Pazartesi, Temmuz 24, 2006

dizimax karakterleriyle birlikte geçirdiğim ateşlenme gecesinin ayrıntılarını bilahare yazacağım. evet.
işi bıraktım.
fiziksel olarak işe gitmiyorum. ama hala merak ediyorum işler yolunda mı diye, endişe ediyorum arada.

artık kusmuyorum, bayılmıyorum. çılgın bir ateşlenme ve görülen halüsinasyonlardan sonra neyim olduğu bulundu ve tedavi oluyorum.

mülakata girdim sonuç bekliyorum.
tezimle flört ediyorum.
ayaklarım üşüyor bir de durmadan. onu engelleyemiyorum.
son kez görüştüğünüzde bilememişsinizdir onu son görüşünüz olduğunu. yeterince sıkı sarılamamışsınızdır ona. gitme kal diyememişsinizdir. beni bırakma diyememişsinizdir. vedalaşırken söylenebilecek binlerce şeyi söylememişsinizdir çünkü yarın gene görüşürüz nasıl olsa diye düşünüyorsunuzdur o sırada, hadi olmadı öbür gün bir kahve içeriz dersiniz içinizden.bilmezsiniz ki, öyle bir yarın yok. bilmezsiniz... bilseniz daha çok bakardınız gözlerine, daha sıkı sarılırdınız ona, kokusunu öyle bir çekerdiniz ki içinize unutmamak için. bilseniz yüzünü saçlarını ellerini öperdiniz ağlaya ağlaya...onu bir daha görüp göremeyeceğinizi, belki başka bir boyutta kavuşup kavuşamayacağınızı bilmiyorsanız yapacak tek şey kalmıştır artık. ayrılırken, o veda edemediğiniz son görüşmenizde söyleyemediğiniz her şeyi yazar durursunuz, kafanıza kağıtlara... hiç iyileşmeyen bir yara olur bütün o sesler harfler aklınızda. seni seviyorum dersiniz, kendine dikkat et dersiniz, seni özleyeceğim dersiniz.sarılamazsınız, koklayamazsınız, koruyamazsınız ama.her vedayı sonmuş gibi yaşamak lazım belki de o yüzden, ayrılırken birilerinden sıkı sıkı sarılmak, koklamak, doya doya bakmak lazım sevdiklerimize.geri gelmeyecek bir an olabiliyor çünkü o veda anı, el sallayarak geçiştirdiğimiz veda etme anı, ve sonsuza kadar kanayabiliyor.
15 yaşında herkes hayatı anlar. herkes bilir insanların ne kadar yalancı, güvenilmez, ne kadar haşin olduğunu. 15 yaşında bilinmezin aralık kapılardan bize dokunmasından korkar, sırtımızı dönemeyiz kapılara. her şeyi biliriz, kendimizi tanırız. güçlü olduğumuza inanır, hayatı bildiğimize olan inancımızın verdiği güçle dimdik dururuz her şeyin karşısında.
ve sonra gerçekler çıkar karşımıza bir bir. bizim çocuksu güvenimize aldırmadan bildiğimiz her şeyi teker teker ezer geçerler. bildiğimize, çözdüğümüze inandığımız herşeyi, parçalar, çiğner ve tükürürler. insan ırkınının hazin sonunu öğreniriz.
15 yaşında küçük hayatımızın her yönünü anlarız, 25 yaşında ise hayatın asla göründüğü kadar basit olmadığını.
son dönemde bayılgan bir kişilik olarak kariyer basamaklarını hızla çıktığımdan kelli bayılmak -özellikle de tansiyon menşeili bayılmak üzere bir kaç kelam etmeyi kendime borç biliyorum. olaylar şöyle gelişiyor sayın okur:-önce tuhaf böyle baş bulanması tadında bir baş ağrısı peydah oluyor. bu baş ağrısı ilerledikçe gözlerde bir miktar odaklanma sorunu vücuda geliyor.-ikinci adımda özellikle ellerden ve ayaklardan kan çekiliyormuş gibi hissediliyor.-gözlerin önünde minik sinekçikler uçmaya başlıyor.eğer bu noktada tecrübe ile olayların farkına varabilirseniz acilen tuzlu ayran içmek soda yemek soğuk suya tabi tutulmak gerekiyor. ama yapmadınız diyelim. o zaman ise şunlar vuku buluyor:-minik sinekçikler büyük kelebekçiklere dönüşüyor.-el ayaktan kan çekilmesi hissi artıyor. elinizi ayağınızı kontrol edemeyecek gibi hissediyorsunuz.-bütün vücutta, özellikle de dudaklarda bir uyuşma hissi peydah oluyor.-kafanız ağırlaşıyor. kontrolsüzlük hissi kafaya yayılıyor. kelebekler el kadar bebelere dönüşüyorlar. kafa düşüyor gözler gidiyor ve hoş geldin karanlık.ancak kişisel tecrübelerim bayılmakla mücadele etmek gibi bir kavramında var olduğunu gösteriyor. şöyleki; tam son adımda bayılmamaya kasmak söz konusu. o karanlığa düşmemek için çabalamak, kontrolü elinize almaya ve gözlerinizi açmaya çalışmak dirayetiniz ve iradeniz ölçüsünde işe yarayabiliyor. bir noktaya tutunmaya çalışmak faydalı olabiliyor. misal son bayılmalardan birinde masadaki takvime dokunabilirsem bayılmayacağıma inanmıştım. ama heyhat parmağımı kaldırıp takvime dokunamadığımdan kelli bayılmak kaçınılmaz oldu.iyi günler ey okur, ortadoğu ve balkanların en sirkeleşmiş şarabı sağlık sorunlarından edindiği bilgileri seninle paylaşmaya devam edecek.
. . .

Powered by Blogger