Cuma, Ağustos 27, 2004

aslında genel olarak muhteşem bir sahil şeridi günüydü diyebiliriz. balık ekmek- salata, bira, soğuk kahve çeşitli durakların çeşitli eğlenceleriydiler. böle tatlı bir yorgunlukla geldim eve. sona tabi o can çıkartan bi yorgunluğa dönüştü ama napalım.
dün çok saygıdeğer avşar beyin kısa filminin ön çekimlerini gerçekleştirdik. beynimin pişmesine rağmen gayet hoş oldukları kanaatindeyim. sonunda istediğimiz durağı bulmuş olmamız da cabası. ahyır diyorum, boş ver yap şu başrol oyuncusunu kadın bak nasıl oynuorum şakır şakır, hayır bi de üstüne iki dekolte giyerim boxoffice de başarıya koşarız. ama dinleyen kim.
aloo bengiiiaaaaaa die 4 ay baıramıycam ben şimdi uf. ya da elife buyrun benim diyemiycem yani. aman be.
ben tatile gidiorum ey ahali! benim için üç kere oley oley oley!
tataile gitmek istediğimden daha önce bahsetmiş miydim?
rımrımrım nası olmuş. süfer bi fotoğraf diil mi. sanırım en doğal fotoğraflarından biri. başka bilen varsa bana haber versin lütfen.

Cuma, Ağustos 20, 2004

hayatımda her türlü mutluluktan koşarak kaçtığım ir dönem vardı. onu hatırladım. hala da mantıklı geliyor zaman zaman. ama artık yapmıyorum. aferin bana
allahım çok yorgunum. her yerlerim ağrıyo. icewind dale oynamaktak uyuyamıyorum. böle ne bilim. yazasım var ne yazıcamı bilmiyorum. yazmak istediklerim var yazamıyorum. falan filan.

Çarşamba, Ağustos 11, 2004

böle aşk böcei oldum birden ama hakedio avşar the mighty, haftalardır çekio beni kolay diil tabi :)
bi de ben seninle böle kafamızdaki her türlü şüpheyi konuşabilmeyi, sonra onları özenle çözmeyi, birbirimizin kafasında karman çorman olmuş düşünce yumaklarını itinayla açabilmeyi, ağlama randevuları vermeni, ihtiyacım olduğunda orda olduğunu bilmeyi, gecenin bi yarısı filmini yarıda bırakıp beni şımartmak için japonca haykırmanı, beni anlamnı, seni anlamayı, "bilmiyorum" ların alt metinlerini okumayı, "bir şey olmadı"ların "oldu ama söylemeye çekiniyorum" demek olduğunu bilmeyi ve daha bi sürü şeyi, kızdığımı sanmanı, kızmadığımı anlamanı böle hepsini birden çok seviyorum.
seni seviyorum.
Bi de ben telefonumu çaldırdım. çok fena oldu. geri getirilemeyecek bir şey kaybettim onula birlikte çünkü. çok özleyeceğim ve bir daha asla o haliyle hatırlayamayacağım bir şey. öyle fena oldum ki. eğlenceli başlayana ırmak doğum günüsü ağlayarak bitti benim için. sonra saolsun biricik sevgilim ve tuçecik beni yalnız bırakmadılar da sakinleşebildim.
ben çok çalıştım pek bi süferim, basın bültenleri duyuru mailleri ahavada uçuşuo. böle pek bi memnunum işe gelmekten.
ayrıca evimizde şu an 9 kişi kalıoyr olması, birinin şeker bi kız çocuğu öbürünün yapışkan bir kız çocuğu ve ayrıca içlerinden birinin her şeyi bildiğini sana bir ergen oluşu ve bizim evin normalde çekirdek kadro olan 4 kişiyi kaldırmakta zorlanıyor oluşu günlerdir süregelen sinir ve tatil ihtiyacı halime tuz biber eklemedi de ne yaptı sayın okur? yaa öle işte.
börööööööööö! enfes yağmur yağıyo dışarda. yağmurun sesiyle uyuyakalmak, sonra uyanmak çok güzeldi. bir insanın romatizması olsunda yağmura tapsın hayret yani ama yağmuru saçlarımda oramda buramda hissettiğim anda çektiğim ağrıların hepsi karşılığını almış oluyo.
zaten ben ne zaman mutsuz olsam yağmur yağar :)
canım yağmurum benim.

Çarşamba, Ağustos 04, 2004

ayrıca burda yapmak istediğim ama yapamadığımı yapan fake kişisini sonsuz tebrik ediyorum. paris bekle bakalım kim gelio kollarına!
erinç şeker, gene şekil yabmış sayfaya, ben ne zamandır bakmıodum yazmıo diye, bir aydan fazla olmuş yapalı gerçi, ama kalp kıran link koymama işlemini tekrar etmiş.
artık beni sevmio musun erinç?
bi de ben dün icewinddale oynamayı öğrendim sonunda, savulun gençler korkun benden.
tuğçe hanımefendi bu gün teşvikiye de arz-ı endam eylediler. kendisiyle ikinci evim, sinirsel günlerin sakinleşme mekanı, az gidince garsonların kızdığı gloria jeansin güsek koltuklarında muhabbetten muhabbete konduk. yarım saar eyleştik yenilendik. tuğçe hanım günü özlü sözleriyle bitirdiler içimi bir hoş ettiler. ilahi yani.
avşar beyefendiyide üzdük tabi bu esna da ama kensi süfer şahane bi insan, bitirmesinden aa aldı süfer şahane, artık tasarım dünyasıyla arasında hiiiç kimse duramazzz. hem zaten paris e gidices bis sevdiceğimle, muhteşem olucak!
tabi bu arada sevgili burcunun diabet mi var sen de die deişilen kollarını ve dalgalandırılan sinirlerini unutmamak lazım. hayır var ya da yok da demiolar. 18'indeki yeni teste kadar bekliyces şimdi.
bizim ev çok ufak sevgili okur. ve biz dört kişilik bi aile anca sığıyoruz. depresif ruhlu ailemin kişisel alanlarına ucucuna yeten bu eve ikisi çocuk 3 kuzen gelirse nolur sevgili okur? ev tımarhane olur. burcu beş dakka bile yalnız kalamaz. sinir küpü olur. ota boka ağlar. bi de üstüne bütün planlar son dakka da değişirse, annesi hastalanırsa, kollarında bayılırsa, ateşi günlerce düşmezse, bütün evin işi üstüne kalırsa, hastalıktan kalkan annesi bi türlü toparlanamazsa sinir küpü olursa? burcu gördüğü her arabanın lastiklerini çakıyla parçalamak ister mesela, kendini bayır aşşaa bıırakıp böle avazının çıktığı kadar bağırarak koşmak ister. peki sevgili okur, bütün bunlar yetmez miş hgibi, giden iki kuzenin yerine, iki çocuklu bir aile gelirse bu eve kalmaya o zaman ne olur? eminim onu siz bile düşünmek istemezsiniz.