Önemli bir işe oturmadan önce ortalık toplayan insanlar gibi ben de bloga yazmaya başlamadan önce yok side barı aşağı alayım, yok fotoğrafı büyük yapayım, yok efendim font rengi değiştireyim mıncık mıncık şeylerle uğraşıyorum. Halbuki otur yaz, di mi?
Yazmak, ya da genel olarak aksiyona geçmek önem verdiğim konularda ne zaman ve neden benim için bu kadar zorlaştı acaba? Eskiden hadi mum yapalım, hadi yazı yazalım, hadi duvar boyayalım hemen atlardım. Çok daha geniş bir aralıktaki aktiviteleri yapabileceğime dair bir inancım vardı. Bir kısmı hastalık biliyorum, zor bir seneydi ve hala, özellikle herhangi bir fiziksel gereği olan işlerde çok çekinerek harekete geçiyorum. Bazen mutfağı toplamak bile ürkütücü geliyor, ya sonrasında ağrım olursa diye.
Bir ay önce A.ve B.'nin nişanı için İstanbul'a gittik. Çok gitmek istiyordum, böyle bir günde A.'nın yanında olmak, B. ile mutluluklarının ve heyecanlarının bir parçası olmak benim için çok önemliydi. Gidemeyeceğim son dakika bir sakatlık çıkacak diye de çok korktum. Neyse bir aksilik olmadı, gittik, çok da güzel ve keyfili geçti. Ama inanılmaz yoruldum. Dönünce hemen pazartesi dersim vardı 4 saat. Pazartesi eve geldiğimde sürünüyordum resmen. Kendime gelmem bir hafta sürdü.
Fibrodan önce neredeyse her hafta İstanbul'a gidip, ders verip hayatıma normal bir insan gibi devam edebiliyordum. O zamanlarda da ağrılarım vardı ama bunlar daha lokal ağrıları. Valiz çektim omuz ağrısı, ağır yükle uçak merdiveni çıktım diz ağrısı, ters hareket yaptım bel ağrısı gibi. Şimdiki gibi mızıl mızıl bütün bedenime yayılan, sanki ensemden biri pipetle var olan bütün enerjimi çekmiş gibi bir ağrı/yorgunluk olmuyordu. Gece 11 de eve girip, sabah 8.30 dersine hiç bir şey olmamış gibi gidebiliyordum.
Düşününce, Fibronun gelmesini hep doktoraya bağlıyorum ama bence değil. Asıl kötüleşmem pandemi döneminde özellikle Covid'den sonra oldu sanırım. Özellikle Japonya'daki enfeksiyon üzerine annemin sağlık sorunu, sempozyum yoğunluğu, onun da üstüne taşınma manyaklığı derken patladı. Belki de öncesinde benim depresyon atakları olarak yorumladığım daha kısa süreli elim ayağım kalkmıyor dönemleri de kısa fibro ataklarıydı, bilemiyorum. Çünkü doktora sırasında fibro teşhisi konmuştu, ama o zaman hiç bu kadar şiddetli ve hayatımda domine bir güç değildi. Her yerim hep ağrıyordu ama bu daha dayanılır bir düzeydeydi. Belki de ben dayanmaya kastıkça abartıp, aşınıp dayanma yeteneğimi kaybettim, ağrı düzeyi değişmedi.
Her ne olduysa oldu. Şimdi durum bu. Kabullenmek, kendimden eskiden beklediğim şeyleri beklememek, kendime yeni referans noktaları oluşturmak gibi şeylere odaklanmam lazım, neden-ne zaman oldu sorularındansa. Ama işte kolay değil. İnsan suçluyu bir yerde bulmak istiyor. Sonuçta benim eski hayatım öldü. İyileşmeye başlamak katili bulup cezalandırmak istiyorum. Mümkün olmadığını bilsem bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder