Perşembe, Aralık 22, 2005

yukarı köşedeki banta gidip bakın dolaşın sinirlendirmeyin beni

Cuma, Kasım 11, 2005

7 ve 10 kasım tarihlerinde misafir odama konuk olan sevgili şahane biricik b. mailine cevap verdim.
seni çok özledim.
ama okuyunca da anlarsın sanırım ne kadar özlediğimi.
sen var ya.
sen sensin. bu muhteşem bişe.

Perşembe, Kasım 10, 2005

misafir odamı 7 kasım tarihinde ziyaret eden, "b" isimli mailine cevap vermem lazım gelen şahsa:
annamadım hiç bişe ben açıklamalaı rica ediorum :)
ayrıca neden aylarca yazmıorum sana ey blog ve tam da yazmamam gereken zamanda yazıyorum gene.
çok fenasın.
neden hep böyle bu işler, neden ya hiç bir şey olmaz ortada elleriniz bomboş, avuçlar havada bekler ve umarsınız, ya da tam bir şey buldum derken aynı değerde bir şey çıkar karşınıza ve ikisinin arasında kalır bunalırsınız.
seçmek ne zor şey. hep geride kalıyor bir şekilde insanın gözü.
seçemiyorsam ben ikiden birisini, ikisini de seçmemeyi tercih ediyorum ben.
seçemiyorsam biri evet bu diyerek, ikisi de doğru değil demek, benim mantığımın adı.

Cuma, Eylül 23, 2005

çaresiz olmak ne kötü şey.
kendim için değil de, başkaları için isterdim bir sihirli değnek.
bazen çok yalnız hissediyorum kendimi. herkes zaten yeterince mutsuz ve huzursuzken kendi sorunlarımı anlatmak istemiyorum kimselere. kimse benim sorunlarımla kirlenmesin istiyorum. anlatsam bile canımı acıtmayan, sıradan günlük olaylar gibi anlatıp geçiştirmeye özen gösteriyorum. ama işte içimde geçiştiremiyorum hiç bir şeyi. sorular ve belirsizlikler, gerginlikler.
susarak çözmek zor bir takım meseleleri.
elimizden -elimden- başka türlüsü gelmiyor ama demek ki.

Cuma, Eylül 09, 2005

geceleri eve dönerken ve ayrılmanın tuhaf acısı her yerimi sarmışken çok yanlış geliyor bu durum bana. daha gitmeden özlüyorum seni sevgili etyen. hiç gitmesen keşke.
ayrıca yaz bitti. 1 eylülü şenliklerle kutladım. mutluyum. zaman zaman eksik hissetsem de mutluıyum. yaz bitti. daha ne olsun?
ben tatile gittim geldim. rockandcoke a gittim geldim.
sarhoşum ben şu an.
rakı içtim geldim.

Salı, Ağustos 02, 2005

Pazartesi, Ağustos 01, 2005

bazen yaptığınız herşey çok anlamsız gelir. boşa kürke çekmiş gibi hissedersiniz senelerce, kendinizi kandırmış, olmayanı var sanmışsınız gibi gelir. omuzlarınız düşer, elleriniz soğur, korkak bir çekirge gelir midenize oturur.
sonra bir şey olur, bir ses gelir uzaktan bir yerden.
amacınıza ulaşamamış olsanız da, bir şekilde birilerinin işine yaradığınızı görürsünüz.

o zaman yeterli ya da yetersiz olmuş olmanızın önemi kalmaz. bir gün bir yerlerde birilerinin rahatlamasına yardımcı olduğunuzu bilmek tarifsiz bir huzur verir.

teşekkürler esra.
önceden 200 derecede ısıtılmış bir fırında orta ateşte ağır ağır pişmekte olan bir pasta hamuruyum ben.

