Çarşamba, Aralık 17, 2003

bu gün tam altı saat aralıksız deney yabdım. beynim döndü resmen ama zevkliydi yine de. sonlara doru kendimi bebek yokuşundan aşşaa çırılçıplak salmak gibi görüntüler uçuşuyordu deneklerin yüsünde ama otokontrolümü yitirmedim.
tabiki buraya yazmıycam. herhangi birine söyliycemden bile emin diilim.
kafamda tarttım kendimle konuştum beynimi yedim. vıdı vıdı ettim kendime. ve bazı kararlar aldım. şimdi daha iyiyim ve üstelik aldığım kararları uygulamakta kararlıyım.

Salı, Aralık 16, 2003

aman kış depresyonu dyeip geçelim. kendimden sıkıldım.
sanırım damardan girip direk beynime inen şarkıları dinlememin de bu ruh halime pek iyi gelmediğini kabul etmek zorundayım.
zaman geçtikçe anne ve babamdaki sevmediğim bazı özellikleri kendimde keşfedip çok sinirleniorum kendime. ama değiştiremiorum da. öğrenilmiş şeyler mi bunlar yoksa genetik mi?
bir keresinde birisi misfair odasına "neden yalnız yaşayamıyorsun" ya da ona benzer bişe yazmıştı. o zaman ne alakası var bee demiştim. ama sanırım haklı. ve bu hiç hoşuma gitmiyor. bahsettiğim tek başıma bir şeyler yapmak falan değil. kendi kendime vakit geçirmeyi seviorum, heb de sevdim. ama anlaşılmak için insanlara ihtiyacım var. bunu değiştiremiyorum.
içimde derin bi sıkıntı var ve herkes herşey potansiyel bir kırgınlık aracı. herşeye üzülebilmeye sonsuz bir yeteneğe sahibim. istediğim tek şey şu da diyemiyorum. bi sürü şey var ,istediğim. kendiliğinden olsun die bekliorum olmuo. bekledikçe geriliorum ve bi noktadan sonra beklediğim şeylerin gerçekleşmesinin de bi anlamı kalmıo. aslında o kadar da basit şeyler ki istediklerim. ama kimsenin benim gerzek isteklerime ayıracak ne vakti ne de hali var. istemek bile haksızlık aslında. ama engel olamıyorum işte. öylece durup bekliyorum ve hiç bir şey değişmedikçe, hiç bir beklentim yerine gelmedikçe daha da derine gömülüyorum.
ruh halimin dengesizliği ve paranoyaklığım zirveye ulaşmış durumda. uzun zamandır bu kadar dalgalanmamıştım. dalgalanıpta durulsam bi derece. şöyle söliim: çılgın alışveriş yabdım bu gün. 3 kazak iki gömlek ve bir de blus aldım ama mutlu diilim. nası süfer dimi

Pazar, Aralık 14, 2003

bi sürü data yabtım bu gün. alttarafın 7 kişini n datası ama vakit alıo. hele o mean bulmalar proportion çıkartmalar yok mu insanın ömründen ömür çalıo. aman ya. başıım ağrımaya başladı.
bilgisayarın başına oturunca oluo heb. sanırım göslerim bozuk. gerçi 1,5 aydır gidicem diorum ama yalan oldu yine. niye hiç bişe planladıım gibi gitmioki annamıorum.
sinirlerim de feci gergin. bi sürü hastalık ve olay üstüste geldi herşeyin dışında. dün galatasarayda avşara sarılıp zır zır ağladım. tek bi sebebi de yok yani. sadece abzen boşa kürek çekiyormuşum gibi gelio yani insanlar için. yani bilmiorum. neyse sonra avşar beni sakinleştirdi. ama bu bize gidilememiş bir filme patladı.
sinir krizleri ve zararları.
kafam çok karışık.
kariyer derken herşey nası böle lkarıştı hiç annamadım ben.
normal insanlar içn sevindirici olması gereken gelişmeler neden benim için kriz sebepleri annamıorum ki hiç.

Pazartesi, Aralık 01, 2003

vıdı vıdı konuşuyrum ama son günlerde kendimi hayatta başarısızlığa uğramış bir gerzek gibi hisediyorum.
kariyerime bir başlangıç yapmam gereken şu zamanlarda iki arada bir derede sıkışmış bir salaktan başka bir şey değilim.
tuçe bize çılgın alışverişimizde çok yardım etti. bööle gisli işler çeivren manyaklar gibiydik. mağazanın içinde dolanıp gizli gizli paket ve para değiimleri yapıp kabinlerde tanışır gibi konuşup kabin dıında gözlerle anlaştık. çok eğlenceliydi. burdan saygılarr sunuyorum kendisine ben.
dün gece rüyamda shopping diye bir filmi viypna soktuğumuzu ve ben geciktiğim için filmin bir ay boyunca her gün olması gereken reklamlarının rezervasyonunu yapamadığımızı gördüm. olmayınca bütün ofis bana küstü böle çok korkunçtu. bi de ne alakaysa geniş açıdan ve büfoktan ustam olan yüce insan volkan dede de bizim ofise gelmişti. işte neyse çok sıkıldım böel korktum rüyamda. sonuç: dudaamın üstünde pörtleyen bir uçuk.
tabiki bayramın en kötü yanı tuncumdan, sinema camiasının en yakışıklı halkala ilişkiler müdürü olan biricikimden canımdan ayrı kalmak oldu. az sonra gelicek diye umuyorum iş yerine. gözlerim yollara muhteşem prensimi bekliyorum.
aman aman bi bayramı daha geride bıraktık. annemin ısrarla miniaturke gitmemizi istediği ve bi şekilde gitmemeyi başardığımız bu bayramda da yine saatlerce evde sıkıldık. bi gün uykuluk yemeye gittik ki çok matah bişi olmamasına rağmen 65 milyonm hesap ödedik ailece. salata güseldi aslında. sonra ilk gün saat beşe kadar evde baygınlık geçirip sonra minoşu ziyarete ve ardından da köprüaltına nargileye gittik. nargile kısmı güsel olucak sanmıştık ama masa başına 6 adet bayram hanzosu düştüğü için pek de feyz alamadık. babamın midesi tuttu teyzemin beli ağrıdı abim nezle olduk. sonra anneim salep planı bi şekilde ekarte oldu ve eve gidip the score u seytrettik. edward norton, robert de niro ve benzeri isimler bulunmasına rağmen hayret verici ölçüde sıkılcı bir filmdi. yani orantısal anlamda diyorum. ikinci gün teyzeme azcık gidip nille kadıköye kaçmayı başardım. tripte oturduk güseldi genel olarak. alkanlar felam komikti yani. cuma günü nihayet sevdiceğim istanbul semalarına ayak bastı da görüşebildik. çok güseldi. süfer alışveriş yabdık ve romantikliğimzden öldük. hımm başka naaptıkkine. cumartesi gene nargile yabdık sona yak a gittik aşarla sırayla hastalanıp sona iyileştik.
bi de perşembe günü uykuluktan sonra tophaneye gittik. orda en baştaki anrgilecide oturduk bize menengiç kahvesi ikram ettiler. sonra teyzem aldı bi kavanoz. ama almanyaay götüremeyceğini düşünüp bize hibe tti. yani annıycanız süfer kahvemiz evde.

Çarşamba, Kasım 19, 2003

bböööeeaaaaaaaa
bu gün içimde bu üzülme ve sinirlenme potansiyeli var da nereye saracağını bilemiyormuş kendini sanki gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var?
kendimi bakıma almam lazım. bakımsız kaldım. şöyle tütsümü yakıp mumu yakıp sakin sakin maskeli maskeli çeviri yabsam oje sürsem.. film seretsem falan.
rejim çalışıyor, burcu zayıflıyor ey istanbul halkı. bu sabah itibariyle giremediği pantolonlardan birine girmeyi başarıd. ayrıca kendine güzel botlar ve sevimli bere aldı.
mıgımıgmıgmıgmgımgımgımg

Salı, Kasım 18, 2003

saygıdeğer annie hanımefendiye eni ar yu okey ar yu okey ar yu okey enii demek istiorum.

Pazartesi, Kasım 17, 2003

öğlenki kan ve vahşet sahnelerinden sonra sakin ve durgun bir blogla karşınızdayım. tepkilerinizi sevgi ve saygıyla bekliorum efem.
ayayayay
eskihali patladıı için yeni bi hal bulmuştum ama onu kaydetmişim bi yere ama yine de deiştiricem galba. yeni eklediim bazı linkler kayıp oldu onnarı düzelticem. son 6 saatte blogı görenler ne düşündü merak ediorum.
blog şimdilik böle biraz deişicek

Pazar, Kasım 16, 2003

spineless de okudum de aklıma geldi. geçen gün taksinin birinin ön camına yapışmış reklam bıdısında şöle bişe okuduğumumu sandım:
nihayi özgürlük personeli
peki aslı neymiş? hemen bakıyoruz:
niyazi öztürk petrol.

evet. evet biliyorum.
ayrıca dün beni merak edip arayan sevgili dostlarımın herbirine teşekkürü bir borç bilirim.
tunç çok tatlı. onu çok özledim. o izmire gitti çünkü ve haftalık görüşme limitimizin altında görüştük. cumartesi sabahı hasretime dayanamayıp seni de bombaladılar mı baretgülüm die beni aradı. sesini duyunca dünyalar benim oldu. gerçi başta işle ilgili bişeyi yapmayı unuttum sandım ama olsundu o benim tuncumdu. sesini duymak ayrı bir zevk bir ayrıcalıktı. canım tuncumdu o benim. hem yakışıklı hem kaslı hemde entellektüel olarak aşmıştı. evet.
bu gün fransız televizyonundan insanlara tercümanlık yabdım. çok ilginçti. başım ağrıdı dehşetle. ambale oldum fransızca ingilizce arasında. en son konuşurken aklıma tuhaf almanca kelimeler gelmeye başlamıştı ki allahtan beni azad eylediler. bombalama olayını da kınıyorum ayrıyetten hemen şuracıkta.
inanmıycaksınız ama artık bir çin odasına sahibim üstelikde güsel. kaligrafı yazan o tatlı parmakları yirim ben!!! çok de şeker ablası! ayrıca bir başucu lambasına da sahibim ki yıllar süren hasretin ve cefanın sonu demek olan bu gelişme kalbimde güller açmasına sebep olmadı da ne yaptı dersiniz?
spineless dii nezih bi arkadaşımız bendenize ve avşar beyefendiye link vermişler. kendisini nazikçe kucaklıyor buradan saygılar sunuyorum. linkini linkler köşesinde bulabilirler. kim olduğunu annamadım merak içersindeyim.

Cuma, Kasım 14, 2003

böle diildi belki de ama ben böle hatırlamak istedim.
now there no point to placing the blame.
ayrıca merak edenler için teyzemin amelyatı iyi geçti. teyzem akrep burcunun o inanılmaz kendine has mizah ve eğlencesiyle acısını bize dünyanın en komik şeyiymiş gibi aktarmayı başaracak kadar iyi bvir durumda üstelik. ağrısı çok ama iyi ve yaşamaya devam edebilicek.
yeşil çay çok çirkin bişi diilmiş. ama kesinlikle dün mefistoda içtiim şey yeşil çay diilmiş. limon vardı içinde çayın özsel düzeyinde. ayrıca geceyarısı çocuklaırnı okuduğumdna beri çatni nedir nasıl yenir merak ediorum.
bu gün odamı yabıcas sanırım artık. yapsak da olsa yeter. heyecanım ölemeye başladı çünkü. yakında heyecnaım ölemey yüz tutucak ki o zaman hiç bir kuvvet moko sahillerindeki villamda konyak içip büyücü okurken büyücüdeki olayların halihazırda benim başıma gelmekte olduğuna dair içten içe sinsi bir inanç geliştirmemi engelleyecek. anladın mı bei sayın okur? sanmıyorum.
tunç izmire gitti. festivale. onsuz buralar hiç çekilmiyor. tunç! geri dön! seni çok özledik. söz baban kızmıycak evlaıdm. hadi.
psikolojik sorunların tedavisinde ilaç kullanımına olan güvenim an be an artmakta. peki bundan hoşlanıyor muyum? hayır.
kışımsı havalaırn gelmesiyle ofiste üşüme günlerinin başlaması bir oldu. yazları adeta bir cennet, çölde bir vaha olan saygıdeğer ofisimiz, kışları adeta kutuplardan bir köşe, ayak basmamış yerleri ve buzda gömülü kaşif cesetleriyle güney kutbundan nezih bir bölge haline dönüşüyor. sonra tabi ciğerim pörtler, romatizmam tutar benim. kaşif olabilicek bi insan oplsam dağcılık klübüne girerdim, evimde örgü örüceeme.

Perşembe, Kasım 13, 2003

olayların iyi yönde gelişebileceğine dair bir inanca sahip olmadığım ve bahtsızlığı kabullendiğim bir dönemi vardı hayatımın ve o zaman her şey daha mutsuz ama daha kolaydı. tekdüze bi çizgide ve zararsız.
neymiş; hiç bişey için çok heycanlanmamak lazımmış. kafamızda patlarmış.

Çarşamba, Kasım 12, 2003

yarın daad de randevumuz var. çok heyecanlı.
teyzem yarın bacağından amelyat olucak. bacağındaki platini çıkarıp beton gibi bişe koyucaklar. çok fena.
bu gün nedimin doğum günü.

Pazar, Kasım 09, 2003

pyramids oyunu toplamda 565 kere oynamışım . totalde 109205 puan kazanmışım ve pyramid i açmayı sadece 21 kere başarmışım. sanırım bu 565 in 20 sini bu gece açtım.
çünkü konuşamıyorum ağlarken doğruı dürüst. ertesi gün kabus gibi görünüyorum hem gözlerim şişio hem de ağrıolar. hemde boğazım ağrıo kendimi tutmaya çabalamaktanç zayıf ve tuhaf bir böceğe dönüşüorum.
ağırlık veren başka bir sebep daha.
ağlamak rahatlattığı ölçüde güzel bir eylem. ama amaçsız kontrol edilemeyen bir şeye dönüştüğü noktada can sıkıcı oluyor. sadece yemeğin üstüne konan ve üf keşke hiç olmasa dediğiniz lokanta süsü maydonozlar gibi. görüntüsü iç sıkıyor. kimi zaman kibarlıktan alıp atamıyorsunuz da. anlatamadım ben. ama sonuç olarak bu iç sıkıntılarımın kaçınılmazı haline gelen ağlama hallerim midemi bulandırmaya başladı.
sebepsiz bir perişanlık içindeyim. hislerimin sebebini anlasam, çözüme ulaşmak için yapılması gerekenleri yapabilirdim. ama olmuyor. sebep arıyorum sürekli. bulduğum her sebep başlagıçta doğru sebepmiş gibi geliyor ama değil. aradıkça ve bulamadıkça bir sürü gerçek sebep birikiyor cebimde cebim doluyor şimdi hem sahte gerçeklerin ağırlığını hem de sebepsizliğin ağırlığını taşıyorum sırtımda.
herşeyin son derece anlamsız ve güvenilmez göründüğü anlar var hayatta. ne yapacağımızı neye tutnacağımızı bilemediğimiz, herkesten ve herşeyden şüpheye düştüğümüz anlar. neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilemediğimiz, herşeyin geçiciliğini, uçuculuğunu ve değişkenliğini iliklerimizde hissettiğimiz anlar. hissettiklerimizi anlatacak kelime bulamadığımız, göz yaşlarımıza hakim olamadığımız, sesimizi kontrol edemediğimiz, düşüncelerin arasından doğru ve sağlıklı olanların çekip çıkaramadığımız anlar. acıya boğulduğumuz, acıda boğulduğumuz, acıyla boğulduğumuz anlar. herşeyin aynı gibi göründüğü ama ufak harflerin ve kelimelerin aslında herşeyi nasıl da farkettiğimiz anlar var. ve bazen bir ay tutulmasıyla, bazen de yağmurun saçınıza değmesiyle açığa çık benliğinizi kaplıyabiliyorlar.

