiler ama olsun.
unuttuklarım varsa affola.
tolga bana web adresi hediye etti de kuruluşumuzun birinci yılımızda.
ofisten açılıodu burdan nie açılmıo annamadım.
ayrıca bu renklerle bir nebze daha rahat hissediorum kendimi ama hala template imi sevebilmiş değilim
www.burcunungunlugu.com yazın bakalım nolucakk
abuk bişe oldu biraz renkleriyle oynarsam daha iyi hissedicem kendimi
uf yaa aman yaaa
template deiştiricem, 5 tane template var. kendiminkinin renklerini deiştiriim dedim, onda da benim template imi yok sayıyo nedir annamadım
sumrunun yeni template'i çok karizmatik olmuş. bende bi ara üşenmeyip yazlıklarımı giysem fena olmıycak.

Cuma, Haziran 27, 2003

ayrıca dün ilgileyile blog ımı ve beni ihya eden pırpıl kardeşime saygılar sunuorum.
bbbbööööeeaaaaaaaaaa
üf ya belim de rıo yaaa
yarın süfer bi parti olucak ama bakalım ben gidebilicek miyim?
babamla hala konuşmuorus. aman ya. hayatımda 3 kere gördüümş sokakta görse beni tanıymıycak biri için neden böle yabıo annamıorum ki.
10 tane fragman, 50 tane basın cdsi. 32. cd yi basıorum şu an. aaarrgghh çok işim var ama benim bu gün çooookkkkkk!!!!
yani aslında çok mekanik bi iş ama sürekli oturmaktan çok belimağrıo.

bkz. burcunun tutulan beli
yine sancılı bir cd kopyalama gününde daha sizlerleyiz sayın izleyenlerimiz. ben ve kopyalanmış ve kopyalanacak toplamda 60 cd m size saygılar sunra ve esenlikler dileriz.

Perşembe, Haziran 26, 2003

ayayayay çooookkkkk iºim var çoookk
süfer oldu saçlarrıımmmm
bloggerın iç edit kısmı deişmiş çok karizmatik olmuş. süfer.

Salı, Haziran 24, 2003

ben artık nil in etrafında dolaşan bu kara bulutlar dağılsın ve hakettiği mutluluğu bulsun istiyorum.

Pazartesi, Haziran 23, 2003

şu an 140 krediyle mezun olmuş gibiyim gibi gibiyim gibigibigiyibigiyiyöiöişşğğaaeoeoaıeae
bitti ödeevv bittiiii.
galba mezun oluorum arkadaşlar.

Pazar, Haziran 22, 2003

kahve yaptım o bile çirkin olmuş yani anlamıyorum ki ben.
benim tatile ihtiyacım var sanırım. ama yani bedenen diil. şöyleki: geçen hafta boyunca evde yatıp durdum. yani bedenen dinledim aslında tün acılarıma rağmen denebilir. sorun şu ki bütün o yatma süreci boyunca aklım hep kalkınca yapmak zorunda olduğum ve ben yattığım için üstüste binmekte olan işlerdeydi ve eş zamanlı olarak sabahtan akşama kadar neşe karaböcek filmlerinden 4. sınıf pembe dizi ve tutulmadıkları için gündüz kuşağının boş zamanlarına serpiştirilen yerli dizilere uzanan bir kabusun ortasındaydım. bir hafta boyunca kendimi o kadar daralttım ki şu an yapmak zorunda olduğum herşeye lkarşı içimde bitmek tükenmek bilmez bir mide bulantısı taşıyorum. ah sartre. sen olsan ne yapardın söle bana?
birazcık zorluyorsam kendimi şu ödev için o da avşarın hatrı için.
haziranın sonunda hala ödev yazmaya çabalıor olmamın bir açıklaması olmalı. üstelik normal koşullar altında son bir senedir buna gerek duymamam gerekmesine rağmen.
kendime ne yaptım ben böyle?
bazı olaylar yüzünden ne kadar üzüldüğünü ancak onlardan yerterince uzaklaşınca farkedebiliyor insan.
bazen herşeyden nefret etmek ve herşeyden bıkmak dışında bir seçeneği olmuyor insanın.
arşivimi göremiyorum dinmek bilmez bir sinir yumağı içindeyim.
kusmak istiyorum sayın seyirciler.geçen pazardan bu pazara olan günleri atlamışım da geçen pazarki ruh halime konmuşum gibi. üstelik geçen pazardan daha kötü durumdayım. zırt pırt pörtleyen bir bel ağrım, ve ödevi yetiştirmek için daha az zamanım var.