Çarşamba, Temmuz 27, 2005

yeni link var yanda sayın okur. sabancı üniversitesinin en yakışıklı, en çekici ve bir o kadar da kahraman asistanı sayın ırmak sirer başarılarıyla göz doldurduğu blog hayatına tam gaz devam ediyor madem, ben de sizleri ondan mahrum etmiyeyim dedim. kendisi kişiliğine ve cazibesine uygun bir link olan homme fatal ile yanda yerini almış bulunmaktadır. ailecek beğenerek izlemenizi temenni ediorum.
istanbul beni hapsetmiş, eski bir banda kaydetmiş;
istanbul beni kaybetmiş, ilaçlayıp berbat etmiş gibi hissediorum ey okur. bilmiorum anlatabildim mi?
ve fekat yüzlerce binlerce insan bu şarkıyı söylemiş mi söylememiş mi veyahut davul gibi gerilenleri kimler inletmiş pek umrumda değil.
ben ucuucuna iş yetiştirmeye alışmışım çok. başımı kaşıycak vaktim olmamasına. yorgunluktan her yanım sızladığı için uyuyamamaya. bozuyor beni bu durum. minik yeşil cinler beynime parmak atıp oramı buramı ellemekteler. kovamıyorum onları çok sıcak. gitsinler az ötede tepişsinler istiorum. bunu biliorus diolar, sonra bıyık altından gülüp dikenli tabanlarıyla kafamda zıplamaya boğuşmaya devam ediyorlar.
yaz bitsin gitsin artık lütfen. sadece bir ay kaldı evet ama dayanamıyorum artık bu tekdüzeliğe, bu saçma durgunluğa. her günüm birbirinin aynısı. ütü yapıyor ev temizliyorum. arada sevdiceğimle buluşup kendime geliorum ve fakat sayın etyen daha ne kadar dayanabilir bu gün ne yaptın sorularına aldığı sıkıcı cevaplara? yaz tedavülden kaldırılsın istiyorum ben. mayıstan eylüle geçilsin hop die.
uzun yolları özledim. otobüste herkes uyurken, kulağımda müzikle camdan dışarıyı seyrettiğim, kafamdaki düşüncelerin ve anıların sırayla resmi geçit yaptığı, sonra hebsinin birlikte gecenin ilerleyen saatlerinde kendilerini alkole vurup bağırarak ve şımarık şımarık konuşmalarını özledim.
bu hissi yoldan başka hiç bir şey veremez insana. o kalabalığın içindeki mutlak yalnızlığı, hiç bir şey yapamıyor olmayı, her şeyinizin aslında hiç tanımadığınız bir adamın elinde olduğunu bilme hissini.

Cuma, Temmuz 01, 2005

bi de pilav gününe gittim geçen hafta. çok komik geçti. gene lise iki lise son modunda jamshit, ben barış sözen ve hakan takıldık. çok güldüm çok eğlendim.
barışı 35 bin yıldır görmüodum. hakanı da öle ama o hiç değişmemiş. barış acayip değişmiş.
jamshit hep aynı şabalak yavrum benim.
ayrıca haftasonu deniz ankaradan gelio, can almanyadan, etyen, ben, elif deniz, ve daha bi sürü kişi buluşucas. şahane olucak.

ben denizi çok özledim çünküm.
biz tango dersine gidices yarın sevgili etyenle. galata festivali kapsamında 2 saat ücretsiz tango dersi. tangoya başlamak istiorus. bu ön tanıtım pek şahane olucak o yüsden ama bi anda aman allaaam ya ben çok beceriksizsem korkusu düştü içime.
niyeyse.
günlerdir hiç bişe yazmıorum. ayıb bana. ama çok sıkılmıştım bilgisayar başında mıdırdanmaktan. gerçi bilgisayar başında mıdırdanmaya devam ettim ama sevgiliyle konuşmak, efendime söliim arkadaşlara dalaşmak, neopets oynamak gibi bir takım eğlenceli işler içindi. arada blog da ders modlu uğraşmak istenmeyen aktivitiler arasına karışıp güme gitti ama olsun. bizim onla böyle bi ilişkimiz var.
araya giren zaman bir şey değiştirmiyor.

