Perşembe, Ekim 19, 2006

kalem

bu gün çok şahane bir kalem aldım. eski rotringlerden bulabilir miyim diye bakıyordum. hani şimdikiler gibi olan ama ince olanlardan. lisedeyken okulun karşısında baturay diye bir kırtasiye vardı. o zamanlar rotringlerin hepsi bordoydu ve inceydi üstelik bir de benim için çok pahalıydı. o baturay kırtasiyeye gider rotringleri severdim. ne güzel kalemlerdi onlar ya. zaten o kırtasiye de acayip güzel kalemler olurdu. sonra ortaokuldan liseye geçtiğimizde rotringlerin beyazı ve siyahı da çıktı belcağızında kırmızı bir kemerle. alman okulundayız da aaa bak rot - ring koymuşlar hımmm yapmıştık. neyse. bu gün o kalemlerden aramaya gittim. bordo iddiasında değildim, beyaz ya da siyah da bulsam ya da daha sonra piyasaya çıkartılan ince ama renkli olanlardan da bulsam olurdu. amma velakin piyasayı ele geçiren tombul rotringler yüzünden bu mümkün olmadı. sonra kırtasiyeci adam - taksim sıraselvilerde alman hastanesine gitmeden sağda, pera güzel sanatlar akademisinin orda bodrumda küçük tozlu bi yer - bana bak ama ben de ne var dedi. pentelin şu an piyasada bulunmayan rotring benzeri muhteşem kalemlerinden birisi vardı elinde. siyahından ben de vardı ve adam ben de bordosu da var dedi. o anda parasızlığım bütçe planlama sorunlarım falan hepsi gözümden silindi. kalemi elime aldım. ufak bir parça kağıda bir çizik attım. benim olmalıydı. ve oldu da. sonra kırtasiyeci abiyle -abi oldu dikkatinizi çekerim - uçlu kalemlerin sırlarla dolu dünyası üzerine bir sohbete daldık. abi tam bi kalem manyağıydı - kırtasiyeci de gitti baştan abi o artık - bana kardeşim de kalem delisi benim gibi aman gelirse falan sakın bu kalemi sana bu fiyata sattığımı söyleme dedi. deli misin abi söyler miyim der gibi başımı salladım. ve sonra çantamda kalem ellerimde bir kamaşma ve cebimde beş kuruş parayla kendimi sokağa attım.

1 yorum:

sezgihan dedi ki...

çok güzel bir yazı.çok beğendim.kitaplığımın üzerindeki ceviz ağacından yapılmış oymalarla süslenmiş kahverengi bir kutunun içinde lisede kullandığım kalemimin olduğunu hatırladım birden.fakat o kalemi saklamamın ve korumamın asıl nedeni şuan bütün hayatımın gidişatını belirleyen tarih yazılısından çektiğim kopya ile okulu bitirebilmemin anısınadır.tarih dersine cengiz kızılkayalar isminde bir baş belası giriyordu.son dönemim,o zamanlar kredili sistem vardı.o dersten mutlaka geçmeliydim yoksa bir dönem daha okula gitmem gerekecekti.daha dersin ilk günün de hoca beni sınıftan atmak istedi.tabi çıkmadım.acayipte hırs yaptım.allahın belası, okulun yarısını kırdı geçirdi.acımasız manyağın biriydi ve benim durumum herkesin durumundan farklıydı.çünkü benim tekrar dersim,zorunlu ders olduğu için geçmeliydim.dersten kalanlar ve tekrar şansı olanlar yaz okulunda tekrar dersi alacak geçenlerin okulu bitecek geçemeyenler bir dahaki döneme kalacaktı.
tarih dersinden hep nefret ettim o adam yüzünden.dersler başladı,adam her gün defter kontrolü ödev kontrolü yapardı.her gün sözlü,kırdı geçirdi milleti.nedense beni sınıftan atmak istediğinde ona karşı koymam bağırıp çağırmam ondan da tarih dersinden de nefret ettiğimi söylemem ve ne olursa olsun bu dersten geçeceğimi ona söylemem den etkilenmiş olmalı ki beni hiç sözlüye kaldırmadı.ilk yazılı sonderece kazık olmasına rağmen fena not almamıştım,yüz üzerinden kırkbeş,geçer.fakat ikinci ve üçüncü yaılılar çok kritik bir duruma girmişti.bütün işi gücü bırakıp ağlaya ağlaya o allahın belası kitabı ve defterdeki notlarımı okudum durdum.ikinci yazılıdan otuzbeş aldım ve bütün direncim kırılmaya başladı.tekrar birşeyler yapabilirim havasıyla girmeye devam ettim derslere,üçüncü yazılı beni bunalıma soktu.yazılı günü kalbim adete midemde atıyordu.gece uyumadım ve kendime kopya hazırladım ama hazırladığım kopyalardan hiç umudum yoktu.adam soruları yedi sekiz gruba ayırıyor her grupta on soru oluyordu.bana gelecek grubun soruların cevaplarını tutturma ihtimalim çok az olmasına rağmen kendime on cevaplık bir kopya kağıdı grubu hazıladım ve üç -dört- üç donattım ceplerimi.
yazılı kağıtları dağıtılmaya başladığında heyecandan ellerim tiremeye başladı,sıfır beş, bordo renkli
kalemimin etrefına, elimdeki teri emmesi için uğurlu renklerimden yün iplikler sarmıştım.kağıtlar ters olarak dağıtıldı ve hep beraber kağıtları çevirip yazılıya başladık.daha ilk sorunun cevabının iç cebimde olduğunu gördüm.ama bir türlü heyecandan kağıdı çıkarıp planladığım şekilde okuyup kağıda cevapları geçiremiyordum.tam elimi cebime atıyorum,çekiyorum,yakalınırsam herşey biter,en sonun da kağıdı çıkarıp yazılı kağıdının altına koydum.rotringim heyecandan zikzaklar çizmeye başladı.ilk soru cepte.sonra diğer sorulara baktım.aman allahım yedi soru bende var.soruların bir kaçını hatırladığım için onları riske atmadan yazdım.ama emin olamadım.bunalımlara girmeye başladım.millet boş kağıdını verip çıkmaya başlayıp sınıf mevcudu azalmaya başlayınca benim kopya çekebilme ihtimalimin riske girdiğini düşündüm ve artık ne olacaksa olsun diyerek teker teker kağıtları çıkardım.tıkır tıkır yazmaya başladım.her cevaptan sonra daha bir gevşeme daha bir rahatlık olmaya başladı.ve soruların yedisini kopyadan yarım yamalakta olsa yaptım.
son yazılılar okunmayacak not ortalamaları aşağı kapıya asılacak deyip çekip gitti.
o dönm o dersten geçen altı kişiden biride bendim hem de kılpayı.ve o dönem okulum bitti.o yazılıda
kullandığım bordo renkli rotringimi hiç unutmadım.hala üzerine sardığım ipleriyle beraber,elimin teriyle,kiriyle öylece duruyor.o benim,hayatımın en önemli kavşağında en sadık yoldaşımdı.selam olsun ona.