Pazartesi, Kasım 03, 2003

önemli günlerle bezemişiz kişisel tarihlerimizi
toefl gazisi sevgili arkadaşlarım mete ve zeynep süfris yabıb ofise geldiler. çok duramadılar belki ama genede içimi şenlendirdiler.
ayrıca bu hafta sonu odamı yabıcam. çin temalı mı olsun yıldız mı? fikirlerinizi misafir odasına bekliyorum sevgili dinleyenlerim. şimdi sizleri gönül bahçesinden nadide bir şarkıyla başbaşa bırakıyorum:
bir ihtimal daha var, oda ölmek mi dersin?
tunç bu gün yine çok şahsına münhasırdı. sabah beni uyuz etti sona bana zayıf dedi sona da roseanne e benzetti. şu anda geçen haftanın cumartesisine bakıo. onu tiyatro biletini yırtmakla tehdit ederek bana kahve yapmasını sağladım. sonra onu çok sevdim. çünkü çok yakışıklı ve gururluydu. adeta bir yeniçeri, bir kapıkuluydu. şuursuzdu.
cuma günü pirates of caribbean a gittik sevdiceğimle. çok eelendim. böle güseldi yani. orlando güseldi johnny depp süferdi. bi kere daha gidicektim az daha dün ama avşar beni terkeder die korktum gidemedim.
cuma günü diyetisyene gidicem laleyle. o yüsden lalenin önerisine uyarak bu hafta sevdiğim şeyleri yiyorum. bu gün çin yemee yedimki ihya oldum yani ne zamandır yemiodum. yemek sepetinde %30 indirim kazanmışım chinese in town dan. 20 milyon indirdik işte süfer oldu. afietle yedim.

Cuma, Ekim 31, 2003

değişik oje sürdüm dün. güsel oldu parmaklarım. beendim. bu ojeyi daha sık sürmeye karar verdim. üf. cnaım sıkıldı sanırsam. saçma bir insan oldum. sıkıcı şeyler yapıyorum çok sıkıcıyım. püff.
dün deney yabdım. çok mutlu oldum. ama çok yoruldum bi yandan da. kafamı kaldıramıodum sata 10 du halbüse daha.
uyuzum bu aralar fazlasıyla sadece evde yatıp zıbarmak geliyor içimden. ama bu durum sosyal hayatımı yaralamakta ve sevdiklerimi üzmekte. özür diliyorum özellikle en birinci sevdiğim biricik ve çok tatlı dostumdan huzurlarınızda. özür dilerim. nill.
tunç blogı bulmuş. aratmış taratmış kendi adı sadece 4 kere geçiomuş. çok kırılmış. bundan sonra her blog yazışımda özel bir tunç bölümü olacak. sayın dinleyenler. ahanda ilki:

tunç bu gün beni zorla bakkala götürdü. çok korktum. kola aldı ve onları bana taşıttı. eti puf istedim almadı. ama yine çok yakışıklıyı. bir o kadar da vakurdu. ona göz süzen bakkala hiç pas vermedi. parayı verdi üstünü aldı ve aynı vakur tavırla olay mahalini terketti.

Pazartesi, Ekim 27, 2003

süfer bakım ve kendine özen seansıyla başlayan cumartesi günüm teyzemin ani bir hamlesiyle tuzla buz oldu. zar zor kendimi çekim yapmak üzere koro semalarına attım. sonra yaka gidip zoynop un doom gününü kutladık. kendisine burdan misafir odama yaptığı şeker ziyaret için teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.
sona da lalenin doomgününü kutladk. bi sürü doom günü vardı yani. sonra be dehşet bir pazar depresyonu yaşadım dün gece. uzun zamandır bu kadar ağırı olmamıştı. yani. nerelere gideyim nasıl nasıl edeyim bilemedim. çok daralıp avşara sardım. çok fenayım. üf.
cuma günü işlerin o kısımlarını bitirdikten sonra köprüaltına gittik. nargile içip keyif yabdık çok güseldi. sona tam gitmeye karar verdik. çıktık mekandan, aman o da ne! bir yağmur başladı ki. iki saniye önce hiç bişi yoktu havada nası yaayo! taksiye binelim ay dur falan dedik. bu defa taksi yok 15 dakka taksi bulucas die deli gibi ıslandık etek çorap, ayakkabılarımdan cyıkcyık sular saçılıodu etrafa yürürken. sonunda attık kendimizi yaka ama deli gibi ıslanmıştık. sıcak mekanda mutlu mesut oturan arkadaşlarımızın hiç biri bizi anlamadılar.
metenin menüleri oldu. cuma günü güsel yemek yiip upwords oynadıktan sonra bastırıp pvclettirdik hebiciini. akşamda son kısımlarını bitirdim ama cumartesi krizi yüzünden iplerini unuttum nolucak ki dediler bana verdiler masalara sona kızın biri ben tam bişi ister misin demeye giderken aaa bi ipde takamamışlar mı mehehe yabıb sinirimi bozdu ardından aynı kız alperin kız kardeşi çıkıp beni dumur etti. sonuç olarak: ipsiz menüler kullanıma sunuldu.

Cuma, Ekim 24, 2003

gökçe heb bana kısıo onu aramıorum sormuorum die. ama yani o da beni hophop aramıo ki. yani ben sonuçta onu çok seviyorum. bunu artık bilio olması lazım. ama eve gelince böle yorgunluktan ölüo oluorum. anca avşarla konuşuorum biraz babamlarla oturuorm, sona tumba yatak. pıff
japon olsaymışım ismim nolurmuş? işte bu ichi :))
Ichi
Ichi - "That one with wisdom"
Sponsored by www.life-blood.cjb.net


What would your Japanese name be? (female)
brought to you by Quizilla
daha önceden başka bişi çıkmıştım. ama bu da sevimli bi resme sahipmiş yani. hem yalan da sayılmaz.
surprise
You have a surprise kiss! Your partner is always
pleasantly pleased to have you jump outta no
where to dote them with a fun peck on the cheek
or more passionate embrace. super markets and
work places are your favorite places to attack
your loved one with all your love =p


What kind of kiss are you?
brought to you by Quizilla
ayrıca kişilik testi yabdık kaan gönderdi. mükemmeliyetçi melankolik ve popüler optimist çıktım. isteyen olursa yollim güsel bi test.
dün piyangodan gün çıktı bize. hisarda kahve içtik sona avşarlara gittik güseldi hisarda araştırmaiçin soru seçtik. hocayla belirlediğimiz cut-offların dışına çıktık biras. ama hoca beenmiş. eline saalık die mail atmış. bu günkü basın gösterimi için patatesli poğaça yabdım. çok güsel oldu. herkes pek bi beendi. tuncun çikolatalıları da süferdi dayanamadım bi tane yedim.
ayrıca rejimim o kadar sıkıcı ki. hep açım hem, hem de lezzetli bişe yeme şansım ilk defa bu gün olucak. çok sevdiğim peyniri irenç bi versiyonuyla yiorum. pıf.
rınrınrın belim arıo.
havaların yağmurlu olmasını ruhen seviorum ama ben yağmuru böle severken, bel fıtığımın, diz ağrılarımın yağmurla direk artması ve en sevdiğim ayları tarifsiz acılar içersinden geçirmek zorunda kalmam devletin ayıbı değildir de nedir? sorarım sana ey nazlı hilal!

Çarşamba, Ekim 22, 2003

öksürüorum hala. çok fazla eve gidip uyuyasım var. öle bööle diil. ama iş yapmalıyım biraz da. ayıp denen bişi var. ama migrenim de tuttu uf.
böle hasta gibiyim. gece yatmadan tylol hot içiorum. o bööle biraz daha sıcak bastırıo insana. yorganlar çıkmadıı ve kaloriferler yanmadıı için iki batteniye üstüste koyup hazırladımm yataama giriorum biraz kitap okumak için. böle tylol hot ın tuhaf bi uykusu var o bastırıo böle battaniyeler sıcak ben sıcak. böle tuhaf bir uykuya dalıorum tuhaf tuhaf rüyalar görüyorum. dün gece rüyamda alin taşçıyanla bizim eski evdeydik battle royale in temsilini yabıoduk böle mitsuki falan vardı. alin taşçıyan bana 3 yaş fark bişi diilki benim sevgilim 14 yaşında dedi. ben baktım hiç de 14 yaşında görünmüodu.
bu aralar işten çıkıp bengiye uğramak çok sevdiğim bir aktivite halini aldı. gidiorum. iki çay içiorus karşılıklı. oturuorus. böle . sona çıkıorum eve gidiorum. aslında son bi kaç gündür sürekli eve gidesim var. işten çıkıorum hop ev. anime serediorum biraz. kitpa okuorum. avşarın kazağını örmeye başladım yeniden. ön kısmı bitti. ona yün arıycam yoksa eksik kalıcak gibi duruo. sona atkı var. örgü örmek güsel. dün örgü öreüp film serettim. bu gün migrenliyim nede bilmiorum. sabahları uyanamıyorum bi türlü. çok zor kalkıorum. pıff. hafta sonu da heycanlı geçicek gibi. cuma akşamı 80'ler partisi var tuncun. cumartesi hem zeynebin hem lalenin doğumgünü var.
yani ben sevgilimi özledim ama asıl olarak.
bu haftadan itibaren okul işi son derece hız kazanıyor. haftaya perşembe 3 deney üstüste var. yarın okula gidicem. hocayla detayları konuşucas. mutluyum. gururluyum.

Cuma, Ekim 17, 2003

moşi moşi
ayrıca 5000 i geçtim. mutluyum gururluyum ey okur.
dün gece çok sıkılıodu canım feci yani. atlantis serettim elendim. sora çok uykum geldi uyudum. bugün bi sürü işim var.
teyzemin batam kazaanı giydim. kurdelelerini çıkartmıştık nille güsle bişeye dönümşmüştü. birazcık alıştım şimdi. üşümüorum ofiste mutluyum
tunç bana sen benim gördü?üm damak tad? en geli?mi? insanlardan birisin dedi. heheh

Pazartesi, Ekim 13, 2003

zaten film ekimi var. sona cogitoya görüşmeye gidicem. araştırma başlıycak. sonacıma, nilin doğum günü var çarşamba hakikisi, cuma kutlaması. salı günü avşarın korosunu fotoğraflıycam ve kameraya çekicem. ne biliim bi sürü işte. ayrıca sumrunun templati sevimli olmuş çok.
güsel bi hafta sonu geçirdim ben evet.
menüsüyle ilgili süfer fikirler geldi aklıma metenin. sona ayrıca duvar boyanıcak. ayrıca poster aldım bu gün ofisten. üşümesem hiç derdim kalmıycak o derece.
bu hafta da çok hareketli olucak ayrıca heyecanlı yani.

Cuma, Ekim 10, 2003

nille ozan tam bi yaşına basıyorlar bu gün!
msn ime şekil yabdım artık onu daha çok seviyorum.
zeynepte gelicek akşam galbaa
bu gün hava soğuk çok. Avşarlarda maç yabıcaklar. Bu havaya rağmen yabıcaklar mı peki? işte bunu bilemiyoruz. yapsınlar mı peki? onu da bilemiyoruz. peki biz naapmalıyıs? onu hiç bilemiorus.
kulaamız arımasın istiorus. evet bunu istiorus.

Çarşamba, Ekim 08, 2003

mete bi mekana ortak oldu ya şimdi. biz kalpten mekanı bizim die benimsedik. bengi garsonluk yapıcak, anıl hafta içi, avşar hafta sonu müzik yapıcak. ben dekor ve menülerle ilgilenicem flan filan. mekan sevimli zaten. sahibi de kayserili. komik bi adam. kendini çok fazla ciddiye alıo ama ii niyetli.
bi de geçen cuma gecesi zeyneple yemeğimiz ve gecemiz çok güzel geçti. o kadar özlemşişim ki. 1 seneden fazladır görüşmüoduk. hiç bi konuyu tam bitiremedik her şeyden konuşcas die.
nesfit aldım kendime fit olucam işalla.
rejimsel günner geri döndü annıycaanız. sürekli bir genişleme halindeyim ve bu bana mutsuzluk olduğu kadar bel ağrısı olarak da geri dönüo ne yazık ki. ayrıca ya tuçenin diyetisyenine ya da avşarın tanıdıı olan diyetisteyene başlamaya karar verdi. ölüm orucu gibi rejim yapıp zayıflayamıyorsa insan bir bilene danışmalı ne de olsa.

Cuma, Ekim 03, 2003

akşam yemenede zeynep gelicek ilginç bi kaşam
elifle buluşsak mesela akşam üstü mutlu olsam negsel. ayrıca nerden geldii belirsiz bir göbek peydahlandı bende sinirleniorum.
ayrıca nerde kaldı yasenin eski blog günleri kınıyorum ben kendisini
blogger surveysi yabdım. şekil deiştirmek istiorum kolayca dedim, resim eklemek istiyorum kolayca dedim. templatelerimi istiorum eski bana geri veeerrr dedim.

Salı, Eylül 30, 2003

neopetlerimin sayfaları açık durmuor nedense ama işte ben de blog yazıorum.
geçen gece rüyamda fransız kültürdeki örtmenim gülay hanımı gördüm. böle kocaman lise gibi bi yerde peşimde koşturup dehşetle bana fransızca konuş fransızca konuuşş die baarıodu. sanırım kursa başlamam laızm.
küçükken çok sevdiğim bi çarşaf takımı vardı. böle gökkuşakları vardı üstünde. bi abimin bi benim vardı iki tane. bi gün annem onları yıkarken çamaşır makinesinin lastiğine takılıp birisi yırtılmış. annem burcuya sinirlenmiştim onları koyarken o yüzden yırtık olan onun olucak demiştiç abimde tamam tamam demiştiç ben çok üzülmüştüm. dehşetle. abim bardağımı kırınca ve annem kızdım die bana kızınca aklıma geldi nedense.
bi yıkandım hemen boğazım kulaam arımaya başlaıd. ne fena

Pazartesi, Eylül 29, 2003

olabilir hala aslında ama bunu sağlamak için bir şey yapamam ki. ve beklemek de öldürüyor beni. belirsizlikten nefret ediyorum.
her şey başka türlü olabilirdi di mi. ama diil işte.