Cuma, Haziran 10, 2005

afşin dün bana senden her partiye bi tane lazım burcucum dedi
:)
I am a party girrll, in a party worrrlld
her temasta yeni bir fotoğraf çıkıyor içimizden. albümler doluyor. beynimin karanlık koridorlarından hayaletler kovalanıyor çakan flaşların ışığı altında.
her dokunuşta bir fotoğraf çekiliyordur belki de başka bir dünyada.

Salı, Haziran 07, 2005

aydınlanmaya içelim sayın etyen.
şerefe!
template deişti ey okur.
artık yorum yapabiliceksin.
sevgili hippie güsel fotoraflı renkli şahane template yabana kadar bununla idare ediceksin.
ama bak yorum yabılıo
şahane di mi.

Pazartesi, Haziran 06, 2005

Cumartesi, Haziran 04, 2005

filiz akın ve ediz hun bir gün bir çay bahçesine gitmişler. saatlerce muhabbet eyleyip şarkılar söylemişler. rakı içip şarap içip sallanmışlar. zevk-ü sefa alemlerinde kaybolmuşlar.
sonra biradan bi çocuk çıkmış, amca sizi çok sevdim size anne diyebilir miyim demiş. herkes onu alkışlamış. adını tuğçe koymuşlar.
teflon ve pimapen.
ağzını toplayamayan ve direklere geçiren.
mutluyum. mutlusun. mutluyus.
güneş bu ara çok arsızsın sen. birileriyle iş birliği içindesin bana bi oyunlar oynuosun farkındayım. yok inkar etme biliorum. nedir o ööle akşam üstü üstüme gelmeler, gözlerimi kaçırınca gözüme girmeler?
ha şikayetçi değilim ayrı. ama şu kadar yıllık mazimiz var yakışıo mu böle numaralar? alenen söle şekerim ne istediğini diy mi ya?

Çarşamba, Haziran 01, 2005

Salı, Mayıs 31, 2005

merak edenler için:
çok güzel bir geceydi.
lunaparktan kaçmış bir palyaço
balıklar gibiymiş sessiz ve karanlık.
garip günler bunlar demiştim di mi? garip ve heyecanlı günler.

Pazartesi, Mayıs 30, 2005

hippie hasta olmuş sana blog. acil şifalar diliorum kendisine.
gökçe aradı. sonic youtha davetiye bulmuş. beleşe gidiorum. gidiorum. ben gidiorum. gidior. gid. g.
hımm
biraz yoğunmuşum ben.
rot turizm gururla sunar;
huzurlarınızda önümüzdeki 18 günün ödev programı
30 mayıs pazartesi- yaşlılarda flashbulb memory makalesinin reviewsunun yazılması ve hemen ardından developing mind sorularının çıkartılması
3 haziran cuma - developmental sınavının gerçekleştirilmesi ve ardından eating disorder body dissatisfaction ve memory bias şeytan üçgenin ikinci draftının törenle teslimi
6 haziran pazartesi- research take home ödevinin alınması ve ardından cognitive review makalesinin teslimi
10 haziran cuma- sağır çocuklarda dil gelişimi konulu ödevin vatana millete hayırlı olmasının ardından, take home denen zımbırtının emin ellere verilmesi
11 haziran cumartesi- data kodlanması da bitirilmiş 144 kişilik deney dıbırının analizlerini yapılıp yüce makamlara gönderilmesi
13 haziran pazartesi - cumartesi den beri devam eden analiz şenliklerinin son ayağı olan son göz atma ek dersine gidiş ve ardından tez savunması dinletisi
15 haziran çarşamba - ailenin yeme bozukluklarının gelişimine etkisi konulu makalenin printerdan çıkışını izleme
17 haziran cuma - mcq nun türkçeleştirilmiş hali makalesinin yayıma hazır hale getirilmesinin ardından eve gelip bayılma
bi de bi sene önce bu zamanlar master a girebilicek miyim, ay girdim sevinemiorum daha bıdır bıdır yabıodum. al buyur bitti dersler tez yazıcan. bilimsel oldun başımıza. töbe töbe tatminsiz bıdırgan seni.
düşündüm de şöyle bir gerek var dı bunları yazmaya:
şimdi benim finallerim başladı ya, benim oturup ödev yazmam lazım ya, yapmamak için bahane buluorum kendime. aferin bana. bravo. nokta. (.)
Dün bundan 3 sene önce blog yazmaya başladığım zamanlardaki postlarımı okudum. hazirandan ekim sonuna kadar. o dönemimi çok net hatırlıorum aslında ama kendi ağzımdan okumak bi tuhaf yaptı.
çok ürkmüş, yaralanmış, tek hedefi stabil kalmak olan, sınırları seçici geçirgen, kendini yormaktan acıtmaktan bir nebze de olsa zevk alan, mutlu olmaktan kaçan...
sonra yavaş yavaş bırakmışım bazı şeyleri ama kafamda patlamışlar sırayla hepsi. yine de dönmemişim ama.
şimdi bakıyorum neler değişti diye. daha cesurum. koyvermiyorum kendimi. eski deli cesaretim yok tabi bi daha da olmıycak muhtemelen ama daha iyi durumda olduğumu söyleyebilirim sanırım.
eskiden insanları çemberlerden dışarı kovmak için tetikte beklerdim bi de. artık beklemiyorum. ama eskiden en iç çemberdeki insanların hatalarını görmezden gelirdim, artık çemberden atmakta tereddüt etmiyorum.
şimdi sabah sabah ne gerek var aslında bunlara ama. yazmış bulundum işte.

