sefgili blagır, her geçen gün blaglarına blaglar ekliorsun. seni çok sefiorum. böyle heb bizi daha iyiye daha güzele götürücek şeyler yabıorsun.
sefgili blagır ösellikle 2 gün önce hayata geçirilen rüya tabirleri blagını çok beendim. çok faideli bi eser olmuş. hep sürekli her sabah merak edip açıp bakıorum. çok güsel. herkes rüyalarını yasıo, başkalarını onnarı okuyup yorum yabıo isterse.
bence herkes o blagı okumalı sefgili blagır, bak ben hemen adresini yanıbaşıma kazıdım sefgili blagır, dierlerine söle onnarda eklesinler olur mu canım blagır,
hadi bakiim hadi.
Pazar, Kasım 28, 2004
Salı, Kasım 02, 2004
çılgın alışveriş yaptık görgünle, sadece bişiler koklamaya girdiimiz body shop dan bi sürü şey aldık, artık biz görgünle bir çift eldivenin iki teki gibiyis. sona ben bi sürü külotlu çorap aldım.
ayrıca quil kişisinin verdiği kilolardan feyz alıp nutraslime başladım. fıstık gibi olucam altı aya görürsünüz hepiniz. bu günde teknolojik alışverişler yapıp mutlu olduk.
bi de ota boka alınmasın buluttan nem kapmasam her lafa paranoya yapmasam bu kadar yormasam kendimi ne güsel olucak hayat.
ayrıca quil kişisinin verdiği kilolardan feyz alıp nutraslime başladım. fıstık gibi olucam altı aya görürsünüz hepiniz. bu günde teknolojik alışverişler yapıp mutlu olduk.
bi de ota boka alınmasın buluttan nem kapmasam her lafa paranoya yapmasam bu kadar yormasam kendimi ne güsel olucak hayat.
Cumartesi, Ekim 30, 2004
Your beauty is sweet! You are so incredibly
adorable that people love to saw how cute you
look. Beauty like yours can be characterized as
youthfullness. You probably look very young or
maybe even younger than you actually are. Your
a very timid person some of the time. (If you can't
see the pictures, go to my profile and look
near the very bottom)
What kind of beauty should you have? (girls w/ pics)
brought to you by Quizilla
Pazartesi, Ekim 25, 2004
umudun gelip dayandığı bazı sınırlar var. daha fazlasını istemenin, beklemenin anlamsızlaştığı, belirli bir yolun kesiştiği yolların kalmadığı zamanlar.
varmak istediğim, olmak istediğim insan olmadığımı bildiğim ama artık o insan olabilmek için yaptığım seçim dışındaki bütün seçimlerin artık varlıklarını benim dışımdaki bir takım insanlar için sürdürdüklerinden emin olduğum bir dönemindeyim hayatımın. bundan iyi olabilir miyim? evet. peki bundan farklı olabilir miyim? bu sorunun cevabını bilmiyorum.
yaşadıklarım, yaşamadıklarım, bildiklerim, hiç öğrenmediklerim, tanıdığım insanlar ve yanımdan akıp gidenler beni bu gün olduğum noktaya getirdiler. kendime kattıklarım ve kendimden çaldıklarım sayesinde böyle bir insan oldum. Artık geriye dönemem. içimdeki hiç bir izi, tek bir çentiği bile yok edemem. bundan sonra ancak benliğimin izin verdiği ölçüde değişebilirim. bambaşka bir insan olamam. hayatımdaki herkesi çıkartsam, yaptığım her şeyi bıraksam, bu çok sevdiğim şehirden, bu ülkeden uzaklaşsam bile kendimden, öğrendiklerimden, hafızamın derinliklerinde bir gün ortaya çıkmayı bekleyen ya da zaman zaman zihinim ziyaret eden anılarımdan kurtulamam. seçeceğim yeni dostlar, gideceğim yeni yollar hep kafamın içinde biriken milyonlarca sesin yansıması olacaklar.
hayatımdan memnunum, içindeki insanları seviyorum, ve yapacaklarımdan memnunum. durup önümde uzanan yola baktığımda kendimi iyi hissediyorum. sadece zaman zaman bu kadar -göreceli- belirli bir yolu sonuna kadar yürümek anlamsız geliyor bana.
varmak istediğim, olmak istediğim insan olmadığımı bildiğim ama artık o insan olabilmek için yaptığım seçim dışındaki bütün seçimlerin artık varlıklarını benim dışımdaki bir takım insanlar için sürdürdüklerinden emin olduğum bir dönemindeyim hayatımın. bundan iyi olabilir miyim? evet. peki bundan farklı olabilir miyim? bu sorunun cevabını bilmiyorum.
yaşadıklarım, yaşamadıklarım, bildiklerim, hiç öğrenmediklerim, tanıdığım insanlar ve yanımdan akıp gidenler beni bu gün olduğum noktaya getirdiler. kendime kattıklarım ve kendimden çaldıklarım sayesinde böyle bir insan oldum. Artık geriye dönemem. içimdeki hiç bir izi, tek bir çentiği bile yok edemem. bundan sonra ancak benliğimin izin verdiği ölçüde değişebilirim. bambaşka bir insan olamam. hayatımdaki herkesi çıkartsam, yaptığım her şeyi bıraksam, bu çok sevdiğim şehirden, bu ülkeden uzaklaşsam bile kendimden, öğrendiklerimden, hafızamın derinliklerinde bir gün ortaya çıkmayı bekleyen ya da zaman zaman zihinim ziyaret eden anılarımdan kurtulamam. seçeceğim yeni dostlar, gideceğim yeni yollar hep kafamın içinde biriken milyonlarca sesin yansıması olacaklar.
hayatımdan memnunum, içindeki insanları seviyorum, ve yapacaklarımdan memnunum. durup önümde uzanan yola baktığımda kendimi iyi hissediyorum. sadece zaman zaman bu kadar -göreceli- belirli bir yolu sonuna kadar yürümek anlamsız geliyor bana.
Salı, Ekim 19, 2004
ordan oraya koştum saatlerce ders dinledim ama bu gün ders benim sorumla açıldı böle o kadar da salak diilim die hissettim dünden sona ikinci sorum çok salaktı ama olsun. sefgilim çok şekerdi. çok romantikti. beni çok mutlu etti. en güsel şarap... en güsel peynir...
o otobüs şöförünü dövmek istiyorum beni paranı bozdur die indirip bastı gitti.
sona o ezilmiş kedi beni çok üzdü. sona hint çayı die bi yerde ingilizce konuşan insanlar arasında makale okuyup, bengi de orda böyle hissedio olmalı die düşündüm. sona dün elifle konuştum çok mutlu oldum.
görgünle süfer araştırma planlarımız var ama ben hep çok yorgunum ve çok uykum var. kış makyajımı yaptım bu gün güsel oldum. şişmanım ama zayıflıycam. bi ara yolda onunda kıçı benden küçük bununda benden küçük die gittim. vapurda dönerken karanlık çöküyordu ve istanbul çok güseldi.
bi sürü makale okudum ama en sevdiğim konuda olduğu içn bana hiç koymadılar.
dün birisi bana hayat nası gidio dedi. iyi dedim. çok memnunum hayatımdan. sonra durdum ve gülümsedim. evet memnunum hayatımdan.
o otobüs şöförünü dövmek istiyorum beni paranı bozdur die indirip bastı gitti.
sona o ezilmiş kedi beni çok üzdü. sona hint çayı die bi yerde ingilizce konuşan insanlar arasında makale okuyup, bengi de orda böyle hissedio olmalı die düşündüm. sona dün elifle konuştum çok mutlu oldum.
görgünle süfer araştırma planlarımız var ama ben hep çok yorgunum ve çok uykum var. kış makyajımı yaptım bu gün güsel oldum. şişmanım ama zayıflıycam. bi ara yolda onunda kıçı benden küçük bununda benden küçük die gittim. vapurda dönerken karanlık çöküyordu ve istanbul çok güseldi.
bi sürü makale okudum ama en sevdiğim konuda olduğu içn bana hiç koymadılar.
dün birisi bana hayat nası gidio dedi. iyi dedim. çok memnunum hayatımdan. sonra durdum ve gülümsedim. evet memnunum hayatımdan.