Pazar, Eylül 28, 2003

bir şarkı olsam hangisi olurdum?
keşke odamı amelyattan önce yapabilseydik. uyus uyus boş duvarlara bakmak zorunda kalmasdım o zaman. ama ne yazık ki pek mümkün görünmüo.
ameliyat olmak aslında o kadar da kötü değil. iki hafta boyunca fiziksel durumumun müsade ettiği kadarıyla istediğim şeyleri yapabilirim. nile doğum günü hediyesi, başka şeyler. kitap okurum. film seyrederim. dinlenirim mesela. sıkıldım aslında dinlenmekten de ama olsun.
istediğim zaman istediğim şeyi yapabilmek ne kadar güsel olurdu. kimseye karşı herhangi bi sorumluluk düşünmeden. ama işte bu imkansız. böyle bi şey yapabilmek için tamamen insansız bir yaşamı kabul etmek gerek ve ben kendimi mutlak yalnızlıkla mutlu kılabileceğim noktayı çok gerilerde bıraktım. çok farklı huzur ve mutlulukların tadına vardım.
küçük bi atölye isterdim. kafama göre lamba falan yapıp, cam boyası, sabun ve mumla uğraşıp yaptığım şeyleri istediğim kalitede basabileceğim, istediğim gibi freehand (çarı öretince) photoshop falan kullanabileceğim bi bilgisayarı olan kartonlar camlar ve malzemelerle dolu bi oda. aklıma gelen şeyleri yapabileceğim boyalar ve daha bir sürü şeyle dolu bi oda.
sıkılgan bir insanım evet. sıkılıyorum. başında da söylemiştim bunu. ama bu nasıl bir bahane? hayatımı bir şeylere başlayıp sonra onlardan sıkılarak başka şeylere başlayarak mı geçireceğim?
son bi kaç aydır düzelir diye bekleyip duruyorum. ama işte yarın pazartesi ve yine aynı bıkkın his içimde. düzelmiyor. o mucize gerçekleşmiyor bir türlü. kötüye gidiyor sadece her şey.
hayatımdan çıkartmak istediğim şeyleri çıkartabilme gücünü ve kararlılığını bulmam neden bu kadar zor? neden hep bir umut var içimde beni kararlarımı uygulamaktan alıkoyacak bir mucize gerçekleşeceğine ve her şeyin eski güzel zamanlardakine döneceğine dair? Ve neden mariah carey nin bir şarkısını dinlemekteyim şu an biri bana bu soruların bir cevabını verebilir mi?

Pazartesi, Eylül 22, 2003

bi de ben hastayım çok fena ilgi ve şefkat manyaa olasım var duyrulur
üf üstelik böle çok uyus yok preview yok bilmem ne
ay ama bu bloggerın sürekli deişmesinden bana fenalık gelmeye başladı azar azar

Salı, Eylül 16, 2003

son bahar geldi kahve içmek daha güsel bişi artık. okula da gidip gelicem. bengiyi falan görücem. paper okuycam. mutlu bi insanım ben
çağrıyla kave içmek istiorum ama bizim evde sona ona narnia günlüklerimi göstermek onun yüsündeki güsel kitap görüm huşu içindeyim ifadesini seretmek istiyorum.
tamam kabul ediorum tadı güsel ve hemen yapılıo ve hiç diilse sen yapmışsın oluo.
çok pahalı diilse yabılabilir bişi.
hayır bi de seviorum sonuçta veletleri zaman geçirmekde istiorum. çok yorgun diilsem yabıorumda. geçen gün renkli kartoonlar ve şekilli makaslarla kitap ayraçları yaptık sonra beraber kitap okuduk, onlar biraz ilerlediler ki ayracı koymanın bi mantıı olsun.
dün meltemle vişneli muffin yabdık. ölem heyecanlanıo ki. güsel de oldu. ama ben yorgunsam hiç çekilmiorum zavallı çocuklar.

ayrıca o vişneli muffin de icat olunmuş mertlik bozulmuş.
paketi alıosun. 3 tane ayrı paket çıkıo içinden. birini döküp, içine iki yumurta yarım bardak sıvı yağ koyup karıştırıosun, öbür minik kek kalıplarına koyuosun, üstüne öbür paketten çıkan vişneli sosu koyuosun, piştikten sonra da 3. paketten çıkan ve benmari usuülü erittiin çikolatayla süslüosun. toplamda 25 dakka falan sürüo hepsi ki zaten 15 dakka pişio meret.
neymiş muffin yapmışım.
peeeh
çarı kesin okumuştur. ne düşünüo merak ediorum.
arıcam arıyamıorum kimseyi. evde oda başına minimum 2 kişi düşüo şu günlerde sadece 9 kişi olmamaıza ve mutfak ve banyo dahil 5 oda olmasına rağmen - abile benimkini bir saydım tabi bi de hol var altı diyelim- bu sayı pek değişmio çünkü oldukça mobil aletler olan çocuklar saniyede yer değiştirip tek kişilik mekanları cehenneme - tabi cennetede de zaman zaman- çevirebiliolar. e bundan kelli bendeniz de avşarla mesela mutfak tezgahının tepesinde tuvalette yada soğuk diilse balkondA konuşmaya çalışıp bunu yalnızken yapabilmeyi anca 3 dakkika kadar başarabiliorum çünkü yerim keşefediildii anda o telefon konuşmasından hayır gelimio. dün akşam telefonda konuşurken meltem geldi mesela avşar bi ara telefonda konuşurken maç seyretmek sorunda felan kaldı.
araştırmaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
höppürürü höp höp cıbıdak cıbıdak cıbıdak cıbıdak

ayrıca paar akşam üstü 4 itibariyle başladıım heri potur u, 3 -4 saatlik bir ara vererek okuyarak sabah altıda bitirmeyi başadım. hoştu güseldi ama 4. kitap daha iiyidi. üzüldük, içimiz daraldı ergen buhranlarına ortak olduk herinin işalla sonraki kitapta farklı hislere ortak olurus hem o mutlu olur hem bis
iki hafta önce sanırım radikal cumartesi de bağımsız film şirketleriyle ilgili bir yazıda biz de yer aldım -haliyle- ve arka kapakta fotoğrafımız çıktı ofisçe.
tolga akıncının kim olduğuna dair bu ani meraki o fotoğrafa möı bağlamalıyım bilmiyorum.
gerçi misafir odasına teşrif buyurup adını sanını söylemeden tolga akıncı kim! diye sorgu sual eyleyen arkadaş önce kim olduunu sölese daha mutlu olucam o ayrı.
neyse efendim beni ii tanıyanlar tolga akıncı kim bilio. tanımayıp soranlarsa önce kendilerinin kim olduunu sölesin diil mi ya?
ayrıca çarşamba günü hocamla konuşmaya gidicem ve önümüzdeki haftadan itibaren başlamak üzere araştırma nın programıı ve benim okuma programımı belirliyces. çok sevindim dün belli olunca. evin içinde zıp zıp zıpladım. yaşasın okuluım yaşasın psikoloji! yaşasın tekcan ve araştırmaları!
ayrıca saç kesiminm yüsünden büyük bir kabus ve sinir dolu saatler yaşadım.
şu an hala daha çok sevmiyrum saçlarımı ama çok çirkin olmadıklarını kabullendim.
dün narnia günlüklerini aldım. hani ama 7 kitaplık seti diil. yedi kitap bir arada olan muhtweşem cildi. eski çağ büyü kitaplarıyla çocuk filmleri masal kitapları arasında bir görünüme sahip. süfer. içi de güsel öyküsüde . şimdilik 40 sayfa okudum ama süferdi.
biz geldiiikk
sevdiceemin blogındanda annadınız die tehayyül ediorum.

Çarşamba, Eylül 03, 2003

ayrıca yerler ayırtıldı gidios cuma akşamı 9.30 itibariylen
vöhüüüeeaaa erinç beni linklerinden çıkarmışşş
yani tamam herkesi çıkarmış ama olsun
vöhühüüeehhahhaehahehaehahehaeaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
radyo ödtü ye reklam spotu yasdık tunçla çok heycanlıydı.
ayrıca bu gün biraz zuzaylıyım.
uzun bi aradan sonra üşünebilecek bir havanın vuku bulması şahane bi durum. yaşasın eylül ve en yakın arkadaşı sonbahar
yaşasın ardından gelmekte olan ekim ve yağmurlar
kahrolsun yaz sıcakları ve ter
kahrolsun uzun ve sıcak günler

yaşasın erken kararan hava ve sadece istediğin zaman haddinden fazla sıcaklayabilme opsiyonu
karnım aaaçç rımrmrım
bu gün bi blogı sumrunun sanıp okuyup çok çok çok şaşırıdm sona onun olmadıını annayıp rahatladım .

Salı, Eylül 02, 2003

rrööööfff
tatile gidices hafta sonu ama hiç heyecanı yok içimde. sadece yapılması gereken işler gözümde büyüo. güsel olmıycak gibi gelio. bilet peşinde koşmaya üşeniorum. bavul hazırlamaya üşeniorum. o kadar yolu gitmeye üşeniorum. geri dönmeye üşeniorum. bilmiorum. pöf.
gözlerimde pörçledi. karnım aç. zaten ucus olsun die çirkin bi yemek yiycem o da gelmio annamadım ben.
çok sıkıldım ben akciğerlerim börçüo sıkıntıdan. başım arıo ayrıcana. üf.

Çarşamba, Ağustos 27, 2003

Salı, Ağustos 26, 2003

bir haftalık tatilimde neler oldu?
yazlıkta sere serpe yatıp dinlenmenin dışında
emine ablam (1,5 sene sonra)
özlem ablam ve çocuklar (5 sene sonra)
elif (bir sene sonra)
avşar (3 hafta sonra)
ve tabükü nill (2 hafta sonra)
istanbul semalarına merhaba dediler.
dün identity e gittik. o kadar o kadar o kadar çok korktum ki. zıplayıp durdum bütün film boyunca. avşarın el kemiklerini kırıcaktım nerdeyse.
güseldi film beendim gayet aslında. ama çok korktum bütün gece rüyamda gördüm uyandım falan korkup sona geri uyuyamadım bi süre çok kötüydü.
bağırarak kaçasım oralara buralara vurasım var kendimi.
avşarla telefonda konuştuğumuz şeyi ciddi ciddi düşünmeye başlaıdm sanırım. işteyken de düşünüyorum.
bunda bi sürü cd basmış kaset etiketlemiş ve paketlemiş olmamın ve bu işte iyice sıkılmış olmamın etkisi nedir bilemiyorum. ama bi etkisi olduğu açık.

Cuma, Ağustos 15, 2003

tatile çıkıoruuummmm.
bölük pörçük yazlık tatili ama olsun.
benim tatilim işte oh olsun.

Salı, Ağustos 12, 2003

hemen itiraf edelim: eve ed in kafasındaki gözlükleri saç rengi ve modeli beni andırıyor.
bir zamanlar bir ofiste çalışan depresif ama mutlu bir kız varmış. dönem dönem bu zavallı kızı çeşit çeşit afakanlar, depresif ataklar, iç daralmaları, ruh bulantıları efendime söliim can sıkıntıları ziyaret edermiş. hanım kısımıs bu davetsiz misafirlere saygıda hiç kusur etmez onları öyle güzel ağırlarmış birgele misafir bir daha gitmek istemez ama vakti gelip ayrılmak zorunda kalınca da kendi gibi pek çok arkadaşına bu hanım kızımızdan bahsedip arkadaşalarına hanım kızı ziyaret etmelerini tembih etmekten geri kalmazmış. Gel zaman git zaman ofiste çalışan depresyonun dağlarında koşturmaya, nevrotikliğin bayırlarında dolaşmaya ve paranoyayla koyun koyuna yatmaya alışkın kızımız bu misafirlerden sıkılıvermiiiiiş. gelenler hemencecik gitsinler peşlerinden de kimsecikleri getirmesinler ister olmuş. ne yapsam ne etsem diye düşünüp dururmuş. elinden de pek bir şey gelmiyormuş paranoid kişilik bozukluğu kızımızın. ne de olsa misafirperverlik ona genlerinden bulaşmış, böyle bir aile geleneğine ihanet edeceğine ölse daha iyiymiş. eski günleri düşünmüş. eski güzel günleri. misafirlerinin olduğunu kimsenin farkedemediği, bütün yorgunluğuna rağmen gülümseyip işine devam edebildiği o unutulmaz günleri. ama artık işler öyle değilmiş. bir misafir geldiği anda bunu herkes anlayabiliyormuş. bu aslında çok rahatlıcı bir şeymiş başlangıçta çünkü çevresi ona anlayış gösteriyormuş ama gğnler geçmiş ve çevresi de bu narin ama cilveli hanım kızın bitmek tükenmek bilmeyen misafirlerinden fenalık geçirir olmuş. onu her gün asık suratlı görmek, her ayın bi haftası depresif gezmesini seyretmek içlerini bayar olmuş. ve böylece anlayış küpü çevre sakinleri teker teker kendi hanelerine çekilmişler. ve misafirleriyle başbaşa hanım kızımız başladığı yerin az uzağında nereye gideceğini bilemez bir halde kala kalmış.
odamın mavi duvarlarına ve süfer tavanına uyan yeni bi dekor çalışması yabdık. güsel oldu sanırsam. büyük oldu ve başka bi odyamış gibi. ne de olsa o dolap orda 8 senedir duruodu az diil.
saçlarımı boyattım bi de ben. daha kırmısı oldular. saçlarım o paspal hallerinden kurtulduklarından beri daha bi bakasım geldi kendime. fena da olmadılar. yazlıa gidip geliim kestiririm de belki belli olmaz.
neopetimin manyaa oldum. bankada 70000 neopointim var. çok zengin olucam çook.
bu hafta izne çıkıcam cuma günü. ayrıca haftaya pazartesi veya salı da emine ablam gelicek. o kadar sevindim ki. dehşetle özledim zira kendisini ve o bana en kötü zamanımda bile ve hatta onun en kötü zamanında bile ferahlatıcı bir etki yapan, adeta limon kolonyam olan muhteşem bir insan.
süfer bakımsal malzemelerim oldu yine. hemen tam liste veriyorum:
tırnak besleyici
manikür jeli
ayak bakım banyosu
ayak ve bacak bakım kremi
yüz için nemlendirici
saç bakım maskesi
sıvı göz farı
ponza
kil maskesi
peeling maskesi

ve evet her birini kullanıcam. çok su içicem. bakımın manyaa olucam.

Cuma, Ağustos 08, 2003

o kadar korkunç ki neopetsde bile dehşetle puan kaybettim.
dehşetle canım sıkılıo nası geçicek hiç bilmiorum. oysa dün gece iyiydim. konser güzeldi gece güzeldi. şimdi işteyim ve en baştaki hiç gelmeme isteğime rağmen işte iyi. ama sıkılıorum. gökçe akşam dişinden ameliyat olucak ona gidicem. kalasım var kalamıorum. her şey çok sevimsiz ve gereksiz sıkıldım. yoğun bir çekip gitme isteğiyle doluyum.
herkes gitti. ben işte kaldım burda bi başıma.

Çarşamba, Ağustos 06, 2003

ayayay sefgilim de taa bükreşlerde hastaymış kıyamam.
odamdan bi srü şey attım gene. ortaokuldan kalma matematik ve geometri kitaplarımı mesela, almanca oldukları için kıyamıodum onlara. sonra üni birden kalma tarih notlarım. bi kısmına kıyamadım gerçi. odam bi gün bi şekilde biterse güsel olucak gibi ama şu an buna çok uzak. ayrıca bir malikaneden alınmış ve zorla evde tutuluyormuş gibi görünen mobilyalarımız var. yani ev bitti ama ben o mobilyalar yüzünden kendimi hala pek evde hissedemiorum ne yazık ki. ne bilim. başka birilerinin salonu o bizim değil.
ayrıca dört bin olduk farkındasın değil mi ey okur?
başım arıo. ateşim de var. üf.