Pazar, Mayıs 29, 2005

evet biraz geç oldu. ama güç olmasın diymi efendim.
ayrıca 14.000 i geçmişis sayenise. öpüorum herkesleri.
yaklaşık beş dakika kadar sonra yan tarafa linkini ekleyeceğim şahane bir blogdan bahsedeceğim sana ey okur. bu blog pek zatı muhterem hippie arkadaşımızın blogu hippiethat.

bence gidin görn mutlaka.
çünkü pek sevgili hippie muhteşem fotoğrafları ve şiirsel dip notlarıyla kalbimi kazandı.
büfok günlerimi hatırladım.
nostalgia.
sevgili hippie ben de isterdim yorum yazabilmenizi ama beceremedim o yorum bıdılarından eklemeyi. farkettiysen tag boardım da yok. uzun zaman önce bi misafir odası açmışım allahtan. o sayede yol kesiştiriyoruz işte.
diyelim ki çok içinizde kalmış bir şey var. diyelim ki elinize bir fırsat geçti bunu yerine getirebilmek için. diyelim ki bir yandan yapmak istiyorsunuz çok, ama diğer yandan da yaparsanız bunca zaman boyunca bu olayı gözünüzde büyütmüş olduğunuzu anlamaktan korkuyorsunuz. ne yapardınız? risk alır mıydınız?
haydi bakalım. size ödev. bulun böyle bi şey.
bi de bence risk almaya kesinlikle değer böyle şeyler.
hayatım bu aralar bi değişik. kendimi dişçilerin gizli yaşantısı filminin kıyıda köşede kalmış bir oyuncusu gibi hissediyorum.

Salı, Mayıs 24, 2005

mushu ben seni özledim.
asistan olabilirim, amsterdama gidebilirim, bunları yapamayabilirim de. belli olsunlar istiyorum artık mümkünse.
ayrıca perşembe akşamlarım boş kalmasın diye takip ediyorum ama 4400 ü sevemedim.
belki biricik sevgilimin, missing imin yerine koyduklar içindir bilemiyorum.
bana ne.
ben bu without a trace miş cold case miş, efendime söliim csı new york muş, law and order specail unit miş böle dizileri çok seviyorum. ve hatta o dereceki yurt dışındaki abilerim ablalarım beni doktora programlarına kabul etmezlerse adli tıp a doktoraya başvurmayı düşünüyorum.
amma velakin aklıma şöle bi şe geliyor son bir kaç haftadır csı new yrok serederkene:
şimdi karizmatik eski denizcimiz ve lüle saçlı serin güzelimiz bi sürü olayı çözüyorlar sürekli öle ottan çöpten çılgın delillerle ya, yani bu dizileri herkesler seyredio sonuçta, o zaman yani potansiyel suçlulara do/don't do listesi de vermiş olmuyorlar mı bir yandan?
ben suç işliycek olsam şahsen bu saatten sona ne yapmamam gerektiğini biliyorum.
diymi efendim?