Salı, Ekim 12, 2004
rımrımrım
ben feci yoğunum ey okur. her gün bi sürü makale okuorum. bilimsel oldum. felsefe psikoloji, gelişim cognitive havada uçuşmakta.
ayrıca deney design eylemekteyim ki çok zevkli kendisi. ama geçen hafta hem iş hem film ekimi vardı bu hafta çokçok iş var heb ofiste olmalıyım. bi de kalın makalelerim ve cuma gününe bir adet philosophy of mind paper ım var. üstüne üstlük biricik arkadaşım gökçeyi çok özledim o annesiyle bize misafirlie gelicek, sona nilin hediesi için yabmam gereken şeyler gitmem gereken yerler var. (ihihihihih merak etttt merak ettttt)
sonra eve gidip ütü yapmam onu bunu yapmam lazım.
böle kafam kazan gibi, bu gün derste- ki kendisi 9.15 de başlad ve 1.30 itibariyle bitti- böle havada sigara dumanları ve mavi ışıklar masanın üstünde de beyaz karıncalar görüodum. tabi bu uykusuzluğun verdii bişide olabilir bilmiorum.
ama mutluyum oley!!!
ben feci yoğunum ey okur. her gün bi sürü makale okuorum. bilimsel oldum. felsefe psikoloji, gelişim cognitive havada uçuşmakta.
ayrıca deney design eylemekteyim ki çok zevkli kendisi. ama geçen hafta hem iş hem film ekimi vardı bu hafta çokçok iş var heb ofiste olmalıyım. bi de kalın makalelerim ve cuma gününe bir adet philosophy of mind paper ım var. üstüne üstlük biricik arkadaşım gökçeyi çok özledim o annesiyle bize misafirlie gelicek, sona nilin hediesi için yabmam gereken şeyler gitmem gereken yerler var. (ihihihihih merak etttt merak ettttt)
sonra eve gidip ütü yapmam onu bunu yapmam lazım.
böle kafam kazan gibi, bu gün derste- ki kendisi 9.15 de başlad ve 1.30 itibariyle bitti- böle havada sigara dumanları ve mavi ışıklar masanın üstünde de beyaz karıncalar görüodum. tabi bu uykusuzluğun verdii bişide olabilir bilmiorum.
ama mutluyum oley!!!
Perşembe, Eylül 30, 2004
ayrıca gaza getirme konusundaki yeteneklerim hakkında arkamdam konuşuluyormuş cıkcıkcık. gurur okşayıcı bir şey tabii ama yani.
ben etrafımda bir kahve içimlik sürede hayata dair binbir plan kurabildiğim, yapabileceklerimizi düşünüp heyecan duyabildiğim, onu da yapalım bunu da yapalım diye heveslenebildiğim insanlar olduğu için çok şanslıyım.
biz süferis ya!!
hastayım bize! yavrum biz!
ben etrafımda bir kahve içimlik sürede hayata dair binbir plan kurabildiğim, yapabileceklerimizi düşünüp heyecan duyabildiğim, onu da yapalım bunu da yapalım diye heveslenebildiğim insanlar olduğu için çok şanslıyım.
biz süferis ya!!
hastayım bize! yavrum biz!
Cuma, Eylül 24, 2004
Perşembe, Eylül 23, 2004
şimdi benim merak ettiğim bazı şeyler var. Şöyleki:
1. su kaç derecede buharlaşır ve kaç derecede tekrar su olur?
2. bi semtteki bütük çöpleri o seferde aynı çöp arabası mı toplar yoksa bunlar topluca sokaklara saldırırlar mı?
3. o sinek ilaçları sinekleri gerçekten öldürür mü?
4. bi hat da gün boyunca aynı vapur mu sefer yabar, yabmaz gibi gelio, o zaman neye göre değişirler?
5. asfalt kaç derece sıcakta ayakkabıya yapışcak kadar yıvır?
6. humprey bogart gerçekten yakışıklı mıdır? neden bazı filmlerde yüzünü derileri az sona aşşa düşcek gibi görünmekte ısrarlıdır?
7. toplamda kaç kennedy lanetli yollardan öldü? sağ kalan aklı başında bir aile üyesi var mı?
8.bir arının kafası koptuğu halde yaşadığına tanık olan bir grup 6 yaşında çocuk adoına soruorum, o yaşam yaşam mıdır? ayrıca kaç uzvunu kaybederek yaşayabilir?
9. bir de ayrıca toplamda kaç çeçit arı vardır?
10. filtre kahveleri nasıl vakumlu paketlere koyabiliolar?
11. light sigaralar gerçekten daha zararlı mı, ayrıca nargilenin sigaradan daha zararlı olduğu söylentileri doğru mu?
12. tavlayı kim nasıl bulmuş?
13. bu soru diğer 150000 tane oyun içinde geçerli.
14. ayrıca en eski oyun ne hala popüler olan tabii.
15.bestelenebilecek şarkıların bir sonu var mı?
16. insanlar gerçekten çift mi yaratılmış?
bunlar gibi başka sorularım da var.
eğer bir kısmını biliosanız misafir odasına buyrun çekinmeyin.
:)
1. su kaç derecede buharlaşır ve kaç derecede tekrar su olur?
2. bi semtteki bütük çöpleri o seferde aynı çöp arabası mı toplar yoksa bunlar topluca sokaklara saldırırlar mı?
3. o sinek ilaçları sinekleri gerçekten öldürür mü?
4. bi hat da gün boyunca aynı vapur mu sefer yabar, yabmaz gibi gelio, o zaman neye göre değişirler?
5. asfalt kaç derece sıcakta ayakkabıya yapışcak kadar yıvır?
6. humprey bogart gerçekten yakışıklı mıdır? neden bazı filmlerde yüzünü derileri az sona aşşa düşcek gibi görünmekte ısrarlıdır?
7. toplamda kaç kennedy lanetli yollardan öldü? sağ kalan aklı başında bir aile üyesi var mı?
8.bir arının kafası koptuğu halde yaşadığına tanık olan bir grup 6 yaşında çocuk adoına soruorum, o yaşam yaşam mıdır? ayrıca kaç uzvunu kaybederek yaşayabilir?
9. bir de ayrıca toplamda kaç çeçit arı vardır?
10. filtre kahveleri nasıl vakumlu paketlere koyabiliolar?
11. light sigaralar gerçekten daha zararlı mı, ayrıca nargilenin sigaradan daha zararlı olduğu söylentileri doğru mu?
12. tavlayı kim nasıl bulmuş?
13. bu soru diğer 150000 tane oyun içinde geçerli.