Perşembe, Temmuz 31, 2003

seneler sonra dediğim de 4 sene sona ama neyse.
ayrıca seneler sonra anto dedeyle tanıştım ve gerçekten hayalini kurduğum gibi biriydi. hatta ilk şampanyamı onların balkon-bahçe- teras karışımı yerlerinde marsilye tarzı bir yemek takımının beyaz ve çiçekli minderli sandalyelerinde otururken çilek eşliğinde içtim. sonra yüzümü buruştunca bana şam fıstıklı dondurma vermişti. onu da ilk defa yemiştim ve çok sevmiştim.
herneyse
bide aynı yokuşun başında bir sokak tezgahı olan -hemen hsbcnin yanında- bir adam var. süfer meyvalar satıo hep. çilek varken en güzel çilek onundu, şimdi en güsel şeftaliyi o satıo. yaşlıca bi adam. saçları beyaz ve ortası dökülmüş. hafif siyah teller var şakaklarından geriye doğru. eskiden öğretmen ya da devlet memuruymuş başka bir türlüsünden gibi bir hali var. adamın benim için ayırt edici özelliğiyse çocukluğumdan bir karaketere benzemesi, ki o kişi de anto dede.
anto dede amcamım karısı florence yengemin babası. tanışmadan önce fotoğraflarından ve fransaya gidip bi süre amcamda kalan abimin anlattıklarından biliyordum ve inanılmaz sevimli çok süfer bi insan olduğuna inanıyordum. ilkokuldaydım ve anto dede benim içim hayalini kurduğum dede figürüydü. eğlenceli, ilgili, şakacı sıcak süfer biri -üstelik kendi torunu olmayan çocuklara bile öyle davranan biri. işte bu şeftalici amca da aynı anto dedeye benzio ve ben sırf bu yüzden diğer yerlerden daha pahalı olmasına aldırmadan meyvalarımı ondan alıyorum.
yani şimdi o postta ı lar ve ş ler ve vesaireler soru işareti ama diğerlerinde diil nieki şimdi yani nedir?
e şimdi bu soru işaretleri neden çıktı ki?
bizim ofis hüsrev geredenin dibinde. ak?am böle yukar? ç?karken o koca yoku?u çok da yorulmuorum asl?nda. bi sürü a?açlar var iki s?ra, binalar güzel. nedense te?vikiye bana parisi an?msat?yor zaten mutlu yürüyorum o yüzden. ama mesela bazen sinirim bozukke ç?karken ayn? derecede hüzün veriyor bana o yol. bi de nedense sadece mutsuzkden görüdü?üm yada sadece öyleyken dikkatimi çeken 3 tane ya?l? adam var. bunlar güne?ten kararm?? ve k?r??m?? yüzleri olan gözleri s?k a?açlar?n aras?ndaki güne? gibi hafif par?lt?lardan ibaret olan 3 ya?l? adam. her gördü?ümde ellerinde kese ka??tlar?na sar?l? içki ?i?eleri kald?r?m?n kenar?na a?açlardan birinin dibine çömelmi? konu?uyorlar. yanlar?ndan geçerken geniz yakan bir içki, ter ve sigara kokusu koval?yor insan?. ama i?renç de?iller. hüzün veriyorlar sadece. çünkü s?radan ?eylerden konu?uyorlar. bi keresinde yanlar?ndan geçerken albert camus nün yabanc?s?ndan bahsediyorlard?, bi ba?ka seferinde de ruh ve beden bir midir de?il midir tart???yorlard?. bir yol filminde insan?n kar??s?na ç?kabilecek tuhaf gizemli bilgeler gibiler ve ben bana ne mesaj vermeye çal???yorlar bilmiyorum.
dün akşam üstü eve dönerken tolgaya alışveriş yabdık. nivea body peeling, dove vücut kremi, palmolive duş jeli, traş bıçaa, elseve şampuan aldık. bişiler daha almış olabiliris. yani böle bi sürü bakımsal malzeme aldı gözümün önünde naıs içim gitti nası böle hepsini birden alasım geldi anlatamam. ama yani dvd ciye vericek 3 milyonu bile zor buldum.
bu gün blogımı fake atan şerefine açıyorum. evet.

Çarşamba, Temmuz 30, 2003

eğlenceli bi insan olup buraya eğlenceli bişiler yazmak isterdim ama diilim sayın okur. çok durağan ve kendini tekrarlayan bir yaşamım var. sıkıcı bişi. o yüzden de eğlence hormonlarım ve bi kısım nörotransmiterlerim kendilerini boğaz köprüsünden atmak suretiyle intihar ettiler.
ayrıca dehşet bi değişiklik var bende. kalıcı üstelik. yani cesaret istiyen bişidi ama yabdım. tahmin edebilir misiniskine? sanmıoyurum ziyadesiyle efendim. aman efendim ayrılık ölümden beter canım efendim. yeter bu hasretlik yeter. aman efendim bana bir merhaba gönder canım efendim. caaaaaanım efendim. dıbdıb.
neopetimin dükkanında başarıya koşuyorum. 5000 np lik eşya alıp 10000 np kazandım. süferim ben. serde kayserililik var ne de olsa.

Pazartesi, Temmuz 28, 2003

Cuma, Temmuz 25, 2003

mıııııııııııııırrrrrrrrrrrrrrrr
avşarcım gene haklı çıktılar. tatil yapmanın düşüncesi bile iyi hissettirdi. ilkinde yazlıa giderim heralde. ikincisindede sefgilimle yabarım bişiler. yani umarım. roke'n coke a gidices.
evet şimdi konuştum ersanla çıkıcam. 15 ağustostan sonaki hafta ve 5 eylülden sonaki hafta.
bi de kahveyi çok acı yabmışım. uyandım belki ama midem de delindi.
bi de bu gün sponsorluk görüşmemiz var, şans dilenio lütfen bizim için.
bi de galiba 15 inden sona izine çıkıcam.
ayrıca geçen hafta süfer korku filmi çektik. bu kada mı olu yani.
ayrıca süfer bi bluz aldım dkeoltesinden ölüo. bi de lesis bi çanta aldım. sefgilime de lesasetli bir sweatshirtümsü tişörtümsü aldık. süfer yakıştı. ayrıca nefis yemek yedik, kahve içtik. çok da yorulduk ve fakat. şimdi o ders çalışıcka hafta sonu, ben yazlıa gidicem gökçeyle. sonra haftaya da bükreşe gidicek. özliycem. ama seviniorum da gidio diye, gurur verici bişi sonuçta. ama özlenio tabi bi yerde. sefgili yüree bu dayanmıo.
ingilizce mealiylen:

Burcu Kaya

has been awarded the degree of
Bachelor of Arts in Psychology
by the Faculty of Arts and Sciences
with all the rights, honors, and privileges thereunto appertainig.
Boğaziçi Üniversitesi
İstanbul

Burcu Kaya

Fen-Edebiyat Fakültesi'nde
gerekli çalışmaları başarıyla tamamlayarak
Psikoloji Lisans
derecesini bütün yetki ve sorumluluklarıyla birlikte almaya
hak kazanmıştır.
artık külliyen mezunum arkadaşlar. dün avşar ve sözleşmişcesine kütüphanenin önünde karşılaştığımız medi nin güssel ellerinden diplomamı aldım. az sona size üstünde yazanları yazıcam. iş arkadaşlarımdan tebrik almak için yanımda getirdim. babam da böle sarılıp tebrik etti. ama hala ilk etapta tepki vermemesinin acısıyla bu konuda ilgiye muhqcım. allahtan avşar var.
dün gece iş için hazırladıım sunumda bir aksilik olduğu haberi üzerine uykusuz saatler geçirerek sabah 8.30 itibariyle işe geldim. aksilik yokmuş, yani varmış ama yanlış bir save olayından kaynaklanıyormuş. onu halledip sona üstüne biraz daha düzelttikten sonra, şu an daha mutlu ve daha huzurlu ve inanılmaz uykuluyum.

Cuma, Temmuz 18, 2003

makyaj yabıcam güsel olucam.
avşarıma da neopet aldık korbat hemide kırmısı çok şeker böööle.
bi hafta daha bitti. güzel bi hafta sonu var şimdi sırada oley!!!

Pazartesi, Temmuz 14, 2003

kartların yerini bulamadım. pulları da satamıorum. annamadım.
kemerim koptu. nefret ettim.
rejime girmek ve güselleşmek istiorum. girdim aslında ama bişi deişmiomuş gibi gelio.
oh bi sürü iş yabdım bitti. sevdiceğimin işi bitsin die bekliorum şimdi.
ya böle bi kartlar vardı onları bulamıorum bulsam onları da satıcam.
banka hesabı yabdım neopetime. şu an benden zengin kendisi.
neopetimin dükkanı çom süfer işlio ticarete atıldık beraber. fiyat kırıp sürümden kazanıorus.
yeni hafta.
huzur küpüyüm. iyi bi hafta sonu geçirdim.
yorgunluktan baygınlık geçirmekle sabaha kadar saçmalamak arasında gidip geldim.
gerginlikten dudağımda pörtleyen uçuklar dışında bir sorunum yok.

Perşembe, Temmuz 10, 2003

nese bu kadar işte.
üf.
biraz müzik işime yarar sanırım
hayatımda şu pyramids oyununu oynamak kadar azimle yaptığım başka bir şey daha var mı acaba?
benim heyecanlı ve kıpır kıpır olmam gerekmiyor muydu?
hatta
hhhrrrrrröööffffffffffffffffffffffffffffffffff
dudaklarımı şişirerek börf yapma sayım dakika da 26 ya kadar yükselmeye başladı. imdat!
bu akşam beklenmedik güzellikte bi şey olsun isterdim.
bi sürü gündür bi sürü işim vardı ama benim. bi sürü şey yabdım. gala yabıcas mesela bu akşam onunla uğraştım. sona basın bıdısı için. sona hafta sonu yazlıa gidip bi sürü kitap okudum. bi sürü şey yabdım sürekli. şimdi yeniden bi sürü şey yabmak zorunda kalmama topu topu 2,5 saat var. şu aşamada hiç bir işim yok. işim olmadan oturuyorum ofiste içimde derin bir sıkıntı var şu an.
yoruldum ben.
doğru yapmaya çalışıp her şeyi yanlış sonuçlara yol açmaktan.
ayrıca yaptığım bazı şeylerin hiç geri dönmemesinden.
taş attığım kuyuların hep dipsiz çıkmasından ve tek beklentim o şirin tatlı su şıpırtısı sesini duymakken elimde sadece derin sessizlik olmasından.
evet.
bi sürü gün oldu yazmıalı. ayıb bana.

Salı, Temmuz 01, 2003

sefgili blog senne çok uraştım iki gündür lütfen güzel kal.
lümklerin ismisileri deişti. ayrıca sonunda bi şekilde resimleri yabdım. gerçi ilk yabdıımla alakası yok ama bu günlerde hep öle oluo zaten her şey.
buyrun afiet olsun.
e bu da görünmüo ama ya
hohoho olduu.
çok şeker bi resim vardı ama o büyük geldi onu kaldırmak zorunda kaldım ne yazık ki.
yaa yan tarafa çok güsel şeyler yabdım ama görünmüo yaaa
tatatataaammm sanırım böyle hiç de fena olmadı.
cowboy bebop ın spike ı dünya ya göre akrep mars a göre ikizler burucymuş. şunu söyleyebilirim ki, karakterini yaratn kişi astrolojiden iyi anlıyor.
rröf
şu an deniz kenarında elimde kitabım kahve içiyor olmak isterdim. hiç bir yere geç kalma hiç bir işi yarım bırakma endişesi taşımadan.
her şey çok tek düze.
ayrıca yani şimdi düşündüm de, ağustosta bi hafta tatil alıcam o da yazlıkta geçicek. ağustosta zaten avşar bükreş te, niller yok ikisinin aynı anda olmadıı bşi haftada bende ya yazlıa ya izmire giderim. sona belki eylülde alırım bi haftada ama yani çok sıkıcı bi yaz olucak. şimdi düşününce bile içim daraldı. hiç bişi yapamam çünkü çalışıorum. çalışmasam belki bi ay falan fransaya giderdim ama o şu durumda imkansız. aman ya.
gözüm alerji oldu sabah inanılmaz şişti. şimdi hala şiş ve kaşınıo. üstüne üstlük akşam da yüzümü yakıcaklar yeniden. nedir benim bu çektiğim annamıorum ki ben.
rınınınn sanırım alıştım renklerime

Pazartesi, Haziran 30, 2003

ayrıca demin herkesi sayarkene avşarı yazmayı unuttuğum için kendimden utanıyorum.
ama görsel hafızaya yüklenerek hatırlamaya çalıştım kendimi kenarda insanları karşımda düşünüp.
avşar benim hep yanımdaydı
tabi bu arada tek başına anılması gereken bir isim var ki
avşar
makyajsız bile joker gülüşüyle gönülleri hoplatan sevdiceğim bir de üstüne joker makyajı yapıp gecenin kralı, prensi muhteşemi oldu. tabi o benim kalbimin her daim fatihi ama o gece bütün kalpleri yerindenh oynattı.
aslında ben her şeyi bırakıp parti düzenleme işine mi girsem
yeni blogımız bu arkadaşlar bi sürü sinirlerim yatışana kadar idare ediverin artık
bu gün bi sürü iş yabdık. şimdi de avşarın ödevini yabıcam nihayet. ben yabıcam diip diip aldırdım çocua dersi. bütün ödevleri o yabdı. ayıb denen bişi var.
bizim bilgisayar bişi olmuş bütün sayfalar dana gibi görünüo.
ayrıca az önce gene yelizle konuşmak zorunda kalıp uyuz oldum.
eskiden çekinir aramazdı ne güzel.
ayrıca yasecim yazmıosunuz diip diip kalbimi kırıosun
avşarın araba parçalayan godzillasın ya da möçö ve nilimin deyimiyle jurassic parkının mavi olması dışında pek de gözle görünür bi aksilik olmadığı kanaatindeyim.
yani benim hediyem muhteşemdi ama benimkisini saymassak eğer ben birincilii nilin hediyesi vermek istiorum süferdi.
cumartesi akşamı her türlü arbede ye rağmen sonunda doğum gününü kutlamayı başardık sevdiceğimin. süper dansettik ikimiz. çok güzel oldu. hediyesini çok beğendi. sürprizi çok güzel oldu. partide bir adet gwen stefani (Nil), bir adet placebo solistmiz (mete), bir capon (sumru), bir clint eastwood (ırmak), bir zorro (doğan), bir ozzy osborne (barış), bir clark kent (ozan), bir highlander (bodur), Bir sharon 1982 (lale), bir şeker kızlar grubu (günsu, zeynep, barış sırasıyla -aklıma gelmedi, candy, tosca), bir adet ayhan ışık (evrim), ve her şeye rağmen bir adet özlem tekin (zeynep) vardı.
bendeniz bütün ihtişamıyla shirley manson olmuştum.
gerçi beni daha çok burcuya benzemeyen birine benzettiler ama olsun.
unuttuklarım varsa affola.
tolga bana web adresi hediye etti de kuruluşumuzun birinci yılımızda.
ofisten açılıodu burdan nie açılmıo annamadım.
ayrıca bu renklerle bir nebze daha rahat hissediorum kendimi ama hala template imi sevebilmiş değilim
www.burcunungunlugu.com yazın bakalım nolucakk
abuk bişe oldu biraz renkleriyle oynarsam daha iyi hissedicem kendimi
uf yaa aman yaaa
template deiştiricem, 5 tane template var. kendiminkinin renklerini deiştiriim dedim, onda da benim template imi yok sayıyo nedir annamadım
sumrunun yeni template'i çok karizmatik olmuş. bende bi ara üşenmeyip yazlıklarımı giysem fena olmıycak.