Pazar, Mayıs 08, 2005

azalmış. çalınmış. ne yazarsam yazayım. hepsinde hata var.

Perşembe, Mart 31, 2005

şahane arkadaşım can da vardı düğünde. 9 sene olmuştu görmieli. öyle özlemişim ki. ve hala herşey o kadar aynı ki... canım yaa
deniz evlendi.
ağladık, güldük. dansettik. eğlendik. hüzünlendik. güzeldik. saçmaydık. komiktik. ciddiydik. süfer bi geceydi.
deniz çok çok güseldi.
ankara da şimdi.
13000 i geçtik hayırlı olsuun
13000 i geçtik. haydi hayırlısı.
ne zaman bizim birinci kız yurduna girsem tuvalete gitmek için geriliorum. sanki bana -ve yurtta kalmayan diğer bütün kızlara kapalı- buram buram östrojen kokan, bi çeşit gizli örgüt, delikanlı kızlar meclisi, yatılı kız mafyası tadında bir güruhun gizli inine giriyormuşum gibi geliyor. sanki en ufak bi yamuk yabsam, birine yan gözle baksam, beni o koca binanın tenha bir köşesine çekip canıma okuycaklarmış gibi hissediyorum.
cerene söyledim geçen gün, o da öyle hissediyormuş.

Pazartesi, Mart 28, 2005

Cumartesi, Mart 05, 2005

AUGEN IN DER GROSSSTADT

wenn du zur arbeit gehst am frühen morgen, wenn du am bahnhof stehst mit deinen sorgen: da zeigt die stadt dir asphaltglatt im menschentrichter millionen gesichter: zwei fremde augen, ein kurzer blick, die braue, pupillen, die lider -
was war das? vielleicht dein lebensglück... vorbei, verweht, nie wieder.
du gehst die straße lang auf tausend straßen; du siehst auf deinem gang, die dich vergaßen.
ein auge winkt, die seele klingt du hast's gefunden, nur für sekunden...
zwei fremde augen, ein kurzer blick, die braue, pupillen, die lider -
was war das? kein mensch dreht die zeit zurück...
vorbei, verweht, nie wieder.
du mußt auf deinem gang durch städte wandern; siehst einen pulsschlag lang den fremden andern. es kann ein feind sein, es kann ein freund sein, es kann im kampfe dein genosse sein. er sieht hinüber und zieht vorüber ...
zwei fremde augen, ein kurzer blick, die braue, pupillen, die lider -
was war das?
von der großen menschheit ein stück!

vorbei, verweht, nie wieder.

Perşembe, Mart 03, 2005

bilmemesi gereken bir şeyi bilen,
bilmesi gereken bir şey belki de
olmaması gerektiği halde olan.