14. ayrıca en eski oyun ne hala popüler olan tabii.
15.bestelenebilecek şarkıların bir sonu var mı?
16. insanlar gerçekten çift mi yaratılmış?
bunlar gibi başka sorularım da var.
eğer bir kısmını biliosanız misafir odasına buyrun çekinmeyin.
:)
Pazar, Eylül 12, 2004
en saçma, en eğlenceli, en huzurlu, en sevgi dolu, en şaşırtıcı, en beklenmedik, ne mesut, en aşk böcüü, en çılgın dansçı, en hızlı yüzücü, en baygın, en uykusuz, en uykucu, en asi, en "uçuk", en gölge, en poker suratı, en konforlu en vedalı, en güzel, en unutulmaz en doğru tatildi bu. hem okuyup hem orda olanlar hangi sıfat kendilerine ait bilirler.
Cuma, Ağustos 27, 2004
dün çok saygıdeğer avşar beyin kısa filminin ön çekimlerini gerçekleştirdik. beynimin pişmesine rağmen gayet hoş oldukları kanaatindeyim. sonunda istediğimiz durağı bulmuş olmamız da cabası. ahyır diyorum, boş ver yap şu başrol oyuncusunu kadın bak nasıl oynuorum şakır şakır, hayır bi de üstüne iki dekolte giyerim boxoffice de başarıya koşarız. ama dinleyen kim.
Cuma, Ağustos 20, 2004
Çarşamba, Ağustos 11, 2004
bi de ben seninle böle kafamızdaki her türlü şüpheyi konuşabilmeyi, sonra onları özenle çözmeyi, birbirimizin kafasında karman çorman olmuş düşünce yumaklarını itinayla açabilmeyi, ağlama randevuları vermeni, ihtiyacım olduğunda orda olduğunu bilmeyi, gecenin bi yarısı filmini yarıda bırakıp beni şımartmak için japonca haykırmanı, beni anlamnı, seni anlamayı, "bilmiyorum" ların alt metinlerini okumayı, "bir şey olmadı"ların "oldu ama söylemeye çekiniyorum" demek olduğunu bilmeyi ve daha bi sürü şeyi, kızdığımı sanmanı, kızmadığımı anlamanı böle hepsini birden çok seviyorum.
seni seviyorum.
seni seviyorum.
Bi de ben telefonumu çaldırdım. çok fena oldu. geri getirilemeyecek bir şey kaybettim onula birlikte çünkü. çok özleyeceğim ve bir daha asla o haliyle hatırlayamayacağım bir şey. öyle fena oldum ki. eğlenceli başlayana ırmak doğum günüsü ağlayarak bitti benim için. sonra saolsun biricik sevgilim ve tuçecik beni yalnız bırakmadılar da sakinleşebildim.
ben çok çalıştım pek bi süferim, basın bültenleri duyuru mailleri ahavada uçuşuo. böle pek bi memnunum işe gelmekten.
ayrıca evimizde şu an 9 kişi kalıoyr olması, birinin şeker bi kız çocuğu öbürünün yapışkan bir kız çocuğu ve ayrıca içlerinden birinin her şeyi bildiğini sana bir ergen oluşu ve bizim evin normalde çekirdek kadro olan 4 kişiyi kaldırmakta zorlanıyor oluşu günlerdir süregelen sinir ve tatil ihtiyacı halime tuz biber eklemedi de ne yaptı sayın okur? yaa öle işte.
ayrıca evimizde şu an 9 kişi kalıoyr olması, birinin şeker bi kız çocuğu öbürünün yapışkan bir kız çocuğu ve ayrıca içlerinden birinin her şeyi bildiğini sana bir ergen oluşu ve bizim evin normalde çekirdek kadro olan 4 kişiyi kaldırmakta zorlanıyor oluşu günlerdir süregelen sinir ve tatil ihtiyacı halime tuz biber eklemedi de ne yaptı sayın okur? yaa öle işte.
börööööööööö! enfes yağmur yağıyo dışarda. yağmurun sesiyle uyuyakalmak, sonra uyanmak çok güzeldi. bir insanın romatizması olsunda yağmura tapsın hayret yani ama yağmuru saçlarımda oramda buramda hissettiğim anda çektiğim ağrıların hepsi karşılığını almış oluyo.
zaten ben ne zaman mutsuz olsam yağmur yağar :)
canım yağmurum benim.
zaten ben ne zaman mutsuz olsam yağmur yağar :)
canım yağmurum benim.
Çarşamba, Ağustos 04, 2004
tuğçe hanımefendi bu gün teşvikiye de arz-ı endam eylediler. kendisiyle ikinci evim, sinirsel günlerin sakinleşme mekanı, az gidince garsonların kızdığı gloria jeansin güsek koltuklarında muhabbetten muhabbete konduk. yarım saar eyleştik yenilendik. tuğçe hanım günü özlü sözleriyle bitirdiler içimi bir hoş ettiler. ilahi yani.
bizim ev çok ufak sevgili okur. ve biz dört kişilik bi aile anca sığıyoruz. depresif ruhlu ailemin kişisel alanlarına ucucuna yeten bu eve ikisi çocuk 3 kuzen gelirse nolur sevgili okur? ev tımarhane olur. burcu beş dakka bile yalnız kalamaz. sinir küpü olur. ota boka ağlar. bi de üstüne bütün planlar son dakka da değişirse, annesi hastalanırsa, kollarında bayılırsa, ateşi günlerce düşmezse, bütün evin işi üstüne kalırsa, hastalıktan kalkan annesi bi türlü toparlanamazsa sinir küpü olursa? burcu gördüğü her arabanın lastiklerini çakıyla parçalamak ister mesela, kendini bayır aşşaa bıırakıp böle avazının çıktığı kadar bağırarak koşmak ister. peki sevgili okur, bütün bunlar yetmez miş hgibi, giden iki kuzenin yerine, iki çocuklu bir aile gelirse bu eve kalmaya o zaman ne olur? eminim onu siz bile düşünmek istemezsiniz.
Çarşamba, Temmuz 28, 2004
Cuma, Temmuz 16, 2004
sonra bi de tabi sevgilim iyi ki doğdu. süfer doğum günü partisi vardı kendisinin. avşar gürpınar fotoğraf sergisiyle açılan parti, alp ve duygunun muhteşem tango performansı ile devam etti. ne yazık ki elimizde olmayan sebeplerle dia gösterisi ve lale ve mete performansını sunamadık çok ve pek değerli konuklara ama muhteşem iki dj miz ile, anıl ve eser in çılgın müzikleriyle kendimi affettirdim sanıyorum.
sonuç olarak hepimiz çok eğlendik. ben başta gerginlikten ölüyodum çünkü bizim evden yüklü miktarda para çalınmıştı, annem konversiyon geçirmişti, hazırlamam gereken bir parti ve güzel görünmek istediğim bir sevgilim vardı. ama oldu sanırım.
gelen değerli yorumlar bana bir partide daha başarıya koştuğumuzu söylüyorlar.