Cuma, Haziran 27, 2003

ayrıca dün ilgileyile blog ımı ve beni ihya eden pırpıl kardeşime saygılar sunuorum.
bbbbööööeeaaaaaaaaaa
üf ya belim de rıo yaaa
yarın süfer bi parti olucak ama bakalım ben gidebilicek miyim?
babamla hala konuşmuorus. aman ya. hayatımda 3 kere gördüümş sokakta görse beni tanıymıycak biri için neden böle yabıo annamıorum ki.
10 tane fragman, 50 tane basın cdsi. 32. cd yi basıorum şu an. aaarrgghh çok işim var ama benim bu gün çooookkkkkk!!!!
yani aslında çok mekanik bi iş ama sürekli oturmaktan çok belimağrıo.

bkz. burcunun tutulan beli
yine sancılı bir cd kopyalama gününde daha sizlerleyiz sayın izleyenlerimiz. ben ve kopyalanmış ve kopyalanacak toplamda 60 cd m size saygılar sunra ve esenlikler dileriz.

Salı, Haziran 24, 2003

ben artık nil in etrafında dolaşan bu kara bulutlar dağılsın ve hakettiği mutluluğu bulsun istiyorum.

Pazartesi, Haziran 23, 2003

şu an 140 krediyle mezun olmuş gibiyim gibi gibiyim gibigibigiyibigiyiyöiöişşğğaaeoeoaıeae
bitti ödeevv bittiiii.
galba mezun oluorum arkadaşlar.

Pazar, Haziran 22, 2003

kahve yaptım o bile çirkin olmuş yani anlamıyorum ki ben.
benim tatile ihtiyacım var sanırım. ama yani bedenen diil. şöyleki: geçen hafta boyunca evde yatıp durdum. yani bedenen dinledim aslında tün acılarıma rağmen denebilir. sorun şu ki bütün o yatma süreci boyunca aklım hep kalkınca yapmak zorunda olduğum ve ben yattığım için üstüste binmekte olan işlerdeydi ve eş zamanlı olarak sabahtan akşama kadar neşe karaböcek filmlerinden 4. sınıf pembe dizi ve tutulmadıkları için gündüz kuşağının boş zamanlarına serpiştirilen yerli dizilere uzanan bir kabusun ortasındaydım. bir hafta boyunca kendimi o kadar daralttım ki şu an yapmak zorunda olduğum herşeye lkarşı içimde bitmek tükenmek bilmez bir mide bulantısı taşıyorum. ah sartre. sen olsan ne yapardın söle bana?
birazcık zorluyorsam kendimi şu ödev için o da avşarın hatrı için.
haziranın sonunda hala ödev yazmaya çabalıor olmamın bir açıklaması olmalı. üstelik normal koşullar altında son bir senedir buna gerek duymamam gerekmesine rağmen.
kendime ne yaptım ben böyle?
bazı olaylar yüzünden ne kadar üzüldüğünü ancak onlardan yerterince uzaklaşınca farkedebiliyor insan.
bazen herşeyden nefret etmek ve herşeyden bıkmak dışında bir seçeneği olmuyor insanın.
arşivimi göremiyorum dinmek bilmez bir sinir yumağı içindeyim.
kusmak istiyorum sayın seyirciler.geçen pazardan bu pazara olan günleri atlamışım da geçen pazarki ruh halime konmuşum gibi. üstelik geçen pazardan daha kötü durumdayım. zırt pırt pörtleyen bir bel ağrım, ve ödevi yetiştirmek için daha az zamanım var.

Çarşamba, Haziran 18, 2003

avşarcım ve nilime buradan ilgileri için şükranlarımı sunuyorum. canlarım benim.
ben dehşetle hasta oldum. 3 gündür acil servis dışında ,lk defa bu gün evden çıktım. onda da muhtemelen 1 saat içinde eve dönüp yatıcam.
kimsede merak etmio yani ayıp. nıç nıç nıç.

Cuma, Haziran 13, 2003

uykum geldi benim nedense.
böööööööööööööööö
ayrıca suratımı yakmışlardı ya hani, bi sürü kabuğum vardı. çoğu gitti. belli belirsiz izleri kaldı. bakalım onlarda geçicekler mi.
bi de dün nille telefonda konuşurken onu yase aradı, bende nilin telefonundan yase nin telefondan gelen sesini duydum. özlemişim yahu! bana noluosa.
gerçi bu siteler açılmamaya devam ederse bu dediklerimin en azından bir kısmı gerçekleşemeyecek gibi ama olsun.
saçlarımı dağınık model yabdım. bi sürü jölesi varki hiç alışkın olduum bir şey değil.
bu akşam ersan birinci yıldönümü sebebiyle bizi t-square e yemeğe götürücek. kurra yabdık herkes birbirine ufak hedie alıo. bi de ersana süfrüs yabıcas. ayrıca ben ruj sürücem ki bu iş arkadaşlarım için başlıbaşına bir şok olacak diye tahmin ediyorum.
bu gün google da açılmıor neden olaki?

Çarşamba, Haziran 11, 2003

buyrun valla ben testin yalacısıyım



Which Donnie Darko character are you? by Shay
şu saatlerde içimi basan afakanları kovmak için ne yapmalıyım ki?
and I don't know what to say to you but I smile any how
ayrıca bu gün sevdiğimi farkettiğim baız küçük ayrıntılar var ama size söylemicem.
yasecim o iğrenç bi mesajla haber çet ıvır zıvır sinsilesi. meraka değecek bişi diilmiş yani.
ayrıca blog ii ama okunmuo hiç.
donnie darko yazısı yazdım az önce. imdat.
ayrıca www.beyazperde.com da yazım çıktı.
ben son dönemlerde dalgınlık ve unutkanlık arası bir bulutun içindeyim. bişeyi yaptım mı yoksa yapmayı mı düşündüm sadece hatırlamıyorum. bir aydır her çarşamba yaptığım bir işler sinsilesi ver ofiste bu gün onların neler olduğunu unuttum. yani bişi yapmam gerekiyor, konuyu biliyorum ama ne yapmalıydım tam olarak hatırlamıyorum ne yazık ki. bi 45 dakka prosedürü anımsamaya çalıştım sonra tolga seansları gönderdim fakslaman için deyince o kısmını hatırladım ama gerisi gene boştu yani. sonra işlte kadınları arayıp faksları aldılar mı diye onların söylediklerinden bi şeyler unutup unutmadığımı anlamaya çalıştım. bi sürü şeyi unutuyorum hiç hoş değil. resmen tabularasa ya dönüşüyorum bir anda.

Salı, Haziran 10, 2003

avşar aradığı zaman star wars un filim müzii çalıo. filmleri ve müziği çok sevmeme rağmen, doğal olarak müziğin içerdiği gerilim öğesine karşı ufaktan bir koşullanma yaşıyormuşum gibi hissetmeye başladım. müzikle beraber gerilim gelio. avşar aradığında gerilmiş oluyorum. bir noktadan sonra avşarın sesini duyduğumda gerilecek miyim sorarım sana ey okur? aranızda psikologlar var biliyourm
totoş yunanca yaaaaa hala açıklanmamış
şu kablo net yakında düzelmezse ben çok sinirlenicem ama artık yeter yani aaaaa.
çılgın planlarım ama ne olacak belli dğeil hiç merak ve heyecan içersindeyim.
ayrıca konudan bağımsız ama yarın annemin sergisi açılıo. kokteyl eylenti felam olucak süfer.
bana okur mektubu gelmiş, beyazperdedeki yazıma oley!
yase o nejat işler mi?
bizim liseden mezun kendisi bi dönem beraber tiyatro çalışması yapıcaktık. o okul tiyatrosunu yöneticekti denisle bende oyunu yazıcaktık. sona bize daral geldi yapmadık. bi süre fellik fellik kaçtık kendisinden.
ama okula geldiğinde herkesin dibi düşerdi.
almanca felan bilio yani.
:)
ayrıca uzunca bi süre hadi çaman tiyatrosunun önünde 2. el kitapta satmıştı hey gidi hey.
şimdi efendim; burada -teşvikiye- rekabet halinde olan iki sandviç yapar satar mevcutlar. bendeniz başlangıçta valide sultanımın resim beldesiyle ve de perapalasın ilk iki hecesiyle benzer olmasından dolayı pera ismindeki mütevazı sandviç yapar satarından alışveriş eylemekteydim. zatıalimin genelde rejim yapıyor ve beslenmesine dikkat ediyor olmasından kelli, mütemadiyen diyet sandviçler yemekte idim. bi süre sonra bahsi geçen sera ismindeki sandviç yapma satma noktasının diyet sandviçlerinin ekmeklerinin kepek oranının bendenizi kesinlikle tatmin eylemeyecek azlıkta olduğunu farkeyledim. bunu farketmeme, gözlerimin açılmasına ve şaşkınlıktan buseler vermeye alışmış kiraz dudaklarımın bir karış açılmasına sebep olan sey, normalde kahverengine yakın bir renkte olması gereken kepekli ekmeğin sütlü kahve francala tabiriyle café au lait renginde olması idi. şahsen bendeniz ecnebi dillerde bu rengi tasvir edebilecek başka isimler olduğunu bilmeme ve hatta birebir bu isimlerden haberdar olmama rağmen francalasını ekmeği hatırlatıyor olması sebebiyle ifşa eyledim. her neyse efendim, bu acıklı ve kahredici durumu farkeden bendeniz, aramızdaki güçlü bağları göz kırpmaksızın attım ve seraya son bir defa veda etmeden kendimi, koyu kahve kepekli ekmekleriyle göz dolduran quick service, yani türkçe meali, hızlı servis sandviç yapar satarının kollarına attım. bir süre gönlümüzü beraberce sefa eyledikten sonra bu quick service denen ingiliz uşağının koyu kahve renkli kepekli ekmekleri olmasına rağmen, adından kelli ondan beklemekte olduğum hızlı servisin h sini ve hatta s sini gösteremediğini farkettim. o noktada genelde hülyalı bakışlar atmakla meşgul olan badem gözlerimde kızgınlık kıvılcımları gark oldu ve ahizeyi elime kaptığım gibi bu ingiliz ve hatta amerikan belki aynı anda ikisinin birden uşağı olan müessesenin gafil sahiplerini arayıp elemimi dile getirdim. bunu yaptıktan sonra bendeniz zatıalim muhteşem insan için yapılabilecek pek de fazla bir şey kalmamıştı. bir sonraki gün sandviç yemek için pera müesseselerinin telefonlarını aradım. kısa bir bekleyişten sonra, müessesenin sapına kadar türk ve annesinden babasından başka kimsenin uşağı olmayacak haysiyet ve derinliğine sahip biricik elemanı sandviçimle kapımda peydah oldu. kendisine akçeleri saydığımdan kelli kapımı kapatıp yerime döndüm ve sandviçi sarmalayan katmanları teker teker soydum. ama o da ne? hülyalı bakan badem gözlerim ve busekar kiraz dudaklarım aynı sevinç ve şaşkınlık ifadesiyle açıldılar. pera, güzide sandviç yapma satma beldesi, sütlü kahve -café au lait- rengindeki ekmeklerden vazgeçmiş ve kahve rengi kepekli ekmeklere geçmişti. gerçi bu ekmeklere koyu kahve değillerdi diğer müessesenin ekmekleri gibi. alma olsundu, farketmezdi, sera benim canımdı, ciğerimdi.

Cuma, Haziran 06, 2003

bu gün bizim ofisçe 1. yıl dönümümüz.
kutlama yabıcaz küba menşeili konyağımızla.
mıgıl
ayrıca vatana millete hayırlı bir insan olup şu duyuruyu yapmak istiorum:
nişantaşı dünya gençlik merkezinde her şey yarı fiyatına. ben 3 milyona süfer defter aldım misal.
iş yerinde telefondaykene sevdiceğimin telefonuna bakamadım acep bana kızdımıştırmırdır ki?
bu gün şıklıkta bir efsaneydim. diz üstü mor-mavi japon elbisem, topuklu ayakkabılarım, sonunda yıkama izni çıkmış saçlarım ve onların altına saklanmış yaralarımla bir mulan ruj, bir toy stori ya da bu gün nerden baksan bir in the mood for love ın geniş kalçalı ve daha dandil elbiseli ve fekat daha modern bir versiyonu gibiydim.
peki bir işe yaradı mı?
sponsorluğu aldık mı?
tabiki hayır.

Çarşamba, Haziran 04, 2003

şu yunanca bi açıklansa ya of
www.bebekler-film.com
kendimden geçmiş durumdayım. kabus. bu gün tunç sende bu gün bi eziklik var dedi. sanırım daha kötü bi hakaret olamazdı.
sonuçta ezikliğimi yanıklarımdan kelli yıkayamadığım saçlarıma bağladık.
yani güzel görünmüyorum evet ama hilkat garibesi de değilim.
yani öyle umuyorum.
avşar beni hediye manyaa etti dün. çiçeğim çok güzel. kadife gibi mor bööle. menekşe. süfer. ona bi isim koymam, ayrıca kutunun içine ne koysam, onu düşünmem laızm. japon yelpazemi duvara astım bile.
dachau daki yahudiler gibi yaktılar beni. yanık et kokusu akşama kadar üstümden gitmedi. coz coz yaktılar. iğneleri dürte dürte. bütün yaralarımı dağladılar. iğrençti.

Salı, Haziran 03, 2003

doktora gidicem şimdi.
yaralarım geçsin diye.
geçsinler.
evet.
gözlerim acıyor ayrıca
haziranın 2 si oldu ve yaz ruh halim bütün ağırlıyla gelip üstüme yerleşti.
yaz geldi ve ben yaşamsal fonksiyonlarımı minimuma indirmek istiyorum.
evet bunu istiyorum.
neden sevdiğim, iyi , güzel ve bana mutluluk veren şeyleri yıpratmaya, bozmaya ve kötü olma ihtimalleri üzerinde debelenip, kendimi paralamaya eğilimim var?
bazen neyi neden yaptığımı anlayamıyorum.
neden bazı şeyleri sürekli ertelediğimi, neden bazı şeyleri tam son noktadayken bıraktığımı, neden bazı şeylerin iyi gitmesinin beni rahatsız ettiğini ve neden ufak terslikleri büyük bir felaketin ön işaretleri olarak gördüğümü.

Perşembe, Mayıs 22, 2003

ayrıca kahveyi sütlü içtim.
bu gün kola içerken kolamdan sıkıldım.
o derece.
hebsi biticek yarın. aslında bitmiycek. yani bunlar bitio, benimkiler başlıo. yunanca, proje çeviri, iş. üf.
nil burda o ders çalışıo, ben çeviri yapıorum. "şeylerin" sınıflandırılması ve toplumun hafızası müzeler hakkında. sıkıcı mı? evet sıkıcı.
bi de bu gün az daha ölüodum. gerçekten.
harbiye de ki patlamayla aramda 200 metre vardı belki o kadar bile diil ve o yöne doğru gidicektim ve bi kaç dakika sonra olay mahalinin önünden geçicektim.
aptal oldum
evet yani.
üf.
bu derece mi sıkılır bi insan?
neden iç sıkıntılarıma dayanmak için tutunduğum şeyler sonunda bana iç sıkıntısı yaratan sorunlar olarak geri dönüyorlar ki?

Perşembe, Mayıs 15, 2003

çağrı, saygılar.
çok dokundu birden
senle beraber olsam da, sevgilim ayrılsak da ölsek de bu yolda hep yalnızlık yavrum, yalnızlık ömür boyu
yalnızlık ömür boyu ..
senle beraber olsam da sevgilim hiç görmesek birbirimizi, özlesek ömür boyu bağlansak da sevinsek de üzülsek de
yalnızlık ömür boyu
birden sen gelsen aklıma seni unutsam bazı bazı meraklansam gizlice delice kıskansam seni hep yalnızlık var sonunda
yalnızlık ömür boyu
odamda nargile içip keyif yabıorum lesis!
rogue
You are Rogue!