Pazar, Şubat 06, 2005

gene güsel bir haftasonunun ardından karşınızdayoım sayın seyirciler.
perşembe gübü playstation oynayıp adam döverek veya dövemeyerek vandal güdülerini avşar ve ırmak beyler eşliğinde dizginleyen bendeniz, cuma günü sanatsal çalışmalara ağırlık verdim. gündüz saatlerinde nil hanım avşar ve ırmak beyler eşliğinde dünyanın ilk insanlı stop motion ını çeken ekibimiz, akşam saatlerinde bir takım başka türlü türlü insanların da katılımıyla kendisini gösteri sanatlarına vurdu ve kah orada kah burada dansederek mest oldu. cumartesi günü yatılı kız rüştiyesinden biricik arkadaşım deniz hanımla kahvaltı dedikodu ve düğün alışverşi üçgeniyle başladı. ardından önce avşar ardından da ırmak beyin katılımlarıyla kahve içilerek devam etti. Uzun münazaralardan sonra haneme teşrif etmeye karar veren avşar ve ırmak beyleri güsel kazağıyla nil hanım takip etti. yenen yemeğin ve izlenen kötü dizilerin ardından kendini kumara vuran bu dört kişi zaferlerini ve yenilgilerini tekila içerek taçlandırdılar.

en çok ben yendiiim en çok ben yendiiimm hohoho
çok sefgili erinç bey kardeşim sabah sabah misafir odamda bulduum notlarıyla beni ziyadesiyle mesut ettiler. askerde olmasına rağmen blogımı takip eden biricik erniç bey kardeşime teşekkürü bir borç biliyor bu azimli okurumu yanaklarından öpüyor ve hayırlı teskereler diliyorum. berhudar ol evladım.

Pazartesi, Ocak 31, 2005

www.kardesinisec.com

lütfen gidin bi bakın. en azından depresif anlarınızda kendinizi kime ne faydam dokunuyor diye ezemezsiniz. bi çocuk sayenizde gülümser belki. gidin bakın tamam mı. lütfen.

Pazar, Ocak 30, 2005

dün gece muhteşem bi iltifat aldım. iltifatın en güzel yanı dürüstlüğne güvenilebilecek ve saygı duyduğum ve istanbul en karizmatikler listesinde ilk beşte olduu pek çok kişi tarafından onaylanmış bir insandan gelmiş olması.
süfer. süfer.

Cumartesi, Ocak 29, 2005

bi de bessy kim ben merak ettim.
bessy kimsin sen bana link vermişsin.
dün gece çok eğlendim ben. burdan bana eşlik etme inceliği gösteren başta ırmak ve deniz beylere hemen ardından da erdem beye teşekkürü bi borç bilirim.
bazen geçmiş öyle beklenmedik anlarda çıkıyor ki karşımıza. sabah erken saatlerde tek başına yapılan bir vapuır yolculuğu, havanın rengi kokusu, boş sıralar, denizin sakinliği hafif esen rüzgar, yüzüne çarpan serinlik, bir anda 4 sene öncesine, o zamanın beklenti ve hüzünlerine götürüyor insanı. iskeleye yanaşırken vapur, başka bi zaman dilimine inmeyi bekliyor insan.
hafıza çok garip, her şeyi sürekli bozuyor belki ama bazı anlar kazınıyor belleğimize ve ufak bir ipucuyla yineliyorlar kendilerini.
bazen bir defter, bazen bir fotoğraf, bazen bir gökyüzünün rengi... bütün hisler o anki gerçeklikleriyle çıkıyorlar karşımıza biz istesek de istemesek de.
bütün yoğunluyla, gerçekmiş gibi.

Salı, Ocak 25, 2005

başta herşey çok güseldi. sadece ders çalışmıyor olmak yetiyordu mutlu olmak için. ne yaptığımın bir önemi yoktu. ama şimdi derin bir iç sıkıntısı kapladı içimi. ağlamak istiyorum. belli belirsiz belki de belirsiz kalmayı tercih eden bir takım sebeplerden dolayı. şu halimi sevmeme rağmen eski beni özlüyorum bazen. şu an hayatımdaki insanların çoğunun tanımadığı eski beni. kolay mutlu olan, hüznünden kaçmayan, her duyguyu geldiği gibi kabul edebilen beni. sanırım eskisi kadar cesur değilim artık. yaşlanmak korkaklaştırdı beni.