gece çılgınca danseden herkese, provalarından çıkıp gelen sabancı grubuna, djlerimize, son dakkada haber verdiğim halde süfer sevimlilikleriyle eğlencemize eğlence katan sayın sumu ve yase hanımlara, provayı satıp parti başından beri bizi yalnız bırakmayan ırmak beye, yorgunluklarına ve sıkıntılarına rağmen güzel yüzlerini bizden esirgemeyen tuğçe ve medi hanımlara, üstün yardımlarından dolayı başak gürpınara, sayın berna göle, ve her zaman onur konuğumuz baş tacımız, canımız kanımız biriciğimiz sarı elbisesiyle başdöndüren pek muhteşem sevgili Nil Kural'a teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
sonuç olarak hepimiz çok eğlendik. ben başta gerginlikten ölüyodum çünkü bizim evden yüklü miktarda para çalınmıştı, annem konversiyon geçirmişti, hazırlamam gereken bir parti ve güzel görünmek istediğim bir sevgilim vardı. ama oldu sanırım.
gelen değerli yorumlar bana bir partide daha başarıya koştuğumuzu söylüyorlar.
gece çılgınca danseden herkese, provalarından çıkıp gelen sabancı grubuna, djlerimize, son dakkada haber verdiğim halde süfer sevimlilikleriyle eğlencemize eğlence katan sayın sumu ve yase hanımlara, provayı satıp parti başından beri bizi yalnız bırakmayan ırmak beye, yorgunluklarına ve sıkıntılarına rağmen güzel yüzlerini bizden esirgemeyen tuğçe ve medi hanımlara, üstün yardımlarından dolayı başak gürpınara, sayın berna göle, ve her zaman onur konuğumuz baş tacımız, canımız kanımız biriciğimiz sarı elbisesiyle başdöndüren pek muhteşem sevgili Nil Kural'a teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
oyoyoyoy o kadar çok şey oldu ki yazmayalı...
mesela benim sevdiceğim uzun ve hummalı bir çalışmanın ardından süfer şahane bir başarı göstererek istediği master programına alındı.
tasarımcı manyak seni!
bi de öyle senin sayende senin sayende deyişi yok mu, hayır tabi yemek istio insan onu ama sanki beyni saatte 400 km hızla çalışıp yeni yeni fikirler bulan, yetenekle dolup taşan benim. sende o cevher olmasa neye yarar benim psikolojik becerilerim?
mesela benim sevdiceğim uzun ve hummalı bir çalışmanın ardından süfer şahane bir başarı göstererek istediği master programına alındı.
tasarımcı manyak seni!
bi de öyle senin sayende senin sayende deyişi yok mu, hayır tabi yemek istio insan onu ama sanki beyni saatte 400 km hızla çalışıp yeni yeni fikirler bulan, yetenekle dolup taşan benim. sende o cevher olmasa neye yarar benim psikolojik becerilerim?
Pazar, Temmuz 11, 2004
Pazar, Haziran 27, 2004
Salı, Haziran 22, 2004
Pazartesi, Haziran 14, 2004
Cuma, Haziran 11, 2004
bir insanın bir insanı sevmemesine saygı gösteririm. hatta anlayabilirim bile. ama bazı şeyleri anlayamıyorum işte. insanlara kızamamamın en büyük sebebi bir yerlerden edindiğim empati duygum biliyorum. kızgınlık duymamı engelliyor evet ama bu defa daha çok üzülüyorum.
en kötüsü kızamayıp, ama empati de kuramadan duruma üzülüp, anlayamadığım için kendime kızmak.
anlamadı kimse bişe ama olsun. ben kendime neden kızdığımı buldum.
en kötüsü kızamayıp, ama empati de kuramadan duruma üzülüp, anlayamadığım için kendime kızmak.
anlamadı kimse bişe ama olsun. ben kendime neden kızdığımı buldum.
kep töreni, mezuniyet yemeği. avşar bey de mezun oldular hayırlısıyla. içip yiyip sirtakiş yaparak kutladık mezuniyeti. bildiğimiz iki hareketi kombine ederek yaptığımız dansımızla pek çok kişinin dikkatini çektik ve sirtaki hocasının nerde öğrendiniz diye sormasına neden olduk. avşarı yunan sandılar hatta. güseldi eğlenceliydi. şimdi her yerim ağrıyo ama.
Çarşamba, Haziran 09, 2004
Pazartesi, Haziran 07, 2004
bi de alışveriş yabdım. biri seksapel öbürü normal ama güsel iki şey aldımç avşar a da çılgın bi gömlek aldık. lacivert böle. fıstık gibi oldu maşalla. son alır almaz cicilermisi giyip son derece şık bir çift olarak taksim semalarında boy gösterdik. pek sevimliydi. ayrıca lale ve onur çiftiyle oluşturduğumuz yüksek performanslı dedikodu quarteti takdire şayandı kanaatindeydim.
asıl bomba sevgili çağrı arkadaşımla sonunda gelebilen Harry Potter a gidişimizdi. Huşu içinde izledik filmi zaten. başlamasına kısa bir süre kaldığı vakit zaten yerimizde duramıyorduk. böle zıp zıp. çok heycannıydı. bu defa ki diğer ikisine göre çok daha başarılı olmuş kaanatimce. bizim ortak kanaatimiz yeni dumbledore un pek oturmadığı yönündeydi. zaten adama da uyuz oldum. dün bi röportaj vermiş işte orda, bana rol kim ne farketmez hebsini oynarım. dedi. şimdi buraya kadar normal ve takdir edilesi bir durum. ama oynayacağı karakterleri sadece iş olarak gördüğünü ve herhangi birini oynarken herhangi bir heyecan duymadığını söylemesi beni uyus etti. şekspir oyuncususun sen silkelen ve kendine gel hadi bakiim aaa!
dün truvaya gittim. zavallı hektorun başına gelenleri gördüğümde böle zırıl zırıl ağladım. bi de ilk yarının sonunda paris le dier yunanşı amcanın dövüşünü seyerdemedim ne yazık ki çünkü idrar kesem bana ufak bir oyun oynadı ve ben koşarak tuvalete gitmek durumunda kaldım. ama olsun.
ayrıca öyle ya da böyle orlando bloom un hastasıyım.
ayrıca öyle ya da böyle orlando bloom un hastasıyım.
karman çorman bir cumartesi günüydü. yoruldum ama çok da eğlendim. benim artık bi webcam ım ver hem. sevdiceğimin üstün yardımları ile bilgi yarışması galibi olduk süferdi. Tekne gezdik yemek yedik göbek attık. Ama en muhteşem görüntüler -ki hiç silinmiycekler kafamdan- avşarın şahsıma özel tek kişilik dans gösterisiydi. İyi dansettiğinden zaten haberdardım ama yani bu öte bişeydi. avşar dansetti ben ağzım bir karış açık, suratımda aptal bir mutluluk sırıtışı hayran hayran sevgilimi izledim. yani o ne koordinasyondur, o ne müziğe uygunluktur o ne rtim duygusudur o ne şukelalık, o ne seksapel, o ne lord of the danceliktir! avşar bey! burdan sizi açıklama yapmaya davet ediyorum.
ay bak içim bi hoş oldu gene dansı düşününce.
ay bak içim bi hoş oldu gene dansı düşününce.