You are sexy and strong willed, and able to take on
just about anyone. You long for a serious
relationship, but whenever you begin to get
close to someone things always seem to take
turns for the worse. But you have dealt with
this lack of closeness with an almost constant
flirtacious behavior.


Which X-Men character are you most like?
brought to you by Quizilla
kusucam galba
heureux sevdiceğim, horoz diil
:)
ayrıca sitemeter ın dediğine avusturalyadan takip edilior olmalıım. almanya ve ingilterede kimler okuo biliorum da, avusturalya?
yarın fake atanla hasta olan bana gelicekler işalla. dedikodunun dibine vurucaz allaan izniylen. bi gün gökçeye gidicem. bi gün sefgilimle eğlenicem.
bi gün boş o zaman naapsam ki?
baturla go oynayabilicekmiyiz acaba sonunda?
ayrıca çin bluzumun altına kot pantolonumu giymeye karar verdim bana ne cnm aaa o kadar şık olmama gerek yok sabahın köründe
basın gösterimi gala diil.
zaten sıkıntı bastı siyah pantolumu bulucam die.
neopetim hepi artık.
bense hepines ve sednes arasında gidip geliorum.
dengesizliim hadsafhada ey okur.
manim bi gelip bi gidio, sonrasında yorgunluktan ölüorum.

Pazartesi, Mayıs 12, 2003

neopetim depresyona girdi ya napıcam bilmiorum.
yeşil elma da uygun. ya da yeşil erik.
avşar limon olabilir mesela. ne kadar çok o kadar güzel. :) ya da başka hım ne olabilirki? iğde nası?
adım çilek olsaydı mesela. çilek die bi kız var dandik b idizide. ama uymuş yani. kızıl saçlı ve çilli. bi meyve olması gerekse kesinlikle çilek olucak olan bi kız.
benim bi meyva olmam gerekse ne olurdum acaba? muhtemelen kızılcık olurdum. başka ne olabilirdim bilmiorum. aaaa incir olabilirdim mesela. bu konuyu tartışmaya açıorum arkadaşlar.
ofise çilek getirme alışkanlığım oldu. çileği çok seviyorum, onlarda beni.
ayrıca son dönemde hayatımın yönünün zırt pırt değişio olması yorucu bi durum. yani bi noktaya kadar sevimli. yani istediğim oldu sonunda ama yani işte bilmiorum. ömüzdeki sene boyunca işe devam edebilicem. araştırmada çalışıcam bi yandan ki, bu zaten yapmak istediğim şey. ama ben son 3 haftadır kendimi ideallerimi deiştirmek konusunda çok zorlamıştım. yani işte. ayrıca sonrası da meçhul. bi sene böyle gidicek ama sonra? yani adam gidince master da olmassa yani ya o zaman işte bilmiorum öle işte.
süper çantam var. bordo. nil muhtemelen çantayı beğenicek ama rengine uyus olucak. ama ben nedense hala bordo seviorum bi şekilde inatla. yani bazen daralıorumö bazen seviorum tuhaf bi ilişkim var. kızıl yani sonuçta.

Pazartesi, Mayıs 05, 2003

birisi burcu kaya + resim aratmış.
merak ediliorum aman tanrıımmm
x-men 2 ile ilgili çok deerli görüş ve düşüncelerime yarın ulaşabilirsiniz.
çok kahve içtim çarpıntı yabdı.
tuhaf kelimesi hayatımın bir döneminde beni tanımlarken sıkça kullanıldı. şimdide tuhaf kategorisindeyim. bazı şeyler deişmior mu ne?
ayrıca yunanca çalışmaktan kusucam. kalmamalıyım. lüffen. başvuru yabıcam az kaldı. mezun olmam lazım. bu defa gerçekten mezun olmak istiorum üsteleik. son üç dönemde finallerine girmeyerek toplamda 6 ders bıraktım. bu defa cnm istemio.
www.limk.com diye bi yere tuhaf kategorisine eklenmişim. kristalmarti kullanıcı ismi tarafından. allah allah diorum. eeth neymiş. allah allah.

Çarşamba, Nisan 30, 2003

sakinleştirici çayımı da içtim. ooh.
afşinle projemizide gerçekleştirisek cv de 3 dergi görünücek ki süfer bişe.
paranoyaklığım had safhada ben bile kendime oha diorum zaman zaman. bana malzeme vermeyin rica ederim.
hasta olucam ben, kulaklarım arıo, burnum tıkalı başım böle o bulanma arısı gibi arıo.hasta olmak istemioruum
bi sürü insanın aynı anda araması sonra yüzyıldır konuşmayan insanların aynı anda nette selam vermesini neye yormalıyım?
hava soğuk değildi. kızıllığına yaraşır bir kokusu, insanın içine dokunan bir serinliği vardı. elimi uzatsam dokunur muydum? sanmıyorum. yakından çok uzak bir güzelliği vardı. orada durdu. başı hafif sola eğik, eli cama dokunur bir vaziyette. sonra gözlerini daldığı uzaklardan çağırdı, eliyle saçını düzellti. kucağına koydu narin ellerini. kimseye haber vermeden bir şey yapsam, heyecanla nelere yol açacağını beklesem, yalnız sana söylerdim diye düşündüm.
bö!
sitemeterım 3000 e yalaştı. 3000 e yaklaşmakla ilgili üni hazırlıkta geçen çok sevimli bi anım var. ama annatsam benden başka kimse sevimli bulmaz muhtemelen.

Pazartesi, Nisan 28, 2003

çok yoruldum ben. üf. milyon tane iş hallettim ama bu gün mutluyum gururluyum.
böyle de trip atarım işte.
hayatım ve karakterimle ilgili bir yorum yapacaksan önce benim sana olduğum kadar açık olacak cesaretin olmalı ey okur! misafir odama karizmatik sorular bırakıp sonra da isim hanesine boris, çeşitli boşluklarada abidik harfler yazmak da ne olaki?

Perşembe, Nisan 24, 2003

evet. böyle işte. budur durum. bu alenen. başka bişi deil. bu. anladım derdimi. problemi anlamak çözmek demek neredeyse. bakalım bende böyle olucak mı?
kimseyi yormak istemiyorum, mutlu olsun insanlar etrafımda, ben de mutlu oliim istiorum. yani ama niye tedirginim iyi hissetmeye başladığım her an. yani tamam biliyorum neden, son dakkada dünya başıma yıkılıcak, iyi hissediorum hah on dakkası var az sona bi facia olucak paranoyam depreşti. ama gitsin istiyorum. ama gitmio yani üf.
artık acılara tutunarak yaşamak istemiyorum. bilmem anlatabildim mi?
onlarda beni taşımasın istiyorum.
ayrıca acılarımı bavul gibi yanımda taşımak istemiyorum.
tamam karamsar ve gudubet bir kişiliğim son günlerde ama gerçekleri göz ardı edemem.
sadece bazen onlar beni göz ardı etsin istiyorum.
fakat kafamdaki avşar sesi bana aynen şunu söylüyor bilmiş bir tavırla:
"evet belki sadece 7 kere kazanmışsın ama bu arada 56155 neopointde kazanmışsın. Bilmem anlatabildim mi?"
bilmem anlatabildim mi?
304 kere oynadığım neopets deki pyramids oyununu 7 kere kazanmışım.
deneyince başarıosun işte bak denemekten vazgeçmemek lazım demek dedi sevdiceim bu gün bana. haklı tabi bi yandan. ama bi yandan da şöyle bir durum var ki az sonra söyliycem, evet yanlış duymadınız az sonra söyliycem önce bilgileri doğrulamam gerekli.
eksi sozluk e yüzmilyon tane entry girdim. hep böle yabıorum işte. bi süre hiç bişi yabmıoeum sona bi sürü şey yabıorum. kendi içimde istikrarlıyım aslında. ama tabi bana ne faydası var tartışılır.
telefonum açıldı. aslında kendimi uzun süreli olarak kötü hissetmiyorum. sadece erteleme hastalığım has safhaya ulaştı ve kendimi iyi hissettiğim zamanlarda kendimi çok da tedirgin hissediyorum aynı zamanda ki bu doğal olarak bir süre sonra kendimi kötü hissetmeme sebep oluyor. kendimi iyi hissettiğim için kendimi kötü hissederken kendimi nasıl iyi hissedebilirim ey okur?
buraya yazmayı savsaklayınca okur sayımda düşmüş. çok ayıp haftada 150 kişi gelio 78 olmuş. cıkcıkcık sayın okur. üzerimde baskı kurarak daha fazla yazmamı sağlayacağını sanıyorsan yanılmıyorsun. ahanda yazıorum işte.
sozluk e entry giricem biraz da.
evet buyrun böyle buyurdu quizilla efendi.
Seinfeld
You belong with the gang in Seinfeld! You love
hanging out with your nutty friends and going
through some of the weirdest things anyone
could think of! But hey, you wouldn't trade it
for anything. Good company, good times, and
they make great stories!


What comedy show should you be starring in?
brought to you by Quizilla
hava güzel, ellerim üşüyo, işteyim. sabah bi yazı bitirdim. sonra spirited away künyesi ve ödülleri çıkarttım. şimdi ingilizce bi yazı hazırlıorum. kahve içiyorum. telefonum kapalı. kimseyi aramadığım zaman kimse de beni aramıyomuş onu farkettim. kimse aramıo.
keyifle başlamaya çalışıorum güne ama nereye kadar. bişiler kesinleşse. elle tutulucak bişiler olsa. şunu yabdım, bu hazır diyebilsem mesela. şu iyi bunun biraz daha çalışılmaya ihtiyacı var desem. şunları şöyle bunlar böyle olucak diyebilsem en azından. hiç biri yok. hiç bi şey yapamayacağım fikriyle kitlendim ve bu yüzden gerçekten hiç bir şey yapamıyorum. resim dersine bile gitmiorum. yunancadan zaten kalıcam. yani napıorum? bir bilen varsa söylesin lütfen.

Salı, Nisan 22, 2003

nolucak benim halim böle bilmiorum ki. gün içinde 136 kere ruh hali deişmezki bi insanın.
kendime güvenim pamuk ipliğine bağlı zırt pırt kopuo. otuzüç tane düğüm oldu bağlıycam die. yeteneğim yoksa nie debeleniorum ki. girip bi yerde çalışiim işte.

Pazartesi, Nisan 21, 2003

çalışmalıyııımmm, çoookk çalışmalıyııımm..
belki çağrı bana onları sunumsal bi şekilde biraraya getirmemde yardımcı da olur?
aliyle ırmak tekrar çıkmaya başlamışlar görünen o ki, ve bu süper bişe.
başka iğrençliklede oldu sayın okur ama bunları seninle paylaşamam.

ayrıca çağrı neden o kadar sinirlendi çok merak etmekteyim.
tamam festival var, tamam dışardayım sürekli, tamam kültür sanat ama çok korkunç bi haftaydı ve içip dağıtmak istiyordum ben, dağılmamı sağlyana tek şey adı japonya olan ve 4 kişi kafa patlatmamıza rağmen, uzak olasılklar dışında adının neden japonya olduğuna dair bir fikir edinemediğimiz, atlaırn şaaptığı, 90 yaşında pörsük göbekli kaıdnları sevişgenliğinin araştırıldığı, bir güverci bedeni olmadan sadece kafası ile kaç dakika yaşayabilir gibi sorulara cevap arandığı bir filmdi. evet çok kötüydü sayın okur. acı bana . sev beni.
ayrıca pazartesi sabahları ofis cidden çok soğuk oluomuş bu gün bunu öğrendim. dün geniş açı yazılarımı çıkarttım, babam renkli fotokopi yapıcak bi dosya yabıcam onnarı da. aslında eylüle kadar şu web tasarımı işini geliştirsem, hayatım çok kolay olabilir.
bi dış mekanla ilgili portfolyo, bi portre porfolyosu, bi özportre bi de konulu portfolyom olursa hayatoım daha kolay olucak sanki.
yani şimdi bu hafta böyle mi gidicek yoksa, gene yağmur parça ve bulut mu çıkıcka karşımıza bilmek istiyorum.

Çarşamba, Nisan 16, 2003

sevgilimin drimkukusuna gdip edepsiz homepagelerinin adreslerini bırakan modellikte kariyer yapmaya çalışan bütün avusturalyalı nikolleri esef ve derin bir nefretle kınıyorum.
bir anda hayatın yönünü değiştiren ve yeniden ilk aşkı tasarım dünyasına dönen blog yazarı, ilk başvurusu için gereken portfolyoları hazırlaması için sadece bir buçuk ayı kaldığını farkederek tutuşmuş, ürkmüş ve tedirgin olmuştur. bana herşeyin kötü olmadığına dair bi işaret gönder diyerek balkondan ülkelerine geri dönen kırlangıçları seyreyleyen blog yazarının telefonun aniden çalması üzerine koşarak açmış, özel numarayı görünce allah allah demiş, telefonda tanımadıı bir erkek sesi duyunca allah allah sayısı saniyede 4 e çıkmıştır. tanımadıım erkek sesi ne işareti olaki, yoksa avşarla ilgili bilmediim bir şeyler mi var diye düşünen blog yazarına gereken cevap çok geçmeden verilmiştir. fonda havuz şıpırtılarıyla konuşan adının mert olduğunu öğrendiğimiz ses sahibi, zavallı master gazimiz, gözü yaşlı tüyübitmemiş blogyazarımıza, yaklaşık 4 hafta kadar önce kendisini küçük çaplı bir sinir krizi geçirmesine sebep olan havuza gelmesine hiç bir engel kalmadığını söylemiştir. engel ve master arasında bir ilişki kurmaya çalışan blog yazarı şaşkaloz bakışlarla telefonu kapatmış, sonunda omuz silkerek bunu iyiye yormaya karar vermiştir -ki bu bile başlıbaşına şaşılacak bir şeydir.
ama sanırım en kötüsü hocanın arayıp tamam hallettik dediği 3 mutlu saatin ardından yeniden arayıp senato kabul etmedi demesiydi.
(bkz: blog yazarının her an her şey olabilir fikrinden kaynaklananan derin paranoyalarının bir anda doğrulanması)
evet ben yaptım.
başvurduğu takdirde alınma ihtimali %99 olan master programına girememesinin yolunu uzun süre araştıran bu konuda iştiareye yatan, tibette bir mağarada yedi yıl kedilerle takılan blog yazarı, sonunda imkansızı imkanlı kılmış, düşünülmeyecek olanı düşünmüş, yapılmayacak olanı yapmış, beklenmeyeni gerçekleştirmiş ve master başvurusunu 2 günle kaçırarak, bölüm hocalarının aksi yöndeki kalleşce çalışmalarına aldırmadan onları ustca hamlelerle ekarte ederek mastera başvuramamış ve cognitive master programında yer almamayı başarmıştır. kendisine allahtan rahmet ailesine ve sevenlerine sabır diliyoruz.