Çarşamba, Haziran 18, 2003

avşarcım ve nilime buradan ilgileri için şükranlarımı sunuyorum. canlarım benim.
ben dehşetle hasta oldum. 3 gündür acil servis dışında ,lk defa bu gün evden çıktım. onda da muhtemelen 1 saat içinde eve dönüp yatıcam.
kimsede merak etmio yani ayıp. nıç nıç nıç.

Cuma, Haziran 13, 2003

uykum geldi benim nedense.
böööööööööööööööö
ayrıca suratımı yakmışlardı ya hani, bi sürü kabuğum vardı. çoğu gitti. belli belirsiz izleri kaldı. bakalım onlarda geçicekler mi.
bi de dün nille telefonda konuşurken onu yase aradı, bende nilin telefonundan yase nin telefondan gelen sesini duydum. özlemişim yahu! bana noluosa.
gerçi bu siteler açılmamaya devam ederse bu dediklerimin en azından bir kısmı gerçekleşemeyecek gibi ama olsun.
saçlarımı dağınık model yabdım. bi sürü jölesi varki hiç alışkın olduum bir şey değil.
bu akşam ersan birinci yıldönümü sebebiyle bizi t-square e yemeğe götürücek. kurra yabdık herkes birbirine ufak hedie alıo. bi de ersana süfrüs yabıcas. ayrıca ben ruj sürücem ki bu iş arkadaşlarım için başlıbaşına bir şok olacak diye tahmin ediyorum.
bu gün google da açılmıor neden olaki?

Çarşamba, Haziran 11, 2003

buyrun valla ben testin yalacısıyım
şu saatlerde içimi basan afakanları kovmak için ne yapmalıyım ki?
and I don't know what to say to you but I smile any how
ayrıca bu gün sevdiğimi farkettiğim baız küçük ayrıntılar var ama size söylemicem.
yasecim o iğrenç bi mesajla haber çet ıvır zıvır sinsilesi. meraka değecek bişi diilmiş yani.
ayrıca blog ii ama okunmuo hiç.
donnie darko yazısı yazdım az önce. imdat.
ayrıca www.beyazperde.com da yazım çıktı.
ben son dönemlerde dalgınlık ve unutkanlık arası bir bulutun içindeyim. bişeyi yaptım mı yoksa yapmayı mı düşündüm sadece hatırlamıyorum. bir aydır her çarşamba yaptığım bir işler sinsilesi ver ofiste bu gün onların neler olduğunu unuttum. yani bişi yapmam gerekiyor, konuyu biliyorum ama ne yapmalıydım tam olarak hatırlamıyorum ne yazık ki. bi 45 dakka prosedürü anımsamaya çalıştım sonra tolga seansları gönderdim fakslaman için deyince o kısmını hatırladım ama gerisi gene boştu yani. sonra işlte kadınları arayıp faksları aldılar mı diye onların söylediklerinden bi şeyler unutup unutmadığımı anlamaya çalıştım. bi sürü şeyi unutuyorum hiç hoş değil. resmen tabularasa ya dönüşüyorum bir anda.