Çarşamba, Mayıs 26, 2004
Çarşamba, Mayıs 19, 2004
Pazartesi, Mayıs 17, 2004
gözüm alerji oldu bide . ne fena üf. hava bi tuhaf. işteyim. pazartesi sendromuyum.
düm çağrı geldi, çok mutlu oldum. böle süfer kitap okuduk film serettik. böle ne biliim. çağrıyla beraberken ikimizinde böle rahat olabilmesini çok seivorum. ooooh geniş geniş böle. kitap okuyalım mı çağrı? ay eveett! ben ödev yabiim sen angel ı seret kuçuk kız. tamam :)
düm çağrı geldi, çok mutlu oldum. böle süfer kitap okuduk film serettik. böle ne biliim. çağrıyla beraberken ikimizinde böle rahat olabilmesini çok seivorum. ooooh geniş geniş böle. kitap okuyalım mı çağrı? ay eveett! ben ödev yabiim sen angel ı seret kuçuk kız. tamam :)
Cuma, Mayıs 14, 2004
Pazartesi, Mayıs 10, 2004
Pazar, Mayıs 09, 2004
canım blogum,
seni son zamanlarda ihmal ettim biliyorum. oysa sen her canım sıkıldığında, daraldığımda, mutsuz ya da mutlu olduğumda , kendimi yalnız hissettiğimde, kimsenin beni anlamadığını düşündüğümde burada beni bekliyordun. ama işte ben çok yoğuındum, bi de aklımı çelmişti diğer aktiviteler. özür dilerim. lütfen beni affet sevgili blogum, geçen yılbaşında seni banma hediye ettiler ben ne kadar mutlu oldum bilio musun canım blogum? Bi de o zamandan bu zaman zaman nasıl gçeti anlamadım canım blogum benim, atlatması çok zor gelen bir sürü şey oldu aralıktan beri. üzüldüm ben çok. gene üzülmekten çok korkuyorum çok. bengi amerikaya gidiyor sevgili blog, ben onu çok özliycem ama onun için çok da mutluyum. ani bööle tuhaf bi his, özliyceeni bilmek ama sebebinden mutlu olmak. bilmiorum lki canım blog bu hayat kimi nereye savuracak. ben sadece herkes olması gereken, onu mutlu edecek yere hgitsin istiorum. eğer biri dünyanın öbür ucunda mutlu olacaksa oraya gitsin. sevmek böle bişe sonuçta. o mutlusa be de mutluuym. benim şehirmde mutsuz olmasından sa başka şehirde mutlu olsun.
seni son zamanlarda ihmal ettim biliyorum. oysa sen her canım sıkıldığında, daraldığımda, mutsuz ya da mutlu olduğumda , kendimi yalnız hissettiğimde, kimsenin beni anlamadığını düşündüğümde burada beni bekliyordun. ama işte ben çok yoğuındum, bi de aklımı çelmişti diğer aktiviteler. özür dilerim. lütfen beni affet sevgili blogum, geçen yılbaşında seni banma hediye ettiler ben ne kadar mutlu oldum bilio musun canım blogum? Bi de o zamandan bu zaman zaman nasıl gçeti anlamadım canım blogum benim, atlatması çok zor gelen bir sürü şey oldu aralıktan beri. üzüldüm ben çok. gene üzülmekten çok korkuyorum çok. bengi amerikaya gidiyor sevgili blog, ben onu çok özliycem ama onun için çok da mutluyum. ani bööle tuhaf bi his, özliyceeni bilmek ama sebebinden mutlu olmak. bilmiorum lki canım blog bu hayat kimi nereye savuracak. ben sadece herkes olması gereken, onu mutlu edecek yere hgitsin istiorum. eğer biri dünyanın öbür ucunda mutlu olacaksa oraya gitsin. sevmek böle bişe sonuçta. o mutlusa be de mutluuym. benim şehirmde mutsuz olmasından sa başka şehirde mutlu olsun.
Pazartesi, Mayıs 03, 2004
Cuma, Nisan 30, 2004
ne kadar zor bi hafta geçirmiş olursanız olun, bir gece önce ne kadar daralmış, ne kadar az uyumuş ve oranız buranız ne kadar çok ağrışımış olursa olsun, sabah kalkıp ofisi açmak için evden çıktığınızda gün size ne kadar uzun görünürse görünseün, köşe başında elinde bir demet karanfille sizi bekliyorsa sevgiliniz, sadece kötü bir gün geçirmek gibi bir olasılık ortadan kalkmakla kalmaz, dünya da sizin olur.
ben bu gün bunu gördüm.
ben bu gün bunu gördüm.
Pazartesi, Nisan 26, 2004
önce süper giyinip markize gittik. ben çarliston elbise giydim dikişli çorap dönemsel ayakkabı tüllü şapka dantel eldiven ve dönemsel çantaylaydım. avşar da kostüm kravattı ve fötr şapkası vardı. markize gittik ve orada çay saati menüsü ısmarladık ki muhteşemdi kendisi. arından crr de greta garbonun muhteşem güzelliğini borusan oda orkestrası eşliğinde dinledik. süfer uymuluyduk ortama. öyle güzel bi geceydi ki anlatmakla bitmez. siz özeti bilin yeter.
Salı, Nisan 13, 2004
Pazartesi, Nisan 05, 2004
Cuma, Nisan 02, 2004
Çarşamba, Mart 31, 2004
Salı, Mart 30, 2004
bi de işte zaman zaman atağa geren içimdeki korku kızgınlık ve kendine yüklenme karışımı ağızımda kötü bir tat bırakan ama gitmemek için elinden geleni de yapan o his var ki... o geldiğinde ne yapacağımı pek bilemiyorum. yine her şey ter gidecek diye korkuyorum. çok istiyorum. bunun için çok çalıştım. bekledim. başka fırsatları teptim. ve şimdi pişman olmaktan korkuyorum. çok az pişmanlığım var benim.
Pazartesi, Mart 29, 2004
Cuma, Mart 26, 2004
Çarşamba, Mart 24, 2004
Pazar, Mart 21, 2004
ayrıca çok sefgili murat boduroğlu bey kardeşimizi ve tuuuuçe sayko hemşiremizi gecenin sarhoşları ilan ediorum ben burdan, birisi (bkz. bodur) gece eve nası döndüğünü hatırlamıo, diğerininse son olarak sürekli ı cümleyi -gerek yok ben tek başıma eve gidebilirim- söyleyerek taksime meydanına doğru uzaklaştığı biliniyor. allahtan sağ salim evlerine vardılar her ikiside.
özet olarak ey okur süfer bi parti gelen herkes eğlendi çok sevindi. ayrıca sefgili ördek bey kardeşim de gerek danslarıyla gerekse şahsıma özel yorumlarıyla olsun gözlerimde yaşlar dudağımda bir minik tebessüm belirmesine sebep oldu. buradan ben gelen herkese teşekkür edior, gelmeyennere de çatlayında patlayın, biz süfer eğlendik diorum!