Çarşamba, Ocak 12, 2005

üç senedir bakışın sadece buğulu bir camın ardından bakabiliyor uzağa.
yaşanan her şeyin her hatırlandığında yaşandığı zamanki halinden uzaklaşıyor olması, insan zihninin hatırlanan her şeyi hatırlandığı her sefer daha bozuyor olması, hiç bir şeyi, evet kesinlikle hiç bir şeyi yaşadığımız andaki şekliyle hatırlayamayacak olmamız çok acı.
anılar siliniyor. yüzler karışıyor. protipleşiyor bir takım yaşantılar.
çok üzülüyorum.
artık sesini hatırlayamıyorum.
çok mutsuzum.

Pazartesi, Ocak 10, 2005

bengi gidio uf

istikrarlı bir şekilde yazıyorum farkettiyseniz
uyandım işte pazartesi. ee yani?
genel olarak güseldi oyun. çok güldük. ama nedense sonlarda benim içime derin bi hüzün yerleşti ve bi süre gitmemekte direndi. taki o köfteciye gidene karar.
pangaltındaki dandik saraylı köfte salonunda muhteşem bir yaratık gördük ki biz ona kaan diorus. hani şu dumandaki kaan hani çok şahane.
işte onu gördüm. yanında dünyalar güseli bi kız vardı.
kaan çok şahaneydi. evet. sırt sırta köfte piyaz yememiz de bi o kadar abzürd dü. ama nese.

Pazar, Ocak 09, 2005

bu gün aile saadeti şeklinde yıldızların altındaya gidices. hani şu candan erçetin beyaz başrollü müzikal.
gelince sizinle paylaşıcam izlenimlerimi.
ben komik e eğlenceli olacağı görüşündeyim ama du bakalım.
değişik günler bu günler.
bi de yorgun olmasam.
birileri blog rotwein burcu aratarak bendenizi bulmuşlar haliyle ne de olsa beni aramaktalar.
o birisi kimse misafir odasına şöle bi urasada sölesene kim olduğunu bana ben merak ediorum bilen bilir paranoyak bir kişilik olduğum gerçeği çeşitli klinik ve psikolojik testlerle kanıtlanmıştır.

Salı, Ocak 04, 2005

damien rice
sevelim sevdirelim.
dinlediğim en iç burkan şarkılardan birinin sahibi kendisi.
cheers darlin'
bu gün saçma sapan gereksiz gerginlikte bir sabah yaşadıktan sonra sonunda biricğim bıcır bıcırım canım arkadaşım bengimle buluştum. ağlıycaktım böle. sarıldım. insan bi hoşgeldin der dimi? yok. kıza bu amerikada nerden çıktı burda doktora mı yok die çıkıştım.
nese sona öpüşüp koklaşıp çılgın dedikodu ortamlarına akıp yakası açılmadık dedikodularla birbirimizi neeee inanmıyorumlara sürükleyip eğlendik.
hem belki yarın sabahta gloria'da, bizim canımız teşvikiye gloria da kahve içices.
ayrıca amerikadayken ikimizde moca dan coffe latte ye dönmüşüz.
üstüne üstlük ikimizde emily the strange li çanta türevleri almışız.

Pazartesi, Ocak 03, 2005

yazmak istediklerimi yazamıyor olduktan sonra yazmak anlamsız geliyor bazen.
ama yazmak istediklerim dile dökülebilir şeyler olmuyor çoğu zaman.
dile dökülen bazı kısım yazmak istediklerimse anlamsızlaşıyor dile dökülünce.
öyle yani.
yarın sınavım var, yarın bengiyi görücem.
bengiyi çok özledim. hayatımın bazı anları var ki sadece onunla paylaşırsam anlam kazanıcaklar. onunla karışıklı kahve çay içerken ona daha yeni sıkı sıkı sarılmışken ve yanımda olduğuna hala inanamazken.

gözlerim ağrıyo.

Pazar, Ocak 02, 2005

çılgın bir yılbaşı oldu.
şimdi çok ders çalışmam gerek. ama canım sıkıldı artık dersten uff
daha 18 gün var bitmesine üstelik. haksızlık bu.
je suis bien votre pareil
je suis bien pareil a vous