Perşembe, Temmuz 31, 2003
ayrıca seneler sonra anto dedeyle tanıştım ve gerçekten hayalini kurduğum gibi biriydi. hatta ilk şampanyamı onların balkon-bahçe- teras karışımı yerlerinde marsilye tarzı bir yemek takımının beyaz ve çiçekli minderli sandalyelerinde otururken çilek eşliğinde içtim. sonra yüzümü buruştunca bana şam fıstıklı dondurma vermişti. onu da ilk defa yemiştim ve çok sevmiştim.
herneyse
bide aynı yokuşun başında bir sokak tezgahı olan -hemen hsbcnin yanında- bir adam var. süfer meyvalar satıo hep. çilek varken en güzel çilek onundu, şimdi en güsel şeftaliyi o satıo. yaşlıca bi adam. saçları beyaz ve ortası dökülmüş. hafif siyah teller var şakaklarından geriye doğru. eskiden öğretmen ya da devlet memuruymuş başka bir türlüsünden gibi bir hali var. adamın benim için ayırt edici özelliğiyse çocukluğumdan bir karaketere benzemesi, ki o kişi de anto dede.
anto dede amcamım karısı florence yengemin babası. tanışmadan önce fotoğraflarından ve fransaya gidip bi süre amcamda kalan abimin anlattıklarından biliyordum ve inanılmaz sevimli çok süfer bi insan olduğuna inanıyordum. ilkokuldaydım ve anto dede benim içim hayalini kurduğum dede figürüydü. eğlenceli, ilgili, şakacı sıcak süfer biri -üstelik kendi torunu olmayan çocuklara bile öyle davranan biri. işte bu şeftalici amca da aynı anto dedeye benzio ve ben sırf bu yüzden diğer yerlerden daha pahalı olmasına aldırmadan meyvalarımı ondan alıyorum.
bide aynı yokuşun başında bir sokak tezgahı olan -hemen hsbcnin yanında- bir adam var. süfer meyvalar satıo hep. çilek varken en güzel çilek onundu, şimdi en güsel şeftaliyi o satıo. yaşlıca bi adam. saçları beyaz ve ortası dökülmüş. hafif siyah teller var şakaklarından geriye doğru. eskiden öğretmen ya da devlet memuruymuş başka bir türlüsünden gibi bir hali var. adamın benim için ayırt edici özelliğiyse çocukluğumdan bir karaketere benzemesi, ki o kişi de anto dede.
anto dede amcamım karısı florence yengemin babası. tanışmadan önce fotoğraflarından ve fransaya gidip bi süre amcamda kalan abimin anlattıklarından biliyordum ve inanılmaz sevimli çok süfer bi insan olduğuna inanıyordum. ilkokuldaydım ve anto dede benim içim hayalini kurduğum dede figürüydü. eğlenceli, ilgili, şakacı sıcak süfer biri -üstelik kendi torunu olmayan çocuklara bile öyle davranan biri. işte bu şeftalici amca da aynı anto dedeye benzio ve ben sırf bu yüzden diğer yerlerden daha pahalı olmasına aldırmadan meyvalarımı ondan alıyorum.
bizim ofis hüsrev geredenin dibinde. ak?am böle yukar? ç?karken o koca yoku?u çok da yorulmuorum asl?nda. bi sürü a?açlar var iki s?ra, binalar güzel. nedense te?vikiye bana parisi an?msat?yor zaten mutlu yürüyorum o yüzden. ama mesela bazen sinirim bozukke ç?karken ayn? derecede hüzün veriyor bana o yol. bi de nedense sadece mutsuzkden görüdü?üm yada sadece öyleyken dikkatimi çeken 3 tane ya?l? adam var. bunlar güne?ten kararm?? ve k?r??m?? yüzleri olan gözleri s?k a?açlar?n aras?ndaki güne? gibi hafif par?lt?lardan ibaret olan 3 ya?l? adam. her gördü?ümde ellerinde kese ka??tlar?na sar?l? içki ?i?eleri kald?r?m?n kenar?na a?açlardan birinin dibine çömelmi? konu?uyorlar. yanlar?ndan geçerken geniz yakan bir içki, ter ve sigara kokusu koval?yor insan?. ama i?renç de?iller. hüzün veriyorlar sadece. çünkü s?radan ?eylerden konu?uyorlar. bi keresinde yanlar?ndan geçerken albert camus nün yabanc?s?ndan bahsediyorlard?, bi ba?ka seferinde de ruh ve beden bir midir de?il midir tart???yorlard?. bir yol filminde insan?n kar??s?na ç?kabilecek tuhaf gizemli bilgeler gibiler ve ben bana ne mesaj vermeye çal???yorlar bilmiyorum.
dün akşam üstü eve dönerken tolgaya alışveriş yabdık. nivea body peeling, dove vücut kremi, palmolive duş jeli, traş bıçaa, elseve şampuan aldık. bişiler daha almış olabiliris. yani böle bi sürü bakımsal malzeme aldı gözümün önünde naıs içim gitti nası böle hepsini birden alasım geldi anlatamam. ama yani dvd ciye vericek 3 milyonu bile zor buldum.