ayrıca danslarıyla yıldızlaşan diğer zatı şahanelerede burdan sizin önünüzde hürmetlerimi sunmak istiyorum:
muhteşem rock'n roll danslarıyla eser ve nil
bana klub havası koymaz ben seksi ve romantik dansederim tavırlarıyla afşin ve arzu
her erkeğin rüyası zetina dikiş makinası danslarıyla bengi ve ben
dans da yaparım kariyerde dansıyla itü elektirik grubu
bollywoodmusun mübarek gel hint dansını bizde seyret danslarıyla lale ve duygu
zara yaktı canımı dans aldı aklımı dansıyla tuuuçe sayko
üsküdar amerikanın gülleriyis dansın pirleriyiz danslarıyla yase, sumru ve nil üçlüsü
jean claude van damma dansıyla anıl erkek
hokkabazım ezelden gönlüm geçmes güselden dansıyla sezgi süferşahene
ve alkolum geldi bana dans ederim kıyasıya dansıyla murat boduroğlu
muhteşem rock'n roll danslarıyla eser ve nil
bana klub havası koymaz ben seksi ve romantik dansederim tavırlarıyla afşin ve arzu
her erkeğin rüyası zetina dikiş makinası danslarıyla bengi ve ben
dans da yaparım kariyerde dansıyla itü elektirik grubu
bollywoodmusun mübarek gel hint dansını bizde seyret danslarıyla lale ve duygu
zara yaktı canımı dans aldı aklımı dansıyla tuuuçe sayko
üsküdar amerikanın gülleriyis dansın pirleriyiz danslarıyla yase, sumru ve nil üçlüsü
jean claude van damma dansıyla anıl erkek
hokkabazım ezelden gönlüm geçmes güselden dansıyla sezgi süferşahene
ve alkolum geldi bana dans ederim kıyasıya dansıyla murat boduroğlu
avşar ayrıca yastık göt göbek yabarak kendine süferdiiiii. zaten muhteşem danslarıyla yıldızlaşıp farklı partilere konuk dansçı olarak katılması için teklifler aldı. bi de bi de işte herkesler gelip bana süfer bi parti oldu çok eelendik muhteşemdi ne zamandır bööle elenmemiştik dediler bende böle çok mutlu oldum çünkü doom günüm için en çok istediim şey herkesin eğlenmesiydi. böle süfer di bööle yani çokkk süferdi!!! gelmeyenler utansın diorum ben burdan!
dün gece hayatımın en muhteşem partisi verildi bendeniz için, kendimle mi gurur duyiim yoksa sefgilim ve arkadaşlarımla mı bilemez oldum. Gecenin yıldızı kuşkusuz ki avşardı! ama parti başlı başına bir olay oldu. ben şeytan olmuştum zaten ama bir anda etrafımı palyaçoların saracağını hiç beklemiyordum. gecenin muhteşem palyaçoları, başta süfer palyaço avşar olmak üzere, sezgi, yasemin, elif ve beng bengi ye hayranlıklarımı ve teşekkürlerimi bir borç bilirim! o kadar çok dansettim ve eğlendim ki. bin bir yerden bin bir arkadaşım geldi. süfer hediyelerim oldu. ama parti aahhh o parti! bitmeseydi keşke hiç. gece rüyamda zaten açık havada bi sürü palyaço ile dansederken gördüm zaten kendimi.
Cuma, Mart 19, 2004
Çarşamba, Mart 17, 2004
zaman geçmiyor. saat ilerlemiyor ve ben darallardan daral beğenerek oturduğum yerde paranoyadan paranoyaya koşuyorum. varoluşuma dair sorularım var ve ben cevaplarını bulabilecek güçte hissetmiyorum. iyiymişim gibi aslında. ama sanki biraz düşününce değilmişim sanki aslında. bir iki gün öncesine kadar içimde patlayan o derin enerjinin ve olumlu hayata bakışının yerini bir anda başka bir şey aldı sanki ve ben ne olduğunu bilemediğim için o şeyin sıkıyor beni. böle bişe işte.
sıkılmanın üst bir seviyesindeyim. içimde derin bir sıkıntı var ve çıkışını ya da sebebini göremiyorum durduğum yerden. kendimi zaman zaman her şeyden izole edilmiş ve bir çemberin içine hapsedilmiş hissediyorum. hiç kimseyle aynı dili konuşamıyormuşum gibi. kime derdimi anlatsam başka şey anlayacak gibi. şok öncesi çarşaflarla sarılıp bağlanmış gibi. olsa da bitse bu şok. çarşaflardan kurtulup rahat rahat nefes alabilsem.
Pazartesi, Mart 15, 2004
Çarşamba, Mart 10, 2004
Your Existing Situation
Readily participates in things that provide excitement or stimulation. Wants to feel exhilarated.
Your Stress Sources
Has an unsatisfied need to ally herself with others whose standards are as high as her own, and to stand out from the herd. Her control of her sensual instincts restricts her ability to give herself, but the resulting isolation leads to the urge to surrender and allow herself to merge with another. This disturbs her. as such instincts are regarded as weaknesses to be overcome; she feels that only by continued self-restraint can she hope to maintain her attitude of individual superiority. Wants to be loved or admired for herself alone; needs attention, recognition, and the esteem of others.
Your Restrained Characteristics
Exacting in her emotional demands, especially during moments of intimacy leaving her frustrated in her desire for a perfect union.
Feels that things stand in her way, that circumstances are forcing her to compromise and forgo some pleasures for the time being.
Your Desired Objective
Seeks the determination and elasticity of will necessary to establish herself and to make herself independent despite the difficulties of her situation. Wants to overcome opposition and achieve recognition.
Your Actual Problem
Afraid that she may be prevented from achieving the things she wants and therefore demands that others should recognize her right to them.
Your Actual Problem #2
Needs to be valued and respected as an exceptional individual, in order to increase her self-esteem and her feeling of personal worth. Resists mediocrity and sets herself high standards.
Readily participates in things that provide excitement or stimulation. Wants to feel exhilarated.
Your Stress Sources
Has an unsatisfied need to ally herself with others whose standards are as high as her own, and to stand out from the herd. Her control of her sensual instincts restricts her ability to give herself, but the resulting isolation leads to the urge to surrender and allow herself to merge with another. This disturbs her. as such instincts are regarded as weaknesses to be overcome; she feels that only by continued self-restraint can she hope to maintain her attitude of individual superiority. Wants to be loved or admired for herself alone; needs attention, recognition, and the esteem of others.
Your Restrained Characteristics
Exacting in her emotional demands, especially during moments of intimacy leaving her frustrated in her desire for a perfect union.
Feels that things stand in her way, that circumstances are forcing her to compromise and forgo some pleasures for the time being.
Your Desired Objective
Seeks the determination and elasticity of will necessary to establish herself and to make herself independent despite the difficulties of her situation. Wants to overcome opposition and achieve recognition.
Your Actual Problem
Afraid that she may be prevented from achieving the things she wants and therefore demands that others should recognize her right to them.
Your Actual Problem #2
Needs to be valued and respected as an exceptional individual, in order to increase her self-esteem and her feeling of personal worth. Resists mediocrity and sets herself high standards.
Pazartesi, Mart 08, 2004
uzun zamandır yüzüne hasret kaldıımız gökçe hanımla bu gün nihayetinde görüşebildik. kendisi atasözü dağarcığımıza kendi ürünü olan nadide bir deyiş katmakla kalmayıp günümüzü de aydınlatamyı bildler. aşşada yer alacak olan iş bu atasözü gökçe hanıma bizzat ve alenen ait olmakta olup kullanımı pek tabiy serbesttir:
ağzınla içersen g.tünden çıkar, g.tünle içersen ağzından.
ağzınla içersen g.tünden çıkar, g.tünle içersen ağzından.