Salı, Haziran 10, 2003

avşar aradığı zaman star wars un filim müzii çalıo. filmleri ve müziği çok sevmeme rağmen, doğal olarak müziğin içerdiği gerilim öğesine karşı ufaktan bir koşullanma yaşıyormuşum gibi hissetmeye başladım. müzikle beraber gerilim gelio. avşar aradığında gerilmiş oluyorum. bir noktadan sonra avşarın sesini duyduğumda gerilecek miyim sorarım sana ey okur? aranızda psikologlar var biliyourm
totoş yunanca yaaaaa hala açıklanmamış
şu kablo net yakında düzelmezse ben çok sinirlenicem ama artık yeter yani aaaaa.
çılgın planlarım ama ne olacak belli dğeil hiç merak ve heyecan içersindeyim.
ayrıca konudan bağımsız ama yarın annemin sergisi açılıo. kokteyl eylenti felam olucak süfer.
bana okur mektubu gelmiş, beyazperdedeki yazıma oley!
yase o nejat işler mi?
bizim liseden mezun kendisi bi dönem beraber tiyatro çalışması yapıcaktık. o okul tiyatrosunu yöneticekti denisle bende oyunu yazıcaktık. sona bize daral geldi yapmadık. bi süre fellik fellik kaçtık kendisinden.
ama okula geldiğinde herkesin dibi düşerdi.
almanca felan bilio yani.
:)
ayrıca uzunca bi süre hadi çaman tiyatrosunun önünde 2. el kitapta satmıştı hey gidi hey.
şimdi efendim; burada -teşvikiye- rekabet halinde olan iki sandviç yapar satar mevcutlar. bendeniz başlangıçta valide sultanımın resim beldesiyle ve de perapalasın ilk iki hecesiyle benzer olmasından dolayı pera ismindeki mütevazı sandviç yapar satarından alışveriş eylemekteydim. zatıalimin genelde rejim yapıyor ve beslenmesine dikkat ediyor olmasından kelli, mütemadiyen diyet sandviçler yemekte idim. bi süre sonra bahsi geçen sera ismindeki sandviç yapma satma noktasının diyet sandviçlerinin ekmeklerinin kepek oranının bendenizi kesinlikle tatmin eylemeyecek azlıkta olduğunu farkeyledim. bunu farketmeme, gözlerimin açılmasına ve şaşkınlıktan buseler vermeye alışmış kiraz dudaklarımın bir karış açılmasına sebep olan sey, normalde kahverengine yakın bir renkte olması gereken kepekli ekmeğin sütlü kahve francala tabiriyle café au lait renginde olması idi. şahsen bendeniz ecnebi dillerde bu rengi tasvir edebilecek başka isimler olduğunu bilmeme ve hatta birebir bu isimlerden haberdar olmama rağmen francalasını ekmeği hatırlatıyor olması sebebiyle ifşa eyledim. her neyse efendim, bu acıklı ve kahredici durumu farkeden bendeniz, aramızdaki güçlü bağları göz kırpmaksızın attım ve seraya son bir defa veda etmeden kendimi, koyu kahve kepekli ekmekleriyle göz dolduran quick service, yani türkçe meali, hızlı servis sandviç yapar satarının kollarına attım. bir süre gönlümüzü beraberce sefa eyledikten sonra bu quick service denen ingiliz uşağının koyu kahve renkli kepekli ekmekleri olmasına rağmen, adından kelli ondan beklemekte olduğum hızlı servisin h sini ve hatta s sini gösteremediğini farkettim. o noktada genelde hülyalı bakışlar atmakla meşgul olan badem gözlerimde kızgınlık kıvılcımları gark oldu ve ahizeyi elime kaptığım gibi bu ingiliz ve hatta amerikan belki aynı anda ikisinin birden uşağı olan müessesenin gafil sahiplerini arayıp elemimi dile getirdim. bunu yaptıktan sonra bendeniz zatıalim muhteşem insan için yapılabilecek pek de fazla bir şey kalmamıştı. bir sonraki gün sandviç yemek için pera müesseselerinin telefonlarını aradım. kısa bir bekleyişten sonra, müessesenin sapına kadar türk ve annesinden babasından başka kimsenin uşağı olmayacak haysiyet ve derinliğine sahip biricik elemanı sandviçimle kapımda peydah oldu. kendisine akçeleri saydığımdan kelli kapımı kapatıp yerime döndüm ve sandviçi sarmalayan katmanları teker teker soydum. ama o da ne? hülyalı bakan badem gözlerim ve busekar kiraz dudaklarım aynı sevinç ve şaşkınlık ifadesiyle açıldılar. pera, güzide sandviç yapma satma beldesi, sütlü kahve -café au lait- rengindeki ekmeklerden vazgeçmiş ve kahve rengi kepekli ekmeklere geçmişti. gerçi bu ekmeklere koyu kahve değillerdi diğer müessesenin ekmekleri gibi. alma olsundu, farketmezdi, sera benim canımdı, ciğerimdi.