Cuma, Nisan 11, 2003

iyi ya da kötü yönde bilmiyorum. ama 3 sene öncesinden inanılmaz farklı olduğum bir gerçek.
cumartesi gecesi bernayı çok şaşırttık, gerçi sonra o da farkında olmadan beni şaşırttı. uğurun kardeşi benim ben olduğumu anlayınca şok oldu. sen eskiden çirkindin ama aaaaa dedi. sanırım bunu bir iltifat olarak almalıyım.
ayrıca şunu farkettim ve biraz içim rahatladı, bu kadar iş tecrübesi, bu kadar dil, boğaziçinden mezun olmak gibi özellikler sayesinde sıkıcı ama paralı bi iş bulabilirim. yani istediğim işi yapamasamda en azından para kazanıyorum die züürt teselliisi yapma şansım olucak ilerde.
bişileri yapmayı sürekli erteleyen bir insana dönüştüm ben ya. hiç bişeyti yapıcam dediğim zamanda yapmıyorum. sonra zamanında yapmadım şimdi yapmanın ne manası var gerilimine girip hiç yapmıyorum. hayatım yapabileceğim ama yapmadağım şeyler mezarlığına döndü.
linklerde yenilik var. artık biricik ve çok süfer, nezih insan, soru insanı, cevaplarından çok sorularınca belirlenen şahsiyet, muhteşem kucaklama, yumoş gövde, uzun saç ve fransızca eksperi biricik çağrı barlok hanımefendinib aylar sonra bendenize vermeyi uyugn gördüğü iznini fırsat bilerek kendisinin blogını linklere iliştiriyorum. sevin sevdiirin, ilgi gösterin mıncırın efem.
bir salaklık ekolüyüm bu gün, boğaz ağrıma veriyorum. boğazım deli gibi şişti, kulaklarım falan zonkluo. saçlarım benden bağımsız bir organizma edasıyla salınyorlar tepemde, hava soğuk, ben mızmızım, telefonumu evde unuttum. ayrıca kim bana çağrıyla her üç film seyretme teşebbüsümüzden 2 sinde uyumamın sebebini söleyebilir. dün evimde hep çok sevdiğim insanlar vardı süperdi. avşar hani hava güzel olucaktı bu gün?

Pazar, Nisan 06, 2003

buraya yazış tarzım dönemsel farklılıklar gösteriyor.
ya fransıcaya ara vericem, ya da hafta içine gidicem. o kadar çok işim var o kadar çok yoruluyorum ki. belki de çok işim yok ama zaman hiç bir şeye yetmiyor gibi. ben de uyumuorum bu defa daha çok zaman için. ama o zaman da dünkü gibi ufak çaplı sinir krizleri çalıyor kapımı. ağlarken, ağlıyorum şimdi gözlerim şişicek die düşünüp daha da çok ağlamaya başlıorum mesela. kabus gibi oluorum. evet.
fest. biletlerimizi aldı. o kadar çoklar ve o kadar çok para verdim ki sonunda paranın ne önemi var mühim olan insanlık die düşünmeye başladım.
yarına sandığım ödevim salı sabahınaymış. derin bir iç huzuruyla doldum. intro ve procedure yazıp result için kasıp, beceremessem okulda mızmızlanıcak vaktim oldu. ayrıca teklife de ayırıcak daha çok vaktim oldu. trallalaa

Cuma, Nisan 04, 2003

ya resim çok şekerdi nie görünmüo ki?
ilgililere duyrulur.
You're Perfect ^^
-Perfect- You're the perfect girlfriend. Which
means you're rare or that you cheated :P You're
the kind of chick that can hang out with your
boyfriend's friends and be silly. You don't
care about presents or about going to fancy
placed. Hell, just hang out. You're just happy
being around your boyfriend.


What Kind of Girlfriend Are You?
brought to you by Quizilla
ehems. :)
entrancing
You have an entrancing kiss~ the kind that leaves
your partner bedazzled and maybe even feeling
he/she is dreaming. Quite effective; the kiss
that never lessens and always blows your
partner away like the first time.


What kind of kiss are you?
brought to you by Quizilla
yasemin hanıma istediği havadislerle beraber bir miktar gülümseme ve merak duygusu enjekte edebildiğimi umarak programıma bir süre ara veriyorum.
iç güdülerimle faksdaki problemi hallettim çok mutluyum.
yüz kere denememe rağmen yerine yerleştiremediğim muhteşem neopetim kikirdek wocky karlatilanın iki hafta sonra birden bire onu koymak istediğim yerde belirlmesine ne buyrulur?
hay allaaam galba faksda bi problem var ve bu ofiste kullanımından bi halt annamadığım tek alet de o.
ve fekat, bu sorular cevap bulacak mıdır? blog okurları merakla bekledikleri mutlu sona tanık olacaklar mıdır? terfikamızın bir sonraki sayısında.
hayat mecmuaları gururlar sunar:
piskopatoloğun günlüğü

bayinizden ısrarla isteyiniz.
dehşetle film çeviren saatlerce aralıksız bilgisayar ekranına bakan ve bunu iki gün boyunca yapan kıymetli blog sahibi zat-ı şahanem, bu uçsuz bucaksız ve zorlu maratonun ardından, kendini gerçek hayatın ve sevgilisinin kollarına atmayı uygun buldular. bir süre bilgisayar ekranı - tabiri caizse bilgisayar yüzü görmek istemeyen zat-ı muhterem bendeniz, bu süre zarfında çeşitli aktivitelerde bulunarak ufuklarını geliştirdiler. Pek şahane, muhteşem insan Nil Sultan la buluşup nargile içerek zevk sefa peşinde koşan zat-ı eşsiz insan bizzat ben, ardından gökçe hanımefendinin yeni malikanelerine giderek, bölünerek çoğalmış sayıları ikiye ulaşmış kedileri mıncırmayı ve ardından malikanenin eşsiz mutfağını nadide emirleriyle yönlendirdiği hizmetkarlara düzenletmeyi kendilerine bir borç bilmişlerdir. şu anda bünyesinde çalıştığı müessesenin benzersiz güzellikteki odasında, içeride ünlü bir yönetmen olduğu halde blogına uzun zamandır gösteremediği özeni gösteren eşsiz bünyem, yukarıda sarfettiğim bir kelimenin bazı zihinlerde heyecanlı kıpraşımlar yarattığının ve "nassı yani?" gibi özensiz bir türkçeyle kurulmuş soru cümleleri söylettiğinin fevkalade farkındadır.
programıma almanya'da bulunan biricik dostumuz, güzel insan yase hanımefendiye özürlerimi ve saygılarımı sunarak başlamak istiyorum.

Çarşamba, Nisan 02, 2003

yazmadım ama iyiyim. değişiklikler var hayatımda. bilmediğiniz ama tahmin edebileceğiniz şeyler. güzel şeyler.
24 saatten kısa bir sürede -ki 10 saatinde uyudum- 2 tane filmi tamamen çevirdim. kendimle gurur duyuyorum.

Çarşamba, Mart 26, 2003

dün gece de bir cevap bulamadık bu soruya sana da soruyorum ey okur!
yaratılış süreci mi, yoksa algınış süreci mi tanımlar bir "şeyi"?
yasecik yerine ulaşmış. yase!!! seni o kadar kıskandım ki anlatamam. yani şu an şu yazdıklarımı fransadan yazıor olabilirdim. ama yazmıorum işte. onun yerine asla gidemeyeceğim havuzlar için boneler alıyorum, nefret ettiğim saçlar için kuaförlere gidiyorum. ve nerede ne yapıor olabilirdim die düşünerek üzülüyorum. bu işte yaptıım. bu kadar.
neymiş bu günkü tekrar konumuzu, kendinden başka kimseye güvenmicen şu hayatta.
neymiş bu günkü tekrar konumuzu, kendinden başka kimseye güvenmicen şu hayatta.
o kadar heveslenince içimde patladı tabiki. üf.

Salı, Mart 25, 2003

sabahın erken saatlerinden gece 10 a kadar yaklaşık 7 fincan kahve içtim. uyuyamam sanıodum bu gece ama delice uykum geldi.
santim santim uğraşılan, özen gerektiren, makas, kalem, uhu, cetvel, ne billiim ne kullanılan deli pöstekisi gibi işleri çok sevdiimi farkettim.
ya galiba yarın gerçekten yapıcam. yani evet. çok heyecanlı! vdüşündükçe içim kıpırdaşıo.
sanırım avşar az önce cidden saçımı sarıya boyıyacağıma inandı.
bloggerın aylardır bana saçma sapan errorlar vermesi ama inatla postlarımı publish etmesi çok ilginç.
saçlarımı sarıya boyatsam dünyanın en saçma şeyi olmaz mı?

Pazartesi, Mart 24, 2003

icq uma kavuştum sonunda! işaretler güzel ama neden hala mızmızm?
250 ye yakın pyramids oynadım ve ilk defa bi günde iki defa pyramidi temizledim. toplamda 7 kere temizledim. gümüş ödülüm var. bi kere daha temizlersem altın ödülüm olucak sanırım. ayayayay. bu bi işaret olsun lütfeennn
çok daha azıyla da yetinebilirim aslında. ama onlar bile imkan dışı. çok acımasızca değil mi bu. ya da hangi sıfatı uygun görürseniz.
şu anda ne olsa mutlu olurdum sorusuna bir cevabım olması ii bişi aslında.
sanırm.
normal bir kahve ve idare eder bir çikolalı bişi, bu gün hayatta kalmamı sağlayabilir mi?
bunu abartma kısımlaır sadece bana ait sanırım. blogı okuyan eskiler bilir.
herkesin kendini hiç bir işe yaramaz, gerizekalı bir öğrenme özürlü gibi hissettiği günler oluyor mu acaba? yoksa bu sadece bana has bir durum mu? Yani durup durup, okuldan hiç bişi öğrenemediğini, okuduğu kitaplardan hiç bir şey kazanamadığını, dinlediği müziklerden hiç bir şey anlamadığını, işte hiç bir işe yaramadığını, yaşadığını tecrübelerden hiç bir ders çıkartamadığını ve hayatlarında olduğu insanların hayatlarına hiç bir şey katamadığını düşünen sadece ben miyim, yoksa herkes bunu yapıyor mu zaman zaman?
kendime cd çektim az önce. tabiki çok iç açıcı şarkılardan oluşuo. ama güseller. hatta eğlenceli şarkılarda var. sonda bi swing, bi singing in the rain, bi pretty women var. ama baştakiler hoş mu bilemem. hoş kavramını nasıl tanımladığınıza bağlı sanırım. ufak bi sevimlilik katmadı değil hayatıma.
the wheel of excitement ı bile spin spin spin edemiorum. çok acı.
kimseyi mutlu edememek zaman zaman çok üzücü.
bu kadar mı sıkılır bir insan? ne yapmak istiyorum diye düşünüp bi sürü plan kurdum kendime ama aslında hiç birini yapmak istemiyorum. yapmak istediğim bir şey var aslında ama yapamam. yani yapmak istemek olarak düşünülürse eminim isteniyordur yani, isteksel olarak koşullar uygundur eminim. ama yapılamıyor işte. hasta hissediyorum kendimi. ateşim var diye ateş düşürücü içtim. tolga bıdıvıdı yabınca. ellerim üşüo. başım arıo. bu ara sağlam bi migren krizi bekliorum ama hadi bakalım. üçüncü yoklayışı ufaktan.dehşetle içim sıkılıor. sıkılma kelimesini son olarak zikretmemden bu yana değişen tek şey tunçla boğuşmam ve kollarımın tunç tarafından çürütülmesi oldu. bileklerim acıo. oysa güzel bir kahveye ihtiyacım var benim. çok güzel bir kahveye.
Hiç düşündünüz mü, isminiz nerenize konulmuş?
Nefesi alıp veren kim? Eğer siz iseniz nefesinizi 5 dakika kontrol
edebilirmisiniz?

böyle bi mail gelmiş.
buyur burdan yak bakalım şimdi.
ersoyla karşılaştım dün gece queen de. bi senedir görmüorum die atladım üstüne, biz merveyle ayrıldık dedi. dışarı çıktık biraz konuştuk. 7 sene. her şeyin güsel olucaanı sandıın anda bitsin herşey. yedi sene. yani inanamadım ben. aslında biliodum sanırım içten içe ama gene de konduramıo insan. beni görünce daha kötü oldu sanırım. yani en başından beri ben hep herşeyi biliodum, hep ordaydım. ama ersoy elinden geleni yabdı. daha fazlası yapılamazdı. bana sarılıp ağlamaya başladı. ben de ağladım. ağlaştık. en son lise sonda üni sonuçları açıklandığında böyle olmuştu. babası dehşet saçtığında. garip. ersoyun hayatının en kötü gecelerinde hep bi şekilde oralarda oluyorum. ersoyu çok sevdiimden sanırım. evren bizi birbirimize itiyor.
çok istiorum havuza gitmek. ama çok pahalı. napıcam ben yaaa.
imdat soda istiorum
o kadar pis boğazımki iğreniyorum kendimden. akşam yemeği yemedim belki ama bi kase çekirdek yiip, ardından brown yiip muzlu süt içtim. aralarında bi-iki saat var ama midem bulanıo hala.
yasemin bana küstü galba icq dan konuşmadı benne

Cuma, Mart 21, 2003

ancak böyle becerebildim kenarda durmuo ne yazık ki.
karlatilanın gıdıklanan halini koymaya çalışıorum sayfaya olmuo!!
chinese food and lilya forever!
ilginç bi durum, türümün dişi bir örneği olarak topuklu ayakkabılara karşı doğal bi yeteneğim ya da içten gelen gensel bi kalıtımım olması gerekirken, dolgu topukların ve kalın tabanların üzerinde bile dengesiz bir salınım sergiliyorum. lodosa yakalanmış bir yelkenli, dümeni torsümüş bir sandal, beyinciği çürümüş bir kuş gibiyim adeta.

Perşembe, Mart 20, 2003

hava ne kadar dengesiz böyle? sabah ince yağmurlukla mı .çıksam diodum şimdi hale bak. gerçi bu gün daha iyi daha uzun süreli gelişmeler gösterio. dün 10 dakka da bir deişiodu. yarın basın gösterimimiz var sabah. ayrıca bi de, pazartesi en sevdiğim kuzenim geldi. azıcık görüşebildik. dün beraberdik ama olsun. azıcıkdı. onu bukadar çok sevmem ve bu kadar uzak oturması ne kadar acı. bi o bi de emine ablam. ikisini de çok seviorum ve ikisi de çok uzakta. hiç adil diil. fransızca öğrenmeme çok sevindi. bütün kitaplarını bana bırakıcakmış. evi de hayalimdeki ev zaten. o kadar güzel ki. o evi istiyorum. hem de çok. yani onun gibi bi ev. web page yabmayı örendim yakında nası bi ev istediimin fotolarını görüceksiniz.
süfer diil de ne?

Çarşamba, Mart 19, 2003

en çok french rom sanırım. bana ondan içirmen lazım. hem sözün var. rehberlik bıdısıyla hani. hanimiş agucuk?
sanırım bu gün tüm zamanların en muhteşem hediesini aldım.