Çarşamba, Temmuz 30, 2003
ayrıca dehşet bi değişiklik var bende. kalıcı üstelik. yani cesaret istiyen bişidi ama yabdım. tahmin edebilir misiniskine? sanmıoyurum ziyadesiyle efendim. aman efendim ayrılık ölümden beter canım efendim. yeter bu hasretlik yeter. aman efendim bana bir merhaba gönder canım efendim. caaaaaanım efendim. dıbdıb.
Pazartesi, Temmuz 28, 2003
Goddess of the Moon. Beauty, yet a sadness lurks
about you at times. But hey, pain is beauty,
right?
What element would you rein over? (For Girls)
brought to you by Quizilla
Cuma, Temmuz 25, 2003
ayrıca süfer bi bluz aldım dkeoltesinden ölüo. bi de lesis bi çanta aldım. sefgilime de lesasetli bir sweatshirtümsü tişörtümsü aldık. süfer yakıştı. ayrıca nefis yemek yedik, kahve içtik. çok da yorulduk ve fakat. şimdi o ders çalışıcka hafta sonu, ben yazlıa gidicem gökçeyle. sonra haftaya da bükreşe gidicek. özliycem. ama seviniorum da gidio diye, gurur verici bişi sonuçta. ama özlenio tabi bi yerde. sefgili yüree bu dayanmıo.
artık külliyen mezunum arkadaşlar. dün avşar ve sözleşmişcesine kütüphanenin önünde karşılaştığımız medi nin güssel ellerinden diplomamı aldım. az sona size üstünde yazanları yazıcam. iş arkadaşlarımdan tebrik almak için yanımda getirdim. babam da böle sarılıp tebrik etti. ama hala ilk etapta tepki vermemesinin acısıyla bu konuda ilgiye muhqcım. allahtan avşar var.
dün gece iş için hazırladıım sunumda bir aksilik olduğu haberi üzerine uykusuz saatler geçirerek sabah 8.30 itibariyle işe geldim. aksilik yokmuş, yani varmış ama yanlış bir save olayından kaynaklanıyormuş. onu halledip sona üstüne biraz daha düzelttikten sonra, şu an daha mutlu ve daha huzurlu ve inanılmaz uykuluyum.
Cuma, Temmuz 18, 2003
Pazartesi, Temmuz 14, 2003
Perşembe, Temmuz 10, 2003
bi sürü gündür bi sürü işim vardı ama benim. bi sürü şey yabdım. gala yabıcas mesela bu akşam onunla uğraştım. sona basın bıdısı için. sona hafta sonu yazlıa gidip bi sürü kitap okudum. bi sürü şey yabdım sürekli. şimdi yeniden bi sürü şey yabmak zorunda kalmama topu topu 2,5 saat var. şu aşamada hiç bir işim yok. işim olmadan oturuyorum ofiste içimde derin bir sıkıntı var şu an.
yoruldum ben.
doğru yapmaya çalışıp her şeyi yanlış sonuçlara yol açmaktan.
ayrıca yaptığım bazı şeylerin hiç geri dönmemesinden.
taş attığım kuyuların hep dipsiz çıkmasından ve tek beklentim o şirin tatlı su şıpırtısı sesini duymakken elimde sadece derin sessizlik olmasından.
evet.
yoruldum ben.
doğru yapmaya çalışıp her şeyi yanlış sonuçlara yol açmaktan.
ayrıca yaptığım bazı şeylerin hiç geri dönmemesinden.
taş attığım kuyuların hep dipsiz çıkmasından ve tek beklentim o şirin tatlı su şıpırtısı sesini duymakken elimde sadece derin sessizlik olmasından.
evet.
Salı, Temmuz 01, 2003
ayrıca yani şimdi düşündüm de, ağustosta bi hafta tatil alıcam o da yazlıkta geçicek. ağustosta zaten avşar bükreş te, niller yok ikisinin aynı anda olmadıı bşi haftada bende ya yazlıa ya izmire giderim. sona belki eylülde alırım bi haftada ama yani çok sıkıcı bi yaz olucak. şimdi düşününce bile içim daraldı. hiç bişi yapamam çünkü çalışıorum. çalışmasam belki bi ay falan fransaya giderdim ama o şu durumda imkansız. aman ya.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)