Cuma, Haziran 06, 2003

bu gün bizim ofisçe 1. yıl dönümümüz.
kutlama yabıcaz küba menşeili konyağımızla.
mıgıl
ayrıca vatana millete hayırlı bir insan olup şu duyuruyu yapmak istiorum:
nişantaşı dünya gençlik merkezinde her şey yarı fiyatına. ben 3 milyona süfer defter aldım misal.
iş yerinde telefondaykene sevdiceğimin telefonuna bakamadım acep bana kızdımıştırmırdır ki?
bu gün şıklıkta bir efsaneydim. diz üstü mor-mavi japon elbisem, topuklu ayakkabılarım, sonunda yıkama izni çıkmış saçlarım ve onların altına saklanmış yaralarımla bir mulan ruj, bir toy stori ya da bu gün nerden baksan bir in the mood for love ın geniş kalçalı ve daha dandil elbiseli ve fekat daha modern bir versiyonu gibiydim.
peki bir işe yaradı mı?
sponsorluğu aldık mı?
tabiki hayır.

Çarşamba, Haziran 04, 2003

şu yunanca bi açıklansa ya of
www.bebekler-film.com
kendimden geçmiş durumdayım. kabus. bu gün tunç sende bu gün bi eziklik var dedi. sanırım daha kötü bi hakaret olamazdı.
sonuçta ezikliğimi yanıklarımdan kelli yıkayamadığım saçlarıma bağladık.
yani güzel görünmüyorum evet ama hilkat garibesi de değilim.
yani öyle umuyorum.
avşar beni hediye manyaa etti dün. çiçeğim çok güzel. kadife gibi mor bööle. menekşe. süfer. ona bi isim koymam, ayrıca kutunun içine ne koysam, onu düşünmem laızm. japon yelpazemi duvara astım bile.
dachau daki yahudiler gibi yaktılar beni. yanık et kokusu akşama kadar üstümden gitmedi. coz coz yaktılar. iğneleri dürte dürte. bütün yaralarımı dağladılar. iğrençti.

Salı, Haziran 03, 2003

doktora gidicem şimdi.
yaralarım geçsin diye.
geçsinler.
evet.
gözlerim acıyor ayrıca
haziranın 2 si oldu ve yaz ruh halim bütün ağırlıyla gelip üstüme yerleşti.
yaz geldi ve ben yaşamsal fonksiyonlarımı minimuma indirmek istiyorum.
evet bunu istiyorum.
neden sevdiğim, iyi , güzel ve bana mutluluk veren şeyleri yıpratmaya, bozmaya ve kötü olma ihtimalleri üzerinde debelenip, kendimi paralamaya eğilimim var?
bazen neyi neden yaptığımı anlayamıyorum.
neden bazı şeyleri sürekli ertelediğimi, neden bazı şeyleri tam son noktadayken bıraktığımı, neden bazı şeylerin iyi gitmesinin beni rahatsız ettiğini ve neden ufak terslikleri büyük bir felaketin ön işaretleri olarak gördüğümü.
. . .

Powered by Blogger