Cuma, Mart 05, 2004
dengesiz ruh hallerim beni canımdan bezdirdi dün irfan abinin kızı için büyük sulçuklu devleti ödevi yaparken tuğrul ve çağrı beylerin babaları mikailin onlar çocukken ölmesi ve onnarı büük babalarının yetiştirmesi, ardından onunda esir alınıp öldürülmesi aralarındaki derin kardeşlik bağı beni çok etkiledi, bi ara alenen gözlerim doldu yuh yani.
kahvemin sürekli aynı çok sıcaklık derecesinde olmasından hoşlanmazken ve onu ancak bi gıdım soğuduktan sonra içebilirken, kahvemi belli bir sıcaklık derecesinin altına düştüğü noktada içememekteyim. kahve içme hızımla oynayarak yaptığım çeşitli soğuma hızı yakalama deneylerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından - ki bu başarızlığın sebepleri daha sonra "işe dalmak ve kitaba dalmak- kahveniz bu kadar ihmal edilmeyi hakketti mi? isimli kitabımda incelenecektir- kendime kahveyi sıcak tutan termos- bardaklardan edinmeye karar verdim. fekat kafamı kurcalayan, kahveyi ilk hazırladığım haliyle deil azcık soğuduktan sonra içme ihtiyacımın bu duruma çomak sokması. şu durumda o zaman yapılacak tek şey azıcık soğuduktan sonra denen ısı miktarının ne kadar olduğunu öğrenmek, ve ardından sonra suyu o dereceye kadar ısıtıp sona hemen termos bardağa boca etmek. ne yazık ki başka çözüm göremiyorum. yaşasın dünya barışı, yaşasın son damlasına kadar zevkle içilen kahveler!
havanın yampiri olması son zamanlarda hafta sonuna has sıradan bir özellik haline gelmiş olsa da, yine de dünkü kar yağışının devam etmiyor oluşu, kalbimde temiz bir dünyaya açılan rengarenk bir pencere açmadıda ne yaptı dersiniz sayın seyirciler? nemli havanın bir türlü yurdum semalarıı terkeylemeyişi sebebiyetiyle her gün ağrıyan eklemlerime bir yenisi eklenirken, buna rağme inatla kendisini oradan oraya atan bendeniz romatizmal insan olduğu artık tıp çevrelerince de kabul görmüş şahsına münhasır bayılgan kişilik, inatla gezmekte, tozmakta, ve hatta çalışmakta ve somurtmaktayım. bütün bunların sebebini tek bir olayda aramak yanlış olacağı gibi zaman zaman adı lazım olmayan bazı totoriter figürlerin yarattığı pek çok olayda aranmasına kimsenin ağzını açıp da bir şey demeyeceği ortadır. hal böyleyken sitemeter ın 7000 e beş kala olması gururumu okşadığı kadar hasta ruhumdan dökülen savsak sayıklamaları okuyan bu kadar çok insan olduğunu bilmek omurgamın paranoyal bölgesinde binbir çeşit ürpertiye sebep olmaktadır. veleddallin amin.
Pazartesi, Mart 01, 2004
değişimler korkutucu olsa da bazen bir sürecin bitip yenisinin başlaması, hayatını kökten değiştireceğini bilmene rağmen, tuhaf bir heyecan ve istek uyandırıyor. ne olacak bilmiyorumç gidip öğreneceğim. ama daha gitmek için bir bir değişime girmem gerektiğini bilmek, büyük ipuçlaır vermiyor değil. tuhaf bir durum işte.
Cuma, Şubat 27, 2004
Çarşamba, Şubat 25, 2004
dayanma noktamın tek bir kelimeyle kırılıp darmadağın olabildiği günler var. taksi durağının öküzlüğüyle, fareli kutuyu kaybetmemle, ya da okuduğum bir kaç cümleyle yerle yeksan olabildiğim günler. eskiden inandığım ve güvendiğim şeylerin artık bu iki kelimenin yakınından bile geçmior olması ne kadar acıç.
Pazar, Şubat 22, 2004
Çarşamba, Şubat 04, 2004
Unutulmuş bir gece de unutulamayan anılar, uykusuzluğumun ağırlığıyla birleşip başımı döndürüyor.
Bir insanı diğerlerinen farklı kılan, o kişinin dünyayı algılayış biçimi olduğu kadar, algıladığı yaşantıları beyninin kıvrımlarına nasıl yazdığı ve günün birinde kumların arasında parlayan ufak bir taşla yeniden karşılaştığında o aynı yaşantıları hangi biçimlerde geri çağırmayı seçtiği değil mi? Öyleyse neden bu bizi biz yapan anılara düşmalığımız? Unutmak, bir daha anımsamamak, yaşanmamış var saymak için bu bitmek bilmez çabalamamız neden? Neden varoluşumuzun hamurunu bir arada tutan anılarımızla kanlı bıçaklıyız?
Gitmek istemediğim köşeleri var bu şehrin, içinde nefes alan insanlar bir zamanlar canımı yaktıkları için bir daha asla duvarlarına bakmak istemediğim odalar var. Duymak istemediğim uyku nefesleri var. Gözümde canlandırmaktan kaçındığım bakışlar, tenimde izi kalmış dokunuşlar var. Geride kalsın diye elimden geleni yaptığım dostlar var, ki o dostlar bir zamanlar gerçekliyorlardı beni.
Acılarımız öğretmiyor mu oysa bize yaşamı? Onlarla büyüp, onlarla görmüyor muyuz içimizdeki dehlizleri? Acı çektiğimiz kadar insan değil miyiz? Duyarlılığımız bizi bilgeliğe götüren yolun ilk basamağı değil mi? Acılarımız... Anılarımıza sıkı sıkıya bağladığımız acılarımız...
Unutmak istediğim pek çok yaşantım var içimde gizli gizli kanayan. Pek çok an, derin yaralar açan. Beklenmedik bir anda havadaki bir kokuyla, telefonun bir çalışıyla uyanan, sonra günler ve geceler boyu peşimi bırakmayan anılar. Unutmak istediğim yüzler, geceler, yürüyüşler, bekleyişler, uyanışlar var. Unutmak istediğim gülümsemeler, iç çekişler, kucaklaşmalar, vedalar ve kavuşmalar var. Unutmak istediğim bir başka ben var içimde.
Unutulamayan bir gece. Unutulmuş anılar. Hatırlamak istediğim her şey dağılıp parçalanıyor beynimde. Hatırlamak istediğim her şey unufak oluyor ve hepsi unutmak istediklerime bırakıyorlar yerlerini. O yüzden her şeyi silmek istiyorum bu gece. Her şeyi unutmak istiyorum. Adımı, nereden gelip nereye gittiğimi, en sevdiğim şarkının sözlerini, kahveyi nasıl sevdiğimi. Unutmak istiyorum. Her şey uçsun gitsin geride sadece boş teneke bir kutu kalsın istiyorum. Her gördüğüm insana ilk defa görüyormuş gibi bakmak, duyduğum hiç bir sesi ve şarkıyı anımsamamak istiyorum. Yüzüme bir yabancıya aitmiş gibi bakmak, derinliklerimi ve sığlıklarımı bilmemek istiyorum. Zaaflarım ve güçlü yanlarım kalın bir sis perdesinin arkasında kaybolsun ve geçmişi ya da geleceği olmayan, sabit, belirsiz, şekilsiz bir insan olayım istiyorum. Acılar ve mutluluklar birbirine girsin ve artık bana ait olmayan bir hayatta, bir yabancı gibi suskun ve sade varolayım istiyorum.
Bir insanı diğerlerinen farklı kılan, o kişinin dünyayı algılayış biçimi olduğu kadar, algıladığı yaşantıları beyninin kıvrımlarına nasıl yazdığı ve günün birinde kumların arasında parlayan ufak bir taşla yeniden karşılaştığında o aynı yaşantıları hangi biçimlerde geri çağırmayı seçtiği değil mi? Öyleyse neden bu bizi biz yapan anılara düşmalığımız? Unutmak, bir daha anımsamamak, yaşanmamış var saymak için bu bitmek bilmez çabalamamız neden? Neden varoluşumuzun hamurunu bir arada tutan anılarımızla kanlı bıçaklıyız?