Pazar, Mart 16, 2003

çağrı muhteşem bi hediye yaratıcısıymış bu arada. takdirlerim sonsuza dek onunla.
şimdi mavi başlıcak, sona beyaz. ikisinide seretmedim süfer!
çok muhteşem bi planım var ama daha sır.
eğer neopets deki pyramids oyununu oynadığım azimle bir işe tutunsaydım zirvede olurdum şu dakkada.
rejimsiz günlere görkemli bir veda oldu. tebrik ediorum. kendimi.
kahve fali bakan insanlar arasinda bir prestij yarisi vardir. kahve fali bakan iki insan bir araya gelip karsilikli kahve içerler ve fal kapatirlarsa izleyenler için ihtisamli bir gösteri gerçeklestirirler. gösterinin ihtisami falcilarin iddialilik derecesiyle artar. bi kisim falci fincani açmadan kapali fincanin tepesine dokunarak bisiler bidilar, bazisi fincana söle bi göz atar sonra gözünü sabit bi noktaya dikip bidilar. bütün bu prestij gösterileri arasinda bir tanesi vardir ki, her yigidin harci degildir. prestij avcisi falci tabagin ortasindaki telveye parmaginizi bastirmanizi ve bir sayi tutmanizi söler- 1 den 5'e kadar. sonra dilek tutturur. ardindan hem sayinizi hem dilegini bilmeye çalisir. kimi zaman bilir. dilegi tutturup sayiyi tutturamayan prestij avcisi falci, ucundan kaçirdigi prestijden ödün vermemek için, sayiyi bilememesinin dileginizin gerçeklesmeyecegine delalet oldugunu söyler.
doom günüm süferdi. herkese çok tesekkürler.

Salı, Mart 11, 2003

love me tender love me sweet never let me go.
çok çirkin bi tortellini yedim öğle yemeğinde. tortellini kısmı güseldi ama sosu çok krema ve çok yağlıydı nasıl ağır geldi nasıı. dedim ben akşama kadar acıkmam ama gözüm döndü feci. saatlerdir masada duran gofrete bakıyor ve yememeye çalışıyorum. allaaam sen bana güç ve irademi kuvvetlendir beni sev.
50 tanesini bastım. şu an 51 i basıyorum. bitecekler mi acaba ben gitmeden? bitsinler lütfeeennnn.
Libra
You should be a Libra! Libras are Diplomaitic and
urbane, Romantic and charming, Easygoing and
sociable, and Idealistic and peaceable. On the
down side they're Indecisive and changeable,
Gullible and easily infuenced, and Flirtatious
and self-indulgent, though


Which Zodiac Sign Should You Be?
brought to you by Quizilla
şarkı falı yabıorus winamp te. tunç a pretty woman çıktı. ersana sting ı'll be missing you çıktı. tolgaya nicole kidman robi wilyıms düeti samtin stupid çıktı. bendenize de elvis prestley den love me tender.
çok sıkıldım ben.
bana amelie dedi bak bu ilginç. ayrıca amelienin yanaana o ben nerden konmuş?
A beautiful French film everyone should see
You are "Amelie". You are a dreamer and
only want the best for everyone. Give yourself
some of that attention and maybe your dreams
will come true.


!?!What Indie Film Personality Are You!?!
brought to you by Quizilla
de ve da eklerini yanlış yazmak çok hoşuma gidio.
aç ve üşüyen ve ne istediğini bilmeyen bir burcu yuva da anne diye ağlayan on mızmız çocuk gücündedir.
sevmesen de olur ellerim ağrıyo. daha doğrusu parmaklarım. sevsen nolur sevmesen nolur. romatizma olup, kortizon tedavisi yüsünden 45 yaşında ölücem nasıl olsa.
sayın okur eğer yaptığın makarna sosunun güzel olmasını istiyorsan içine bir tatlı kaşığı hardal koy. sarımsak muhteşem bir lezzettir. eğer daha da lezzetli olsun istiyorsan, makarnanın kaynama suyuna, et bulyon, zeytinyağı (varsa aromalı da olur kekikli falan) isteğe göre köri koy. kaynama suyuna et suyu bulyon bıdısınıs koymayı unutursan bir miktar sosa da koyabilirsin. tabi kıymalı sosda gerek yok. etli yaparsan bir miktar defne yaprağı çok hoş olur. ya da istersen biraz ketçap sık sosa. renk verir. beni sev ey okur.
sürekli hava durumu değişen. ama genelde havanın kötü olma olasılığı yüksek bir ay. ya da aniden dehşet bir soğuk yaratabilicek bir ay. ama beklenmedik bir noktada güneş açıp bu ne be dedirticek bi ay. zırt pırt değişip insanları canından bezdiricek bi ay.
bir ay olmam gerekse ya kasım ya mart olurdum.
tadını ve pişirme kısmını en sevdiğim makarnalardan birini geçen eylülde about a boydan döndükten sonra yapmıştım. eve gelmiştim. kimse yoktu. bi kişilik su ısıtıp, tek kişilik makarna yapmıştım. sade. sonra yağlamak için üstüne birazcık zeytinyağı gezidirip karıştırmıştım. sonra ketçap ve peynirle bilgisayarın karşısında yemiştim. olması gereken bu diye hissetmiştim.
dün ilk defa matkap kullandım hayatımda. çok eğlenceliydi aslında. bi sürü şey yaptık dün. ve gece bayılır gibi uyudum. abuk subuk bi sürü rüya gördüm zaten. bazen neyi nereye koyacağımı hiç bilemiyorum hayatımda. her şey kollarıma oluyormuş da onları taşırken önemli bir takıp şeyler aradan kayıp düşüyormuş gibi. ya da elim kolum böylesine doluyken o kadar şeyin arasından önümü göremeyip takılıp düşecekmişim gibi. bu gün ilk defa özgür irademle scannerı kullandım. ama sonra imajlar düzgün olmadığı için fireworksle uğraşıp onnarı büyütüp kenarlarını falan kesmekle uğraştım. ilk defa fireworks kullandığım için uzun bir süreç oldu. şimdi de bi sürü cd kopyalıyorum. bankanın pressbook cd sini kopyalıyorum amansızca. bunlardan 60 tane kadar yapmam gerek ve ben daha 6 tane yabdım. yani yunanca yalan oldu. olsun ozan da bana indiana jonesları kopyalıycak. ama ben neden sadece bişi yapmak istiyorum ve onun ne olduğu hakkında hiç bi fikrim yok. neden belli belirsiz bir fikir var kafamda ve ona karşı bir özlem duyuyorum, uyumak gibi bişi ama uyumak değil. bilmiyorum ne. serin sessiz yeşil ve biraz gri bir fotoğraf geliyor aklıma ama çok bulanık. güzel bir çiçek kokusu var belki fulya. yani bulanık bir fotoğraf, bir parça his, biraz koku. karmaşık renkler. ama eylemin ne olduğuna dair hiç bir fikrim yok.
şu hayatta en sevdiğim şeylerden biri yemek yapmak. makarna yapmayı, yemeyi sevdiğim kadar çok seviyorum. ama sanırım en çok salata yapmayı seviyorum. aslında ayrımak zor ama salata yapmak çok zevkli gerçekten. tatlılar falan da zevkli ama salatayı yerken vicdan azabı çekmiyor olmak beni çok mutlu ediyor. önce yeşil salatanın yapraklarını güzelce yıkamak ve sonra onları bi süre suda bekletip tekrar yıkamak. bu sanırım en sıkıcı kısmı. soğanların da yıkanması sıkıcı. salatayı doğradıktan sonra kabukları soyulmuş domatesleri küçük üçgenimsi keseip koyunca mesela yerken ağzına böle lesis, lesis gelirler. sonra salatalık koyucaksam onu da ortadan ikiye kesip sonra dilimlemek. bu arada en son da salatalıın bi parça kesilmemiş yerini bırakmak ki kolay kesilsin. sonra mısır koymak mesela. iki çeşit peynir koymak - beyaz peynir ve dil peyniri. varsa kırmızı biber turşusunu uzun uzun kesmek. isteğe göre tavuk, ton balığı, jambon artık aklınıza ne gelirse koymak. sonra karabiber tuz hardal mayonez limon zeytinyağı fesleğen yoksa kekik ve aklınıza gelebilicek daha başka bi takım baharat ve maddelerle - yoğurt, süt, ketçap vs.- sos yapmak. sonra o sosu renk cümbüşü haline gelmiş muhteşem lezzetteki salatının üzerinde gezdirmek ve tabi sonunda da yemek. bunlar da salata yapmanın en sevdiğim kısımları.
pazar günü ne kadar korkunçtu. oysa fena da başlamamıştı. önce kurs, sonra sinema. ama zaten gerginlik vardı üstümde. sonra eve geldim ve ev de gergindi. belliydi bişiler olucaa. ve oldu tabi ki. iki gündür şişik gözlerim.

Cumartesi, Mart 08, 2003

ayrıca herkes neden bu kadar sarhoş ve ben neden değilim var mı bir bilen?
ayrıca yasedeyim şu an. burda da o kutucuklar yerine çince harfler çıkıo. bu gün fr kursunda yeni dönem başladı. orda da çince, ve daha bi sürü dilde güsel yasılar vardı ben çook beendim. ben de öle şeyler yapabilmek istiorum. ayrıca. bişi daha var. ama size söliemem.

Cuma, Mart 07, 2003

derin bir umursamazlık büyüyor içimde. imdat.
çok sıkıldm çok.
dün gece o kadar daraldım ki. zavallı elf elif den ondan daraldım sandı. sona çağrı geldi nete o da daralmıştı. yani ikimizde daralınca naıs kitleniomuşus gördük. böle porto şaraplı yağmurlu anılar annattı bana ama gene de pek bi işe yaramadı açıkçası. hayır zaten böle donuk bakıodum ekrana yani naapabilirdi ki? ben de onun hüznüne çare olamadım. bana tritesse dio. belki de şu an doğru yazamıorum ama doğru sanırım. bi kere daha demişti zaten. benden çok sana yakışıo die. sonuç olarak çağrıyla darallarımızı katladık, elifin daralına daral kattım. ve gece bitti.
tunç gelse keşke biras moralim düzelir belki onu görünce.
baktım sayfada görüntüsünde bi maymunnuk yok. nese artık. ayrıca üstteki türkçe reklamların hastası oldum.
hayır sadece türkçe karakterlere yabsa annıycam, sadece onnara da yabmıo. normal harfleri de kutucuk yabıo. her seferinde iki kutucuk koyuyo yanyana. ayrıca dişçiye gitmiycem kimse kusura bakmasın.
bak hala yabıo utanmadan.
üf ayrıca bilgisayardan mı blogger dan mı bilmiorum, garip kutucuklar var aşşa da bakıorum şu an evet hala ordalar. yani nedir annamadım ki ben.
şu anda o kadar uyuz, yorgun, sevimsiz ve keyifsizim ki, öl bu ruh halinde kurtulucaksın deseler, tamam derim.

Perşembe, Mart 06, 2003

bu gün dehşet alışveriş yabdım. süfer bi snoopy li çanta aldım. mufteşem çoraplar aldım. bluz aldım. etek aldım. saçıma köpük aldım. bi de dünyanın en güsel nevresim takımlarını gördüm ama alamadım artık benim de bütçem bi noktaya kadar dayanıo arkadaşlar çarpmiim.
ayrıcana erinçle ne alakam var? hiç. yani sadece bloglarımızı okuorus biribirimizin ve arasıra guestbookla sevimlilik yabıorus. ama buna rağmen süfer bi insan olduu kanaatindeyim. üzüldüm üzülmesine ben. üzülme erinç yaaa
ay bi süre yazmiim ben en iyisi kim ne aratmış ben sıkıldım siz havada karada sıkılmışınızdır.

Salı, Mart 04, 2003

bi sürü şey aratmışlar gene ama çok üşendim yazmaya.
ayrıca yunanca çok garip. okunuşu yani. gramer olarak almancaya benzio sanırım. 3 tane artikel var ve kadın bu akusativ falan dedi. ama fiil çekimleri biraz farklı sanırım. tam emin diilim. bu gün yunanca bi kelimeyi tek başıma okumayı başarıp çok mutlu oldum.
ayrıca yase bise ne yemekler yabıcak?
dangerous liasions su serettim. böle mi yazılıo emin diilim gerçi pek. ama olsun yazdım. john malkovich hayatıma yeni bir anlam kattı bu filmde. nası bi cazibedir bu annamadım ki ben.
dangerous liasions su serettim. böle mi yazılıo emin diilim gerçi pek. ama olsun yazdım. john malkovich hayatıma yeni bir anlam kattı bu filmde. nası bi cazibedir bu annamadım ki ben.
sonunda beklenen gerçekleşti. bu güne bu gün 20 üstünden 15 alarak baş 4 bitirdim ve ara kurlara geçmeye hak kazandım sertifika bile aliciiim. acı tarafı şu ki işin, çağrı kursu bırakıo. ben akşamdan kalma sabahlarımda kursa gidince kim beni sarıp sarmalıycak, arkadaşşıııımm die baırıcak, bağrına basıcak? ühühühühühü. :(

Pazar, Mart 02, 2003

I am like the elderly woman behind the counter of a small town
erich the çok konuşan sormuş süfris ne die, saçımı kestirdim.
The lights go out and I can't be saved
Tides that I tried to swim against
Have brought me down upon my knees
Oh I beg, I beg and plead singing

Am I a part of the cure
Or am I part of the disease?
running in circles.
yine de korktuğunda bunu bilebilmek güzel. ama korkmasan keşke. korkmayabilsek. korkmamıza sebep olacak şeyleri yaşamamış olsak. o zaman biz olmazdık. belki de olurduk gene de. bilmiyorum. ama yine de yani öle işte.
sen bana korkuyorum dediğinde benim korkum da büyüyor.
ayrıca bana bir şey ne kadar güsel giderse, ne kadar sorunsuz ve mutlu olursa olsun, bir anda her şeyin tepetaklak olabileceğini anımsattı. aslında o zamandan beri unutmadığım bir şey bu. o zamandan beri hep tetikteyim zaten. ama tam da şimdi olması, tam da korkularımın üstüne gitmeye ve verdiği güzellik korkusundan fazla olduğu için kendimi akıntısına bırakmışken mutluluğun, yani anlamıorum. işaretlere inanmalı mıyım? ya da onları kötüye yormaktan vaz mı geçmek gerek sadece. gereken sadece bu mu güzel başlayan şeylerin bir anda kötüye gitmesini engellemek için? bilmiyorum.
evet dün onu gördüm. afşini. üç yıl aradan sonra. onu gördüm onunla konuştum. kim bilir kaç sene için son kez. garip bir burukluk kaldı üstümde. onu görünce sanki eski mutlu günlerimi de görmüş gibi oldum. beni hayatımdaki en pervasız ve en mutlu ve en sağlıklı- belki de normal demek daha doğru, halimle hatırlıyor hala çünkü. o burcu orada yaşıyor gibi. yani beni hala o sanıyor. evet farketti, yüzünün anlamı değişmiş dedi, sen kendini kapatmışsın dedi. sanırım asıl acıtan bu, yani afşini görmek ve bi daha göremiycek olmak değil, onun aklındaki eski ve mutlu halimin artık ölmüş olması, artık yaşayan kimsenin kafasında burcu dendiğinde o görüntünün oluşmayacak olması. bi daha görürsem onu eğer, yanında getirdiği başka bi burcu olucak. anlatamıyorum sanırım.

Perşembe, Şubat 27, 2003

ayrıca bi süfrizim var herkese. şaşırıcaksınız.
.
şimdi bunnar nerden aklıma geldi? turtleheart da aşşaa da ki replii okuyunca bi anda indi hebsii.
edward'ı bi kere nille beraber, mithat alam film merkezinden alıp serettmiştik. sona da bi kere ırmak ben avşar nil seretmiştik, bizim evde, yazdı, kave içip, erik yemiştik, likör içmiştik. edward ın bakışları ırmaan bakışlarına bensio die ona doom günü hediesi almıştık onu. sona bi keresinde, avşarla nil filme gidip çıkışta bise gelmişlerdi, bayram ziyaretine, nası sıkılıodum evde böle feci sevinmiştim. yaz boyu evcilik oynadık zaten. ama güseldi.