Gitmek istemediğim köşeleri var bu şehrin, içinde nefes alan insanlar bir zamanlar canımı yaktıkları için bir daha asla duvarlarına bakmak istemediğim odalar var. Duymak istemediğim uyku nefesleri var. Gözümde canlandırmaktan kaçındığım bakışlar, tenimde izi kalmış dokunuşlar var. Geride kalsın diye elimden geleni yaptığım dostlar var, ki o dostlar bir zamanlar gerçekliyorlardı beni.
Acılarımız öğretmiyor mu oysa bize yaşamı? Onlarla büyüp, onlarla görmüyor muyuz içimizdeki dehlizleri? Acı çektiğimiz kadar insan değil miyiz? Duyarlılığımız bizi bilgeliğe götüren yolun ilk basamağı değil mi? Acılarımız... Anılarımıza sıkı sıkıya bağladığımız acılarımız...
Unutmak istediğim pek çok yaşantım var içimde gizli gizli kanayan. Pek çok an, derin yaralar açan. Beklenmedik bir anda havadaki bir kokuyla, telefonun bir çalışıyla uyanan, sonra günler ve geceler boyu peşimi bırakmayan anılar. Unutmak istediğim yüzler, geceler, yürüyüşler, bekleyişler, uyanışlar var. Unutmak istediğim gülümsemeler, iç çekişler, kucaklaşmalar, vedalar ve kavuşmalar var. Unutmak istediğim bir başka ben var içimde.
Unutulamayan bir gece. Unutulmuş anılar. Hatırlamak istediğim her şey dağılıp parçalanıyor beynimde. Hatırlamak istediğim her şey unufak oluyor ve hepsi unutmak istediklerime bırakıyorlar yerlerini. O yüzden her şeyi silmek istiyorum bu gece. Her şeyi unutmak istiyorum. Adımı, nereden gelip nereye gittiğimi, en sevdiğim şarkının sözlerini, kahveyi nasıl sevdiğimi. Unutmak istiyorum. Her şey uçsun gitsin geride sadece boş teneke bir kutu kalsın istiyorum. Her gördüğüm insana ilk defa görüyormuş gibi bakmak, duyduğum hiç bir sesi ve şarkıyı anımsamamak istiyorum. Yüzüme bir yabancıya aitmiş gibi bakmak, derinliklerimi ve sığlıklarımı bilmemek istiyorum. Zaaflarım ve güçlü yanlarım kalın bir sis perdesinin arkasında kaybolsun ve geçmişi ya da geleceği olmayan, sabit, belirsiz, şekilsiz bir insan olayım istiyorum. Acılar ve mutluluklar birbirine girsin ve artık bana ait olmayan bir hayatta, bir yabancı gibi suskun ve sade varolayım istiyorum.
Pazartesi, Ocak 26, 2004
evet, belki sevgilimle buluşamamış olabilirim ama ofiste şarap açıp şarap içitk öğlen mesai saatlari içersinde. güsel geldi şimdi ne yalan söyliim. lucky alıcam şimdi, çıkıp. sonra gidicem gloria'ya kitap kahve. keyif işte. oh. zaten buydu plandığım şey. ama bi a heyecanlandım işte. heyecanlanmamak lazım şu hayatta. skain olucaksın ki üzülmiyesin.
Cuma, Ocak 23, 2004
sabah uzun çabalar, ve çeşitli badireler atlarak işe gitmeyi başardım. sevdiceğimle konuşup, bu havada hala dışarlarda ne yabıosun seeeen fırçasını yiyip ardından mutlu mesut konuşunca biras kendime geldim elbette. sonraki kahve-makarna-türk filmi-evde tekbaşına-dondurma maratonu, dondurma almaya giderken bengiyle girdiğim gülme krizi, dönüşte benim -allahtan ki yumuşak karlara- pof diye düşüşüm, saçmalamak, kar sapıtkanlığı ve benzeri ruh halleriyle dolu eğlenceli bi gündü. benginin yatağa dönüştürülmüş ikili koltuğunda yayarak ve hemen hemen her şeye gülerek huzur ve neşe dolduk. ayrıca yani süfer işte bu kadar. süfer.
Salı, Ocak 20, 2004
Pazartesi, Ocak 12, 2004
farklı ve sıradanın dışında bir insan olmanın, belki biraz kendini beğenmişlik ama evet inatla böyle tabir ediyorum kendimi ben, kendimin ve insanlarımın, o üzerlerine titrediğim ve sevdiğim insanlarımın, hayatlarını, hayatlarımızı güzelleştirmesi gerekmiyor muydu? daha güzel daha rahat ve daha sakin bir hayat vermesi gerekmiyor muydu hepimize? Öyleyse neden böyle yapışkan bir tortu, çıkmayan bir is kokusu, ağır ve pis kokan bir çamur tabakası giib kaplıyorum insanların hayatını? neden vermek istediklerimin tam tersi hep verebildiğim şeyler? neden olmak için çaba sarfettiğim insanın yakınında bile değilim? taşıdıkça ağırlaşan ve anlamsız noktalarda her şeyi değiştirme konusunda istenmeyen bir değiştirme gücüne sahip tek yüzük gibiyim. sadece ateşe atılınca mı yok edilebilirim?
anlamsız rüyalar, gerginliğin nerden veya hangi parçamdan kaynaklandığını bilemediğim geceler, aniden değişen ruh halleri, ufacık aksilikleri kaldıramayan halet-i ruhiyeler. beklenmedik sinir boşalmaları, durmayan yağmur. sakin kalma isteği, sakin kalma çabası ama başaramama kızgınlığı. belirsizliğin ağırlığı, belirsizliğin karanlığı, belirsizliği delme çabalarının anlamsızlığı farkedince belirsizliğin için boğulmama çabaları. inanma isteği, inanma çabası ama başaramayınca yıkıntıların arasında yolunu bulma çabası. belki her şey daha kolay ve daha güzel olabilirdi eğer ben başka bir insan olsaydım. ama değilim ne yazık ki. ve bu sadece benim ve etrafımdakilerin hayatlarını daha zor hale getiriyor. başka hiç bir işe yaramıyor.
Perşembe, Ocak 08, 2004
Cumartesi, Ocak 03, 2004
Avşar bana yılbaşında çok değerli bir hediye verdi. Hediye, verdiği emeğin, harcadığı zamanın ve beni düşünmesinin dışında sonraki etkileri sebebiyle de inanılmaz değerlendi. Bana son iki yılımı gözden geçirme imkanı veren, ne kadar değiştiğimi, her şeyin ne kadar farklılışatığını, hangi hatalara sürekli takılıp, hangi manasız bunalımlarımdan bir türlü vazgeçemediğimi ve bütün bunların yanısıra aslında hayatımın nasıl da daha iyiye doğru gittiğini, sandığım gibi yerimde saymadığımı ve daha kötüsü geriye doğru gitmediğimi gösteren bir hediye.
Çok teşekkür ederim. Seni seviyorum.
Çok teşekkür ederim. Seni seviyorum.
Perşembe, Ocak 01, 2004
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)